"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Böyle bir oyun vardı çocukken. Sevgililerin birbirinin yüreğine sevgi mührünü aşıladığı bir oyun... Reşit Paşa konağında otururken yaşam onun için çok farklıydı. Sevgi denen büyülü kelimeden o kadar çok uzaktı ki. Hayatın acımasızlık elbisesini kuşanmış bir şekilde karşısına çıktığını düşünürdü hep. Mutlulukla mutsuzluğun yarıştığı daracık sokakta izlerdi yaşam denilen hakikati. Gerçek olduğu kadarda yalandı aslında sevgi onun için. Çocuktu işte, nereden bilebilirdi ki sevgiyi. Yılar geçti aradan… Koskocaman bir delikanlı oluvermişti. Mihrimah Sultan Sokağının Yağız Delikanlısı diye çıkıvermişti insanların karşısına. Tanıyamamıştı Onu, penceresinin önünde yarışan sanıklar. Yalan ile doğrunun arasında gidip geldiği, sevginin ne demek olduğunu yıllar bir usta gibi anlatıvermişti Yağız Delikanlıya. Artık Onun için Sevgi: “Yeni doğmuş bir bebeğin gözlerindeki ışıltı Dünyaya açılan bir kapı Yaradan’ın fanilerin yüreğine nakş ettiği ulvi duygu Bir annenin çocuğuna duyduğu özlem Ve sevgi, Sevgiliye uzanan bir el oluvermişti. …” Yıllar Yağız Delikanlıya Sevginin özgürlüğün bir çocuğu olduğunu benimsetmişti. Söylenmemiş sözler söylemeliydi Sevgi adına. Hiç duyulmamış, hiç tadılmamış ve hiç dokunulmamış AŞK dolu sözler… Sevgi mührünü taşıyan AŞK’a âşık bir faniydi şimdi. Mührü kime kapatacağını bilemeden dolaşıyordu sokaklarda derbeder. Yaşamı boyunca Onun yanından ayrılmayan bedendeki tinsel gücü, yüreğindeki kalp atışlarını hızlandırıyordu. Soyut sevdaların somut dokunuşlarıydı bunlar Yağız Delikanlının duygularına. Kendisine ne olduğunu bilemeden dolaşmaya devam etti, devam etti… Reşit Paşa Konağındaydı yine o akşam. Mühür yüreğinde, kalp atışları elinde, serkeş bakışlar kendisindeydi. Mührün ağırlığı yüreğine o kadar yoruyordu ki, bedeni uzandığı yere adeta çivilenmişti. Kolay değildi ki Sevgi Mührüydü bu nasıl taşırdı beden onu. Çocukluğu aklına geldi birden. Sevgi mührünü, sevgililerin birbirlerinin yüreklerine aşıladığını hatırladı. Sonra birden “Ben kime aşılayacağım?” sorusu aklında beliriverdi. Sorusunun cevabını düşünmeye başlarken ağırlık bedeninden kopup tüm benliğini sarmaya başlamıştı. Göz kapakları ağırlaştı, kalp atışları sessiz sedasız bedeninden uzaklaşmıştı. Saatin tik takı, odanın boş duvarlarında yankılanırken, Yağız delikanlı yatağında adeta lal olmuştu. Elini yüreğinin üstüne koyarken aslında Sevgi mührünü sahibine uzatıyordu. Odaya olduğu gibi şimdi sessizlik Yağız Delikanlının tüm bedenine hâkimdi. Hareketsiz kalakalmıştı. Mührü Sevgilinin yüreğine aşılarken yüzünde bir tebessüm belirdi. Bir anda elleri semaya uzandı ve dilende tek bir nida vardı. “Bana Seni Gerek Seni”. Bunun adına halk dilinde “Aşk Tutulması” denilirdi. “Gel gör beni AŞK neyledi” Fatih Mehmet MİRZA 01.04.2009 İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fatih Mehmet Mirza, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |