"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
üşüyorum dışarda bir gün üşüyor.. kar ağaçları salınıyor ve bir ırmak sarsılıyor.. sesler ve uzaklar üşüyor.. şimdi gördüm bir iki yıldız titremesi.. sessiz bir ağaç üstünde öylece.. tüm Dünya kendi içinde yalnızlığına dek üşürken.. titrek bir sesti düşürdü sokak.. sim ve su.. söz ve deniz.. öyle uzak bir çığlık gibi geleceği yükselterek isimlerini tekrarlarken.. sana bir gelecek.. sana bir çok.. sana bir cümle tamamlamak istiyorum noktasız.. ve noktasız olanı sana vermek istiyorum.. böyle birikmese de hiç bir az.. düşler goncasını açmış bir pencerede.. sözsüz ve kurak bir acı gibi büker boynunu bir çocuk.. uzaklara bakarsın uzaktadır gölgeler.. ve geçersin aklımdan bir güç gibi aşağı doğru terk ederek sülietini.. silik bir iz.. ve bir an içinde tutulamayacak yıldızlara uzanırsın bir dal gibi.. üşürüm sesler üşür.. geceler bakma el yazmasıdır onlar.. hiç bir yerine saklanamadığın boşluklarla sökülür içim.. düşerken bir gün gibi ağır.. yerde bir hançer suyun kalbine adınla atılır.. eski bir ses gibi kayıp bir gün.. yağmur yağmıyor hayır.. hızla giden bir geçmişin yaşları toplanıyor sokaklardan ve bir çığlık.. düşürüyor kendini göklerden.. açmamış bir güz gibi o hep gelmesi beklenen.. seni artık bulamayacak olan bir sokakta kaybediyorum taş kesiliyor bir yardan.. taş kesiyor bileklerimi.. seni artık saklamayacak olan bir kentte terk ediyor bakışların.. ulu orta bir ses sayıklanıyor görmediğin rüyalardan.. ve toparlanmıyor hiç bir kelimen.. o hiç bir anda olmayan.. rüzgara ne demeli peki.. balkonumda bir saksıyı devirip çiçekleri kestiğinden beri.. bir fısıltı rüzgarı dinliyor olmalı.. hiç bir devrileni eskisi gibi yapamayacağımı bildiğimden beri.. anların ağır izi.. tüm şehrin göbeğinde ve yalnızca evimde.. işte böyle.. tüketerek bildiklerimi bir ipin ucunda dalgalanıyor olmalıyım.. dalgalanıyor olmalı perdesi evinin.. açık unutma suretini.. harflerini toplamalı ve yeniden yazmalı bir şiiri.. kökleri suya düşmüş bir Ay gibi kendi boşluğunda yalnızlığını çoklayarak.. şimdi bir fısıltı diniyor olmalı.. bir çocuk doğuyor uzaklarda bilmem ne vakit düşünsem her bebek ağlaması gibi bir inci dökülür sözlerimden.. hep bir diğerine benzeyen büyüdükçe bir anlamı olmayan.. büyüdükçe kırılan çığlıklarla göklerden yerlere dökülen .. gölgeni ört bas eden bir nehri sarsar güç dediğin.. yazılmıyor senin sendeki resmin.. ve çizilmiyor kelimelerin.. ve sana benzeyen başka bir heyecanı da yok bu şehrin.. rüzgara aç! güze inat! kollarını.. bir çocuk doğuyor bilmem ne vakit düşünsem.. rüzgar bileklerimi kırdığından beridir.. çocuğun ve çiçeğin boynu uzak bir gülümseme kadar azdır.. uzak bir yana düşer ne yana baksam çiçek tarhları.. ben içindeyim.. sana benzeyen başka bir hali yok ile yitik bir şehrin..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © iLkEsU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |