Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Şimdiye kadar gördüğü hiçbir gazete ilanına benzemiyordu. Ev satılıksa,kiralıksa ilan verilir,biri öldüyse ilanla başsağlığı dilenir,bir kayıbı arıyorsan hükümsüzdür denirdi. Yaş kırkı çoktan geçmişti ve bu kırk yılın neredeyse yarısını gazeteye yazı hazırlayarak ya da gazete okuyarak geçirmişti. Ama daha önce hiç bu kadar ilginç bir ilana rastgeldiğini hatırlamıyordu. Yanlış mı anladım acaba diye bir daha, olmadı bir kez daha üstüste tekrarladı aynı cümleleri. İlan İstanbul'un büyük bir semtini adres göstererek verilmiş,ve büyük puntolarla üstüne ACİL yazılmıştı. Ne günlere kaldık dedi kendi kendine. Hoş kendisi de bu konuda çok vefakar sayılmazdı. Yıllar önce memleketini ve ailesini geride bırakıp okuyacağım diye geldiği İstanbul'da yıllarca gayet özgür yaşamış, anne dırdırı , baba otoritesi düşünmemiş,istediğiyle evlenmiş,sonra kimseye danışmadan boşanmış,üstelik iki çocuğu da içi hiç sızlamadan eski eşiyle birlikte ben size artık bakamam ,başınızın çaresine bakın deyip bir çırpıda hayatından çıkarıvermişti. Ve ona göre işin en güzel yanı hiç kimseye hesap vermek zorunda olmaması idi o zamanlar. Delikanlılığın başa vurduğu ,kanın ayaklardan başa doğru hareket ettiği zamanlarda bir kez daha annesiyle babasını hiç aramamış,bayramdır ,seyrandır deyip hal hatır sormamıştı. O gün bugündür yüzlerini bile unutmuş,ses tonlarını hatırlamaz olmuştu. On kardeşin arasından elbet yalnızca Ahmet'i düşünecek değildi onlar da. Kimbilir kaç gelinin ,kaç damadın,kaç torunun içinde devinip gidiyorlardı yıllardır. Belki de çoktan Hak'kın rahmetine kavuşmuşlar,mezarlarının üzerini bir insan boyu ot kaplamıştı bakımsızlıktan. Evin en küçük çocuğuydu Ahmet. Zaten ana rahmine düştüğünden beri hep fazlalık gözüyle bakılmıştı ona. Ne doğdu diye sevinen olmuş,ne üstüne başına yeni bir parça kumaş geçirilmişti. Kardeşlerinden kalanlar neyine yetmezdi. Giysindi işte. Annesinin son evladı olmasından mıdır nedir,doğduğu birkaç gün anasının sarkık göğüslerinden emse de süt gelmeyince vazgeçmişti ailesinden. Ona verilecek bir damla bile anne sütü kalmamıştı nasıl olsa... Aşıları unutulmuş,karnı aç mıdır diye düşünen olmamış,daha üç yaşındayken samanlıklara saklanıp uyuyakalmış,ve nice sonra aramalarından vazgeçip saklandığı yerden omuzları düşmüş,ağlamaklı çıkmış bir çocuktu Ahmet. İlgiden yoksun dayaktan ve azarlamadan fazlaca payını almış minik aklına çok olmuştu köyünden firarı yerleştireli. Zavallı anası zaten ahirinden sonra geliniyle aynı gün doğum yapmış ,köyün içinde kendinden utanır olmuştu. Ahmet'i gelininin koynuna veriverdi sen büyüt bunu da diye. El kızı kendi bebesine mi bakacaktı,bebesiyle yaşıt kaynına mı? Of dedi içinden. Ne kadar çok zaman geçmişti. Halbuki dedi. Halbuki benden utanmasaydı anam ,ve babam sokakta gördüğünde beni komşunun çocuğu sanmasaydı ne kadar çok şey değişirdii hayatımda.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selcan aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |