..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > İnci Çiçekoğlu




23 Temmuz 2002
Fotoğraftaki Mutluluk  
İnci Çiçekoğlu
Mutluluğun ta kendisi!Dört kişilik bir ailenin büyük kızının evlilik hikayesi anlatılmakta.Gülümseyerek okuyacağınız,yaşanmış bir olay.


:BHAG:
Zamanın gençleri çok değişti. Artık hiç bizimki gibi incelikler yok. Şimdiye kadar kızlarımın okul hikayelerini dinlemezdim. Bir kulağımdan girer,diğerinden çıkardı. Bir okuldan bahsederdi,yurt dışında Londra’da bulunan dünya çapındaki en iyi okul. Hatta o güne kadar kızımın İngilizcesinin iyi olduğunu bile bilmiyordum. Biz onu koleje göndermedik. Üniversitenin hazırlık sınıfında okumuştu ama bir sene...Nedir ki?Sanıyordum ki kem küm götürüyor işini.
Tatildeydik. Her zamanki gibi öğleden önce denize girmek için aşağıya iniyorduk. Ya üç ya da dört gün olmuştu. Şebnem’ in ise tek unutmadığı şey;kardeşi Özlem ile sürekli telefonda konuşup haber almaktı. Tam odadan çıkarken yine telefon çaldı.Arayan Özlemdi. -Hiç şaşırmamıştık-Umursamayarak Muhittin’le ikimiz denize gittik.
Çok geçmeden Şebnem yanımıza geldi. Gözlerinde sevinci anlatan parıltılar vardı.
-Gidiyorum. dedi
Nereye gidiyordu ki? Okulu bitmişti. Kızım artık kimya mühendisiydi. Demek şu bahsettiği okul , çok iyi dediği okul... Londra... Hiç aklımızda olmayan birşeydi bu. Biz çoktan hayata atılan kızımız için sevinç çığlıkları atmaya başlamıştık. Meğer o doktorası için o okula müracaat etmiş ve hocalarının da referans vermesiyle kabul edilmişti. Toefl sınavlarını da kazanmıştı. Nasıl tepki vereceğimizi şaşırmıştık. Muhittin de ben de ne diyeceğimizi bilemeden bakakalmıştık.
-Londra’daki üniversiteye kabul edildim. O okulun yurdunda kalacağım ama çok vaktim yok. Bir ay kadar...
Bize de tabii alelacele otelden ayrılmak düştü. Telaşla İstanbul’a döndük dönmesine ama Şebnemciğim’de sürprizler hiç bitmiyordu. Kulakları çınlasın... İki hafta içinde yanına alıcakları,eksikleri,yurt dışına çıkış işlemleri tamamlandı. İnsan yaşarken anlamıyor ne büyük işler başardığını. Kızımızın Londra’ya gidişi için üzülecek,komşularla oturup dertleşeçek,sızlanacak “sen gidince naparım?”diyecek vaktimiz bile yoktu. Ben ki yalnız gitmesinler,gözümün önünde olsunlar diye kızımla Manisa’ya gitmiş bir ay onunla kalmış anneyim. Şimdi kızımı öyle uzak yere gönderiyordum ki bırakın gözümün önünde olmasını telefonla konuşmam bile güç olacaktı.
Dedim ya sürpriz kutusu gibi kız diye...Bir Fırat vardı. Şebnem’in arkadaşlarını eve çağırdığı günlerde gelen ordunun içindeydi o da. Hiçbir zaman eve özel olarak gelmemişti. E ben de Şebnem “Fırat..”diyerek söze başladığında “hıhı”cevabını hazır tutarak dinlerdim.
-Anne Fırat var ya.İşte biz onunla çok yakınız bu aralar.
-Hıhı.
-Zaten biliyorsun geçen gün bizimkilerle o da gelmişti.Hatırladın değil mi?
-Hıhı.
Kızımın anlatıp da benim beynime yazmadığım sözlerden biri yine hayatımın şokunu yaşamama neden olacaktı. Tam herşey hazır Londra için tüm hazırlıkları yapmışız rahat bir “oh”çekeriz derken.....
-Anne Fırat’ın annesi sana uğruyacakmış.Daha sonra da ailesi gelir heralde.
-Hıhı.Evet buyursun.Bir dakika!Fırat mı dedin?Annesi mi gelecekmiş? Nasıl yani?
Alışkanlık işte, “alışmış kudurmuştan beterdir”derler ya... Yine dinlemeyecek, sözlerin havada dans etmesine izin verecektim. Onları seyredecek ama söyledikleri şarkıları dinlemeyecektim.
-Evet anneciğim. Fırat da Kanada’da bir üniversiteye başvurdu. Gitmeden sözlenelim diyoruz.
İnsan güzel olayları ani yaşayınca boğazında mutluluğu düğümleniveriyor. Ne çığlık atıp kızıma sarılabildim,ne de evliliklerinin hayalini kurup kızım gidiyor diye ağlayabildim.
-Eh peki madem..
Birkaç gün sonra Fırat’ın annesi kapımızı çaldı. İki kadın oturmuş çocuklarımızın gelecekteki hayatlarıyla ilgili planları unutmuş hoşça sohbet etmiştik. O zaman ağır hasta olan babamın kanser vak’asından bahsetmiştik. Malum çok üzgündüm. Babamın hergün gözlerimin önünde bizlerden uzaklaştığını,diğer dünyaya doğru yol aldığını izlerdim. Sabahtan evden ayrılır, babamın yanına koşardım. Öyle ya onu kaybetmek önceden hiç geçmezdi aklımdan. Şebnem’in yarattığı tatlı heyecanlar bu yüzden takıldılar kalbimde belki de. Babam hastayken,sevinçleri asıldıkları yerden çıkarıp gökyüzüne saçmak utandırırdı beni. İster istemez senelerce yanımda olan insanının sağlığının bozulması kalbimde yüke neden olyor ve mutluluğum altında eziliyor, ezildikçe de gülümseyişler dudaklarımdan uzak duruyordu.
Babamın konusu açıldığında derinliklerdeki hüzün gözyaşlarım gözlerimden,titreyen dudaklarımdan ve çaresiz hareketlerimden hemen belli oluyordu. Fırat’ın annesi de sezmiş,zavallı kadıncağız üzüntüsünü nasıl belli edeceğini şaşırmıştı. Çok güzel geçen çay saatinden ve uzun sohbetlerden sonra ayrılma vakti gelmişti. Belki hiç çocuklarımzdan behsetmemiştik ama aklımızdan çıkmış değildi. Nitekim bu bir tanışma,ailelerin nasıl olduğunu görme buluşmasıydı.
Ertesi akşam Fırat annesiyle birlikte babasını da getirmişti yanında bu kez. Allah rahmet eylesin babasının heyecanı her halinden belli oluyordu. Hâla aklımıza geldiğinde sevgiyle gözlerimiz dolarak anarız onu. Koltuğun ucuna oturmuş,bir türlü rahatlayıp yayılmayı becerememişti.
-Efendim sözü uzatmak istemem. Çocuklar karar vermiş ne de olsa. Hem Şebnem kızımız da Londra’ya gidecek. Madem anlaşmışlar bize de itiraz etmek düşmez. Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle kıznızı oğlumuza istiyoruz.
Birtanecik oğluna kız istemek onun için de kolay değildi. Her iki aile olarak elimiz ayağımıza dolaşıyordu. En ufak hatada yerimizden fırlıyorduk. Verdik Şebnem’imizi gitti. Söz kestik güya ama bizim kız yüzük istemedi. Parmağına küçücük halka taktırtmadı bize.Sembole ihtiyaç yokmuş...
Şebnem’i Londra’ya uğurladıktan sonra Fırat’la kaynaşmamız başladı. Hâla hergün babamı ziyarete gidiyordum. Fırat ise üşenmeden beni getirip götürüyordu. Arada bir “Haydi pizza yemeye gidelim”diyor,ilginç fikirler atıyordu ortaya. Üzüntümü unutmamı sağlıyordu. Evin oğlu olmuştu,iyice alışmıştık ona.
Kanser babacığımı kaybettik. Sonra da oğlumuz Fırat’ı Kanada’ya uğurladık. Herşey üst üste geliyordu. Şebnem zaten Londra’da zor şartlar altındaydı. Ama çok uzun sürmedi. Bizim kız yine “sürpriz!”diye bağırıverdi işte. Şebnem doktorasını bitirmişti. Fırat Kanada’ya gideli üç sene olmuş,oturma izni almıştı.Tesadüf eseri kızımın en mutlu anında üzerinde benim elbisem vardı. Mavi elbisem... Şebnem’in çok sevdiği,isteği üzerine onun bedenine uygun hale getirdiğim elbisem... Kızım Kanada’da Konsolosluk’ta hayatını bir erkeğe adamak üzere “evet”derken üzerinde gelinlik yerine,annesinin elbisesi vardı.
Ne zaman anlatsam sorarlar
-Eee düğün olmadı mı yani?
-Olmaz olur mu? Hayatta bırakmam düğünsüz. Benim elimden kurtulur mu?
Kurtulmamıştı zaten. Şebnem yine düğün istememişti. Ona kalsa söz yüzüğünü takmadığı gibi evlilik alyansını takmayacaktı ya... Düğünü milletin karnını doyurmak olarak görüyordu kızım.H ayatımın en güzel,en eğlenceli gecesi olacaktı bu benim,izin vermedim. Düğüne ikna ettim.
İnatçılık kanımızda mı var bilmiyorum. Ama bu sefer de Şebnem’i gelinlik konusunda ikna edemiyordum. Normal bir elbise giymek istiyordu.
-Kızım olur mu öyle şey? Düğünün bu senin.
Neyse gelinliği kabul ettirdik,duvağı ettiremedik. Duvak takmadı.Fırat ise,benim uzun boylu oğlum,karısının inatçılığını gözlüklerinin arkasından gülen ve seven gözlerle izliyordu. Kayınvalidesinin isteğiyle Şebnem, çiçeği de eline aldı ve sonunda düğün gerçekleşti.
O kadar mutluyduk ki hepimiz... Muhittin,ben,Özlem ve Şebnem... Flash patladı ve mutluluğumuz fotoğraflara yansıdı,ölümsüzleşti. Gelinlikli, elinde çiçeği Şebnem(duvak yok)gururlu anne ve baba ve ablası adına sevinen bir kızkardeş Özlem...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yıldızın Hikayesi
Güle Güle Anneanne
Sonsuzluk

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Sen"in Sözlük Anlamı
Soyut Tablonun Renkleri
Ayçiçek Tarlası
Küçüktük
Yollar Büyüdü
Yoldaşım Ol Gökyüzü
Göklerde İşlenen Suç
Soğuk Rüzgar
Oyun
Kahraman

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Cennetin Ötesinde [Şiir]
Bir Rüya Ömür Boyu Sürer mi? [Öykü]
Ben Bir Pinokyoyum [Öykü]
Söz Etmeye Kıyamıyorum [Öykü]
Nerde Kaybolmuşum [Öykü]
Düştü Bir Yaprak [Eleştiri]
Yazık Çocuklara! [İnceleme]


İnci Çiçekoğlu kimdir?

tek bir tarif vermek mümkün mü?

Etkilendiği Yazarlar:
Balzac Paulo Coelho


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İnci Çiçekoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.