..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > iLkEsU




28 Haziran 2009
Zaman Sarmaşığı 3  
iLkEsU
sana ben hikayeler anlattım aşkını gözler önüne sersin diye..


:BBIE:
Derelerin nehirlerle birleştiği yerlerde balık kabarcıklarıyla nefes veren canlı sular hışırdadı ve mor kanatlı bir menekşe rüzgardan ve çiğden kopardığı başını konağın tahta döşemesine bıraktı..

Adamlardan biri menekşenin üstüne bastı ve ayaklarına uzanıp konağın seyrine daldı..

Göçmenler misafirdiler.. Uykuları sonrası dinç gözlerle dirildiler.. Çocuklar henüz salıncak ümitken sağuktan al topuklarını kalın yün çoraplarla süslediler.. Kadınlar banyo avlusunda adamları beklediler.. Her biri bir yalnızlıkla yemeğe indiler..

Yemekte bakır tabak ve bardaklar kullanlıdı. Ekmekler konak aşçısı tarafından yapıldı.. Kaselerle portakal ve elma yediler.. Kaseler bazı çocukların yüzlerine gülümsediler..

Yemekten sonra kasabayı örttü gece tüm günü uykuya yatıran bu göçebeler zamanın sesini işitmediler..

Ertesi gün yollarına can vermek için konağın avlusunda beklediler.. Konak sahibinin yaşlı öfkesi yüzüyle güneşe serpilirken kş daha sert örtüsüyle insanların yüzünden aktı bir avuç su gibi aydınlık ve su gibi ıslatarak..

Atlar ahırlardan çıkarıldı çcuklar ve kadınlar at üstündeydiler ve adamlar konak sahibiyle tokalaştılar uykudan arda kalan odalarda çarşaflar bazı çocukalrın bilkeleri gibi kirliydiler..

Adamlar atların iplerinden tutup kasabanın türküsünde gezindiler yol bitiminde yokuş yukarı göçlerini sürmek için adımlarını sürgünlediler..

Vadiyi kasabadan ayıran nehrin dere sarmaşıklarından geçtiler.. Yollarda unutulan uzak eşyalar gördüler.. Birkaç tepe ilerleyip gün ışığında beklediler.. Mağara oyukları ve engebeli araziler aştılar küçük alanlarda var olmuş düzlükleri seçtiler.. Kadınlar ve çocuklar atlardan indiler.. Düzlükler ortasında siyah çadılrları serdiler.. Ateşle oldukları yere sabitlenip geceyi günün kısık gözlerinin bittiği yerde beklediler..

Bir çadırın altında uzayan geniş bir çukur vardı.. Çocuklardan bir kısmı çukurun üstüne bastı.. Çadırı çukura çeken pervasızlık birkaç anne tarafından ustaca tokatlandı.. Çocuklardan birinin yüzünde ağlamaya meyilli bir tokat ustaca arşınlandı.. Çocuk çadıra küstü ayaklarını ovaya uzattı.. Göçmenleri geride bırakıp gecenin yolunda yokuşa tırmandı.. Geri dönmek istediğindeyse çadır ahalisinin yolunu bulamadı..

Yüzünde pervasız damgası tatlı bir yudum su gibi içini yaktı.. Çocuk içindeki ateşi ağlayarak azalttı.. Ormanlık arazinin vadiye değdiği yerde çocuk karardı.. Dönüş yolunu çocuk o gece bulamadı.. Ormanın derinliklerinden nehirlere uzayan kayalıklardan bir mağarayı aradı mağarada oturup soğuktan çekilen parmaklarını şıklattı.. Hiç ses gelmiyordu bu çocuğu epeyce şaşırttı..

Türkülerden geçtiler ve kayalıkların özleminden bir şal gibi betimlendiler.. Dalgalıydı nehirler denizlerinden içtiler.. Göçmen fikirler adımlayarak hayatlarını çocuklarını büyüttüler.. O gece dalgakıran bir akşam indi gecenin içine.. Çocuklardan birinin yokluğunu göçmenler kendi yorgunluklarından bilmediler.. Türkülerden içtiler.. kayalıkların üstünde özlemden bir şal gibi bulutlar yükselirken gün gelene dek yüzlerini kabahatleriyle örttüler..

Çocuk mağaranın soğunda saklanan yalnızlığını kalabalık sesleri yititrerek kovalamaya başladı.. Mağara içinden gelen farklı sesler çocuğun küçük ellerinde büyük taşlarla kovalandı.. Mağaranın içinde bir taş hizasında bir ateş yanıyordu.. Ateş renginde bir umutla çocuk ışığa doğruldu.. Işığın geldiği yerde birkaç kadın yaşlı bir adam ve daha genç bir adam oturuyordu..

Çocuğun varlığını fark eden yaşlı kadın çocuğun gördüğü bu küçük yabancının yerini işaret parmağıyla yineledi.. İkinci defa yaptığı bu hareketi gören genç adam oturduğu yerden çocuğa doğru usulca ilerledi.. Çocuk o geceyi kadınların arasında uyuyarak geçirecekti..

Ertesi sabah gök gürültüsüyle çadırların üstüne devrilen damlalar sağa sola düşen yaprak hışırtıları ve rüzgarın dalgalı sesini işiten göçmenler uzandıkları yerlerinden kalktılar.. Çocuklardan birini kaybetmiş olan uzun çadırın yüzü gibi buruş buruş bir yürekle kadınlardan biri bir kaybın farkına vararak gönlünü yağmura dökerek kaybolmuş çocuğu aramaya başladı.. Kadını takip eden bazı adamlar çocuğu bulamayacaklarını düşünürken bazı çocuklar kardeşlerinin kaybolmasıyla yeni bir oyun kurmaya başladılar..

Ormanlık arazinin vadiye değdiği yere geldiklerinde mağaranın içerisinden yükselen seslere kulak verdiler.. Genç adamın uzun gölgesinin mağaradan ormanlık araziye düştüğünü fark eden göçmenler çocuğu kucaklamak için mağaraya girdiler.. Genç adam eşliğinde çocuk göçmenlerin elinde çadırına dönerken göçmenler tarafından üç altın tepsi hediye edildi genç adamdan mağaradaki genç dilbere verilmesi söylenerek..

Üç altın tepsi mağaranın eski kayaları üstünde yıllanarak geçirdiği geceleri sindi üstüne.. Günlerden bir gün çağlayan konak civarında unutuldu tepsiler bir hüzün gibi.. Adımları eş düşmeyen bir çatışmadan arda kalan ağıtlarla yükseldi göz yaşları göğe..

Tepsileri bulan kasabalı çocuk konağa koştu.. İnsanlardan ve bağırışlardan kaçarak.. Tepsileri konakta yer taburesinin üstüne bıraktı.. Yağmur o gün kaçış yağıyordu ve göçmenlerden iri sesler yükseldi.. kapı girişinde istiflenmiş bir kaç yumakla bir kaç kedi sesi karışıklığında açılan yağmur hışırtısına doğru çocuk durdu..

Üç altın tepsi..

Hepsi tunçtan bilekliklerle sarmalanmış ellerde taşınıyor şimdi.. bir yer sofrası hizasında eğilerek ve yalınayak geçiyor bildiklerini..

Yankısına acısı düşmüş bir sesi kovalıyor konaktaki kadın yerlerde süpürülmeyen kaldırımın yanıltıcı dokusu ve hiçbir tabanı okşamayan o ıssız uyku saatelerinden kalan ahmaklık ve köleleik korkusu yine yalın ayak..

Sana kendine dönmeni vaat eden bir alanda hizasına Güneş’in bile düştüğü taş evlerden ve kerpiçten aşklardan ve yüzüne yüzünü süren nefesten rüzgarlardan şal gibi gönlünü ayırıp sınırını şal gibi üstüne abanan yıldız okyanuslarından geçeceğim.. seni ben göçmen sevdalardan.. nehirleri denizlerinden uyandıran ve suyu kemiklerinden ayıran eski haikyelerden bileceğim..

Üç altın tepsi göğe doğru.. hepsi tunçtan bilekliklerle bağlanmış zaman yarası kadın teni şimdi konak avlusunda yağmur damlalarını ezen çatışma kaçkını çocuk gözlerinde yükselerek..

Ak saçlı ve kara gözlü susuşlarla sunuluyor.. bir kadın sunuyor kendini dijital kenetlenmelerle işlenmiş bir arka bahçede çok sesli ellerle dokunulmamış.. çok renkli ve eşli döşemeleriyle bir kenti henüz hiç sevmemiş.. dudaklarında aynı yarım Ay ve gülümsemesinde yıllar ince ve belirgin..

Konak avlusunda tunçtan bilekliklerle tepsilere dokunulmuş bir tekrarı yaşıyor göçmen fikirler.. Göçebe sevdaların unuttuğu gönüllerle dijital kenetlenmelere boyun eğmiş bir çağ avlusunda kalbimdeki konakta bana sunulmuş altın tepsilerle bekliyorum bir çatışmadan uzanacak olan ödülden ellerini.. ve içimdeki sessiz çocuk yaşlı kadın ve onca adam kırıyor öfkemi yüzüme.. zamanın sesini işitemeyenler hep yaşadı bir benzerleriyle.. Nehirlerle geldiler türküler biriktiler.. Günleri gecelere serdiler.. ve göç ettiler.. ellerinde tunçtan bileklikler ve onca nefer.. bir konak içi aşkları dinlediler.. sana geç kalan bir kaç asrın bugününe asılır gibi çekiştiriyorum öfkeni.. ne zaman kasabaların büyüdü içleri.. adamlar büyüdü ve göçler sustu ne zaman..
seni ben hangi asrın kaçıncı diliminde buldum ve tuttum sözlerimi asırlar boyu ben tuttum tunçtan bilekliklerle göğe tutulan umutlar gibi sakladım bende kalan sözden hatırayı bugüne devşirmeye sakladım hikayeler içinde altından yer etsin diye.. sana ben hikayeler anlattım aşkını gözler önüne sersin diye.. göçmen hatıraları sesledim sana iklimler biriktirdim zamanlarca benimle yaşlansın diye varlığın ve neden susmuştun gözlerimle bildiklerimden? varlığındaki yokluğunu artık ben seninle.. unutuyorum



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
İhtiyar Sakki'nin Tozlanmış Kütüphanesi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ruhi Bunal'ım
Köstekli Saat
Zaman Sarmaşığı 2
Ayrılış

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Düş Erken [Şiir]
İnsan Kaçarken Düşer [Şiir]
Eylülde Gezen Balık [Şiir]
Aşk Ağlar [Şiir]
Gri Değil Beyaz [Şiir]
Lüferin Yaprakları [Şiir]
Güzler [Şiir]
Ankara [Şiir]
İki Harf [Şiir]
Ben İstanbul Olayım [Şiir]


iLkEsU kimdir?

ORİJİNDEN NOTLAR

Etkilendiği Yazarlar:
JOHN FANTE, LATIFE TEKIN, J.D. SALINGER, SAMUEL BECKETT,SYLVIA PLATH,NILGUN MARMARA


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © iLkEsU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.