..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Barış Ünlü




7 Aralık 2008
Numaracılar  
Numaracılar kitabının yazımı

Barış Ünlü


Yıl 1239'du.Her şey karmakarışık bir haldeydi dünyada.İngiltere bile karışıktı.Haçlı seferlerinin gölgesinde yaşanan kapışmalar vardı dört bir yerde bunların içinde İngiltere'de vardı.İki eski dost artık düşmanca birbirleriyle savaşıyordu kan gölünün içinde.İkiside birbirini öldürmek istiyordu ama bunu sadece birbirlerine değil kendilerine bile söyleyemiyorlardı.Yine de eski dostluklarına bir gölge düşürmemek için birbirlerinden sakladıkları eski dostu öldürme planını ve kan gölündeki savaşlarını büyük kargaşanın içinde gerçekleştiriyorlardı.Kim kazanacaktı orasını hiç mi hiç kimse bilmiyordu.


:BFEG:
NUMARACILAR

YER: Kuzey İngiltere YIL: 1239

Soğuk bir günün soğuk anıydı şu an.Her yolunda gibiydi.Yıl 1023’te kimse bilmiyordu birisinin ortaya çıkıp numara yapmada en üst düzeyde olan kişi tarafından umulmadık bir yerde umumadık soygunlar, kandırmalarla yapılan soygunlar oluyordu bu kişi tarafından yaşı küçüktü belki ama o İngiltere diyarında dolandırmadığı kişi kalmamıştı.Her zorluğa ve dişli rakibe karşı her zaman bir yöntem bulup eninde sonunda çalıp çırpıyordu Kuzey İngiltere’nin bir köyünde asılmak için getirilen bu adam.Onun adı Bay Edward’tı.Neredeyse tarih onun adını en büyük soyguncu ya da tarihte bilinen en büyük numaracı olarak anılacaktı ileride.
O şu an ise asılmaya getirildiği Kuzey İngiltere’nin buzlu topraklarında, karlı dağların birisinde ormanın her yeri uçsuz bucaksız kapladığı bir yerde asılmak üzere getirilmişti Bay Edward.Artık bu son yolculuğu olduğuna inanıyordu.Hava bile onun yanında değildi.Her şey kötü şartlar olabildiğince olumsuz ve ölümün kol gezdiği bu ıssız ormanda hatta yağan yoğun karla birlikte şiddetli soğuk gittikçe artıyordu çevrede duran 6 infazcı ise karşılarında İngiltere’yi soyup sovana getiren bu adama hem büyük bir saygı duyuyorlardı usataca numaralarıyla yaptığı ilginç işler için hem de büyük bir nefret duyuyorlardı yetim veya zengin ayrımı yapmaksızın soyan bu adama.
6 kişinin içinden olan Edward’ın en soyduğu York kentinde toprak ağası olan Mitchell’ın adamlarından biri Jack, Edward’ın yanına atıyla gelip at üstünde durup iple ağaca asılı olan Edward’a iyice süzerek bakar.Edward ise kendisine iğneleyici bir biçimde bakan adamı az çok tanıdığından bir şey demiyordu.Aslında öldüreleceğini bildiğinden karşısındaki 6 adamı kızdırmadan sessiz ve kesin bir acıtmayan ölümü istediğinden susuyordu.
‘’Ne oldu boynuna ip geçince ağzını bile açmaz oldun ama önceden hiç susmuyordun.Numaradan ağlamalar bizlere seni bırakmamız için tekliflerde bulunuyordun?’’Edward soğukkanlı olmaya çalışıyordu. Bir yandan ölmeyi istiyordu birkaç dakika önce ama şimdi fikrini değiştirip belki bir umudum olur diye iç geçiriyordu ki karşısına gelip kendisi hakkında olmadık laflar eden adama karşılık vermek isteyerek
‘’Sence benim halimde sen olmak istermiydin?’’
‘’Bir kısmını isterdim.’’
‘’Nasıl?’’
‘’Ne bileyim senin gibi büyük bir soyguncu olup senin gibi herkesi soymak isterdim ama senin gibi sürekli yakalanmayı istemezdim.’’
‘’Sen benim kaç kez ölümden o ya da bu şekilde kurtulduğumu hiç duydun mu?’’Edward dediğiyle birlikte lafıyla karşısındakini hem kızdırmaya başlayıp hem de etki altına alıyordu.
‘’Sus artık be önceden kurtulduysan kurtuldun orası beni şu an alakadar etmez ama sen birkaç dakika içinde öleceksin.’’der.Edward’ın boğazındaki ipi atı üstünde iyice gerdikten sonra geri çekilip adamlarından birini ağaçtan sarkan ipi germesi ve Edward’ın ölmesini sağlayacak işi kendisi yapmaz adamına bırakır.Jack ise Edward’ın lanetli olduğunu sanıp öylesine inandığı için her şeyi konuştuktan sonra adamlarına bırakıp uzaktan izlemeyi tercih eder.
Edward ise son duasını ediyordu.Artık geri dönüşü olmayan bir kavşaktan ilerliyordu.Etrafına bakınıyordu birileri var mı kendisini kurtaracak diye.Adam ise hafiften ipi germeye başlıyordu.Edward ise boğazına gerilen ipin yukarı çekilmesiyle birlikte boğazında hafiften bir yanma hissetmeye başlar.Tam adam gerili ipi tam gerip Edward’ın hayatına son verecekti ki birden derin ve büyk ormandan şarkı söyleyen birisinin sesi duyulur.Ses gittikçe şarkı yerine ıslığa döner.Arkada sağ kolu ve yeğeni Peter ile birlikte bekleyen Jack sesler üzerine anında bir ürperme hisseder.Öldürmek istedikleri adamın lanetine yakalandıklarını düşünür.İpi geren adam ise ses üzerine gerili ipi hemen elinden bırakıp ne oluyor diye etrafına bakınmaya başlar.
Jack ve adamlarını korku salarken Edward’ı ise büyük bir sevinç kaplar.Karşısında atlarıyla bekleyen 6 adamında korku dolu olan gözlerine bakarak derin bir offf! Çeker bu durum karşısında.Sonrasında ormanın derinlerinden gelen ıslık sesi kesilir aniden.Jack yeğenine bakıp
‘’Kimdi bu ya yoksa Edward için söylenen lanetin bir kanıtı mı?’’
‘’Bilemem amca ama hemen bu ses nereden gelmişse ortaya çıksın böyle her an tetikte beklemek olmuyor.’’
‘’Ses yüzünden adamımızı da asmayı unuttuk.’’
‘’Öyle amca Edward’ı asamazsak sonra da toprağa gömemezsek Mitchell beyde bizi gömer en derin çukurlardan birisine amca.’’
‘’Ağzını hayrı aç yeğenim önce o ses nereden geldi onu öğrenelim sonrasında Edward’ı eninde sonunda öldürürüz ne de olsa elimizde.’’
‘’Amca önce Edward’ı öldürsek sonra da buradan gitsek giderken de sesin kaynağınıda buluruz sonrasında olmaz mı?’’
‘’Kork dedirtmem ben kendime yeğenim ne pahasına olursa olsun her iki işide halledeceğiz.’’derken adamlarına işaret yaparak onları çevreye dağılmasını iletmiş olur.Edward ise yaşama şansının arttığını kimden ve nereden gelen sese dua eder.Karşısında kalan Jack ve yeğenini görüp onlara kıs kıs güler.
‘’Bir anda hepiniz kızarıp bozuldunuz ne yoksa korktunuz mu?’’Jack yeğenini arkasında bırakıp Edward’a doğru gelir.Edward’ın yanına geldiğinde onun kulağına doğru eğilip
‘’Sen hiç sevinme Edward seni öldürmeden buradan gitmeyeceğim.Biliyorum ki üzerimize lanetini saldın.’’
‘’Ben hiçbir şey yapmadım ama birisi benim gibi iyi birisine acıyıp beni kurtarmaya geldi.’’Jack kahkaha atarak Edward’a
‘’Sen ne diyorsun be.Senin neren iyi olabilir ki sen gidip fakiri bile soyuyorsun aşağılık.’’diye sözünü bitirdiği an sırtına hızla bir ok saplanır.Saplanan okla birlikte atından yere yüz üstü düşer.Sonra bir ok daha ağaçların arasından derinden her şeyi yarıp geçerek gelir ve Jack’in yeğeninin boğazına saplanır. Peter amcası gibi ünlü bir eşkiya ve ağaların sağ kolu olacakken bir çırpıda son bulur yaşamı.Derinden gelen oklarla şefleri ve şeflerinin yeğeninin ölümüyle daha etrafa bile yayılamayan 4 adam Edward’ı asıp gitmek isteyerek onun yanına gelirler ama derinden gelen ses bu sefer daha yakından gelmeye başlar.Sesin her defasında ve her an yaklaşması üzerine bu sefer bu gizli adam bir şeyler demeye başlar.
‘’Ölüm geldi bu ormana benden izin almayıp giren sizlere.Kim olursa olsun hepinize tek tek kıyacağım.Benim adım ölüm kimseye acımam asla ama asla olmaz.’’geride kalan 4 adamın hepside yaklaşan sese ve sonrasında tanımadıkları ve kendilerine gizlice saldıran adamın dedikleri üzerine korkuları bin kat daha artar.Edward’ta biraz tırsmaya başlar tanınmayan adamın herkesi öldüreceğim sözüne.Artık ne olacaksa olsun deyip ya kurtulayım ya da öleyim diyordu içinden olanlardan sonra.
Soğuk günün karın altında geçen günün ortalarıydı artık.Kar her geçen an şiddetlice artmaya devam ediyordu bu soğuk York şehri yakınlarındaki yerlerde kimse yoktu.Bilinmeyen ses ve adamda karşısına kim çıkarsa bu derin sessizliğin içinden yüksekçe seslerle ormanına izinsiz girenleri öldürmeye yeminli gibiydi. Adam uzun boyluydu.yüzünün tek bir yeri bile gözükmüyordu.Her tarafını hem soğuktan hem de tanınmamak adına yapmıştı bunu.İyice yaklaşır ormanın derinlerinden gelen adam.Sonunda ise korku dolu gözlerle etrafına kendilerine nereden saldıracağını bilmedikleri kişiyi bekliyorlardı çaresiz bakışlarla.
Ardından art arda oklar fırlar dört bir yandan.Sanki saldıran bir kişi değilde birden fazla hatta çokça kişi buradaymış gibi geldi bir anda 4 adama ve Edward’a.Sonrasında ise oklar adamlara saplanmaya başlar hatta oklardan biri Edward’ın boğazına sarılı olan ipe gelir ve bir anda artık kurtulmuş olur Edward.Ama buraya gelen ve kim olduğu belli olmayan adamı merak etmiyorda değildi.Edward eline bağlı ipin kalan kısmını çözmeye çalışır.O bununla uğraşırken etrafta Edward’ın çevresinde duran ve onu asmaya çalışan 4 adamda atlarından yere düşerek cansız bedenleriyle kalırlar yerde.
Edward eline bağlanmış olan ipi çözüp attan düştüğü yerden kalkıp üzerine doğru gelen atlı adamı görüp olduğu yerde üzerine gelen adamı bekler öylece.Gizli adam ise tam da Edward’ın önünde durup kalır.Ardından da başka bir taraftan başka bir gizli tanınmayan adam daha gelir.Edward dikkatlice gözlerini yüzü maskeli adama ve onun yanındaki diğer atlı adama dikerek olup biteni ve kendisini ölümden yine birinin kurtarmasına ve hep yaver giden şansının yine yerinde olup yine başkası tarafından kurtarıldığına sevinse de bunu yapanı merak eder.
Atının üzerinde duran adamların ikiside aynı anda yüzlerine geçirdikleri maskeyi açıp yüzlerini karşılarında meraklı gözlerle bekleyen Edward’a gösterirler.Açılan iki maskeyle Edward karşısında gördüğü iki kişinin eski bir tanıdığı kandırdığı kişi olduğunu görür şaşkın bakışlarıyla kalır öylece şaşkın şaşkın.
Adamlar ise atlarından inerek Edward’ın yanına gelir.Başta sesiyle ve sözleriyle 6 adamı korkutup gözdağı verdikten sonra Edward’ın karşısına gelen adam Edward’ın çokça eskiden tanıdığı ve eskiden birlikte iş yaptığı Edward’ın eski dosttu olan hatta zamanında Edward tarafından dolandırılan hem de bu yüzden yıllarca birlikte iş yaptığı arkadaşının karşısına bunca zaman sonra çıkabilmişti.Ömrü Edward’ı yıllarca aramıştı.Kimi zaman bundan bıkmıştı ama bütün izleri ve delileri toplayıp sonunda da karşısına çıkabilmişti.
‘’Ne yapıyorsun burada yoksa yine yakalandın ve ölümü bekliyorken benim tarafımdan mı kurtulmuş oldun haa!’’Edward ise hala şaşkındı karşısında gördüğü bunca yıl sonra gördüğü eski dosttunu görmeye.
‘’Sen nereden buldun beni Steve?’’
‘’Sen benim seni nereden ve nasıl bulduğumu geçte sen ne yapıyorsun görmeyeli ya da şöyle demem lazımdı beni soyduktan sonra ne yaptın.’’
‘’Yapma ya böyle söyleme eski dosttun için Steve.Bak kırılırım sana.’’
‘’İster kırıl istersen de bozul tamam mı bu saatten sonra benim esirimsin be numaracılık mesleğinde ne biliyorsan hepsini bana aktaracaksın.’’
‘’Ya ben senin niye esirin oluyorum ki?’’
‘’Olacaksın Edward.Ben seni hem kurtarayım hem de serbest bırakayım ha!’’
‘’Bak ne güzel dedin.’’
‘’Sen ne diyorsun be Edward.Ben senin yaşamanı sağladım sende bu andan itibaren benim yanımda kalıp bir esir, köle muamelesi göreceksin.’’
‘’Neler diyorsun sen benim hakkımda ya.Ben bunu kabul edemem.’’
‘’Yeni bir iş getirdim desem sana ne dersin acaba bana?’’Edward bir anda yeni bir iş sözünü aklından çıkarmamaya çalışıyordu.Steve ise hem eskiden kendisine çokça para kaybettiren adamı yanına çekip eskiden kendisine oyun oynayarak kazandıkları paradan hak bile alamamasının acısını çıkartmak istiyordu hem de kendisine yaptığı oyunun bir benzerinin aynısını bu sefer ona yapmayı umuyordu.
‘’Neymiş bu iş ya Steve anlatsana bana biraz şu işi.’’
‘’Hemen söyleyemem.’’
‘’Nasıl hemen söyleyemezsin ya?’’
‘’Söylememenin nedenini de işi ve ayrıntılarını birkaç gün sonra öğreneceksin.’’
‘’Neden böyle bekletiyorsun beni Steve?’’
‘’Önce sen bana benden yıllar önce çaldığı paranın hakkını en son işten çaldığın parayla ödeyeceksin sonrasını aramızda hallederiz zaten.’’
‘’O işten para kalmadı ki bana.Hepsini aldı o şerefsiz toprak ağası Mitchell.’’
‘’Beni kandıramazsın Edward.O para neredeyse bana hemen yerini söyleyeceksin ve bende o parayı kendime ve Charlie’ye alıp.’’derken arkada duran Charlie kahkaha atıyordu parasını alacakları Edward’a.
Steve ise devam ediyordu konuşmasına.
‘’Ben o parayı aldıktan sonra.Hadi sana şimdilik şunu diyeyim işten kazanacağımız paradan yüzde 20 alacaksın, Charlie’de yüzde 30 bende yüzde 50 alacağım şu an en azından bunu bil yeter sonra zaten yeni işimizi öğreneceksin.’’Steve iyi bir dahi ve taktisyendi bu işlerde.Edward ise çok iyi ikna edici ve soyucunun biriydi bu işlerde.Edward çaresiz alacağı paya razı olur.Sonra nasıl olursa son işten kazandığı azıcık parayı Steve’e verip onun tarafından güvenini önce sağlayıp sonra bir şekilde Steve’in kendisine söylediği yeni işten kazanılacak paranın hepsine bir şekilde el koyarım diye düşünüyordu.O yüzden o da Steve’e numara yapmaya başlamıştı.Steve zaten ona büyük bir numara yapmak için ve geçmişin hesabını almak için onu bulup ölümden bir kez kurtarmıştı.
‘’Peki be Steve benden ne istiyorsan vereceğim sana.’’
‘’Şöyle iyi olda sana belkide biraz daha pay veririm.’’
‘’Olur olur ben sana nasıl istiyorsan öyle davranırım.’’
‘’Söyle öyleyse bana son işten aldığın parayı nereye bıraktın?’’
‘’Değirmenci Antigus’u bilir misin?’’
‘’Hani şu soyu, kökeni Roma’ya dayanan adam mı?’’
‘’Evet.’’
‘’Buraya yakın onun değirmeni hem bende Charlie’de biliyor ve tanıyoruz Antigus’u.’’
‘’Tanıyorsan ve de yerini de biliyorsan iyi olur.’’
‘’Öyleyse burada durmaya gerek kalmadı gitsek iyi olacak.’’
‘’Ama önce beklede beni dinle sana bir şey demem lazım.’’Steve birden olduğu yerde durup atının yanındayken arkasına dönüp
‘’Ne oldu yine ne diyeceksin bize?’’
‘’Benim sevgilimi bilir misin?’’
‘’Evet hatırlıyorum da ne oldu ki ona?’’
‘’O şu an York kentinde tutuluyor hapishanede.’’
‘’Senin yüzünden mi yoksa?’’
‘’Dalga geçmeyi bırakta dinle beni.’’
‘’Peki dinliyorum söyle bakalım ne söyleyeceksin.’’
‘’Sevgilim Shane kentinde halkını kandırdığım toprak ağası olan Mitchell tarafından alıkoyuldu.’’
‘’Sonuç nedir?’’
‘’Sonuç şu ki Mitchell hem parasını geri istiyo hem de sevgilimi istiyor.O yüzden sevgilimi konuşturmuş olabilir.’’
‘’Ne demeye getiriyorsun Edward?’’
‘’Şuna getiriyorum ki sevglimi para için konuşturmuştur ve şu an benden almak istediğin para için en yakın zamanda harekete geçecektir.’’
‘’Sevgilin Mitchell denen adam konuşturmaz ya sen sevgiline güvenmiyor musun?’’
‘’Güvenemiyorum ona.’’
‘’İnsan sevgilisine güven duymuyorsa niye çıkar ki onunla o zaman?’’
‘’Anlamamıyorsun beni Steve.’’
‘’Sende doğru düzgün anlat öyleyse.’’
‘’Shane benim şu an itibariyle öldüğümü biliyor Mitchell’da öldü biliyor senin buraya gelip kurtaracağını hiç bilmiyorlar ki.’’
‘’Sen diyorsun ki Edward Shane benden umudu kestiği için hapiste de kalmak istemediğinden Mitchell’a konuşmuş olabilir diyorsun.’’
‘’Steve sen eski günlere oranla baya bi kendini geliştirmişsin ya.’’
‘’Ne yapayım beni soyan adamdan paramı geri alabilmek için başkalarına senin gibi acımamak zorunda kaldım.’’
‘’Eğer dediğimi anladıysan Steve adamlar oraya değirmenciye ulaşmadan o parayı almalıyız.’’
‘’Alacağız ama sen değil ben alacağım Edward.’Arkadaki Charlie artık havanın geç olmaya başladığını görerek
‘’Hadi Steve baksana hava kararmaya başladı.Değirmenci Antigus’a geç kalacağız.Hem burada daha fazla kalmak istemiyorum.’’
‘’Aynen bende buradan çıkıp gidip o parayı almak istiyorum.’’der sonra da Edward’a dönüp
‘’Hadi bin şu atlardan birisine de gidelim.’’Edward hemen yanında biraz önce asılacağı atı alıp Steve ve Charlie’yi takip ederek değirmenci Antigus’un yerine doğru yola çıkarlar.
Steve’de, Edward’ta birbirine oyun oynamaya çoktan başlamıştı.Artık Edward ayrıca parayı mecburiyetten veriyordu Steve’e.Nedeni parayı sevgilisini elinde tutup onunla evlenmek için York kentine ilk gittikleri günden beri karısı rolü yapan sevgilisine asılan adama Mitchell’a parayı kaptırmak istemiyordu. Ayrıca o kadar bir ay boyunca uğraştıktan sonra işten parasız dönmek istemiyordu.Edward neredeyse hiçbir zaman bulunduğu her hiçbir işten para almadan kalmamıştı bu yüzden de Steve’e parayı vermeyi yeyliyordu Mitchell vermektense.3’lü karanlık olmaya başlayan soğuk karın yılın dört mevsimi yağdığı karın içinden geçerek geniş, büyük ve derin ormanlardan çıkmaya çalışıyorlardı.

***************** ***************** ***************** *****************
YER: Kuzey İngiltere’nin York Kenti

Tek başına kimsesiz kalmıştı buralarda kimseyi tanımadan.Etrafına bakınıyordu ama her yer bir duvarla kendisini karşılıyordu.Duvarlar sanki üzerine geliyormuşcasına hareket eder gibiydi.Korkmaya da başlamıştı her şeyin elinden gittiği günden itibaren.Çaresiz bakışlarla buradan nasıl çıkabilirim ya da burada ölüp kalacak mıyım diye bir ikilem içinde kalarak ne yapacağını bilemez haldeydi.
O böyleyken Şehrin küçük hapishanesinin kapısı aralanır.Koridordaki ayak seslerini duyarak bir anda endişelenmeye bşlar nezaretteki kadın.Ayak sesleri gittikçe yaklaşır.Her ses biraz daha yakın bir yerden duyulur.Kadın kendisini öldürmeye geldiğini düşünür halktan bazılarının.Suçunu da biliyordu ondan dolayı dolandırılan halka hak vermiyor değildi ama o yaşamak istiyordu bu kısa hayatta.Ayak sesleri iyice yaklaştıktan sonra 3 kişiyi karşısında görür Yorgun, bitkin ve korkan kadın.Karşısına gelen adamlardan ikisi arasında konuşuyordu öncesinde.
‘’Onunla istediğim kadar konuşmak istiyorum.’’
‘’Buna izin veremem efendim kurallar ve yasalar en fazla 10 dakikaya izin veriyor o süre içinde ne soracaksanız sorun.’’
‘’Kim anlayacak şerif burada bu kadınla 1 saat konuştuğumu?’’
‘’Ama yapamam ben bunu benden istemeyin.’’
‘’Şerif ben buraların sahibi sayılırım bir nevi.O yüzden bana izin vermezsen alırsın bir gün cezanı.’’
‘’Peki ne istiyorsan onu yap ama kadına bir zarar verme.’’dese de görevini böyle kendini bilmez diye düşündüğü Barona karşı gelemediğine üzülür.
‘’He! Şöyle yola gel şerif.’’
‘’Alın anahtarı o zaman.’’derken eliyle anahtarı İngiltere’de çokça bulunan Baronlardan birisi olan Mitchell’a.İngiltere bu aralar karışık gibiydi.Güney İngiltere’de düzen sağlanır gibiydi ama Kuzey’de durum farklıydı.Her kentte zengin olanlar gücü elinde tutuyordu ve gücünü almak isteyen diğerleriyle mücadele ediyordu.Halkı köle gibi kullanıyorlardı gücü elinde bulunduran Baronlar.Mitchell anahtarı aldıktan şerif bulunduğu yerden ayrılıp hapishanenin dışına çıkar.Mitchell içeri girecekken adamını koridorun başına gitmesini işaret eder ve nezaretteki kadınla baş başa kalmış olur bu sayede.Kadın yanına sokulup oturur.Onu çokça arzuluyordu Mitchell ama önce ondan paraların yerini öğrenmeliydi.
‘’Soğuk buralar Shane üşüyor musun yoksa burada bir başına?’’Shane, Mitchell’ın buraya neden geldiğini bildiği için konuşupta paraların yerini söylemek istemiyordu.
‘’Neden konuşmuyorsun benimle.Yoksa sevgilin olan Edward’ı öldürdüğüm için mi yoksa kocan mı demeliydim.’’Shane birden sevdiği adamın öldüğü haberini alarak artık iyice bu hayatta kimsesiz ve yalnız kaldığını anlar.Mitchell ise devam ediyordu Shane’i sok etmeye.
‘’Sevgilini öldürtmekler kalmayıp onu parçalara bölüp her bir parçasını hayvanlara tek tek yedirdim.’’Shane korku duyuyordu sevdiği adamın böyle bir zulümle karşı karşıya kalarak öldüğüne.Susmasını istiyordu Mitchell’ın ama Mitchell anlatmaya devam ediyordu Edward’a yaptıklarına.
‘’O öldü artık tamam mı parçası bile kalmadı o adi herifin.İngiltere’yi soyan adamı öldürme şerefiyle ödüllendirildim ve şimdi de seni istiyorum Shane o adamın sevsende benim ol.’’
‘’Hayır Mitchell ben senin gibi cani bir adamla bir ömrü geçiremem.Hem Edward’a söz vermiştim ben o ölse ben onu ben ölsem o beni sevmekten vazgeçmeyecekti.’’
‘’Bırak bu sözü.’’der yerinden kalkıp küçücük nezarette dolanmaya başlar ve sözlerine de devam eder.
‘’Sen ölseydin o asla san verdiği bu sözü tutmayacaktı.Her neyse bu konuyu artık bir süreliğine unut sonra seninle evlenmek olan amacımı bir şekilde gerçekleştireceğim.Paralar, altınlar, mücevherler ve York kentini ayaklarının altına sununca sende hayır demeyeceksin o vakit geldiğinde.Yalvaracaksın bana beni al bana sahip ol diye.’’Shane duyduğu altın, mücevher v.s şeylerden sonra Mitchell’ın bu kadar da zengin olduğunu yeni anlar.Onu önceden ve burada Edward’la kaldıkları günlerde normal düzeyde bir başka bağlı olan ve serveti olmayan biri sanıyordu ama şimdi duydukları kendisini ikna etmeyi çoktan başarmıştı ama Edward’a verdiği sözü de düşünüyordu.Mitchell’ın dediği gibi kendisi ölseydi Edward verdiği sözü tutar mıydı diye.
Mitchell zenginliğini karşısında üzgün, bitkin ve kafası karışık olan Shane dediği an onun gözlerindeki parıldamayı, ışıldamayı, Shane’nin gözlerinin önüne paraları getirdiğini düşünerek evlenme işini büyük ölçüde halettiğini anlar.Shane ise kafası allak bullak bir şekilde ya ölen sevgilisine verdiği sözü tutacaktı ya da her şeyi geride bırakıp Mitchell’ın kollarına ve paralarına atlamak mıydı her şey karışıktı.
‘’Her neyse bırakalım artık.Ben buraya aslında başka bir mesele için geldim.’’
‘’Ne meselesi bu dediğin?’’
‘’Sevgilinin halktan aldığı parayı geri istiyorum.’’
‘’Ben sana nasıl ödeyeyim bu parayı benim tek kuruşum bile yok.’’
‘’Senden isteyen yok zaten Shane.Ben Edward’ın o parayı ölmeden asılmaya ve sonrada parçalamnaya götürülmeden önce nereye sakladığını bilmek ve o parayı olduğu yerden alarak halkıma geri dağıtmak güven ortamını yeniden sağlamak istiyorum.’’
‘’Bende para falan yok.’’Mitchell birden Shane’nin karşısına bir anda fırlayarak gelip Shane’nin boğazına sarılıp ona
‘’Bana oyun oynama Shane.Bak ben seni seviyorum o yüzden de sana zarar vermek içimden gelmiyor.Sende beni uğraştırmadan söyle paraların yerini.’’
‘’Bana değilde niye öldürmeden önce Edward’a sormadın.’’Mitchell, Shane’nin boğazını bırakıp
‘’Sordum hatta 1 hafta boyunca seni burada tutarken onu alıp sorguladım.İşkenceler yaptım.Dövdüm dövdürdüm.Ama adam tek bir kelime etmedi.Sonra aklıma onu sorgulama işi bittikten 3 gün sonra yaralarının iyileşmesi için bırakmışken sorgu yerinde sen geldin aklıma.Dedeim ki eğer Edward’ı öldürürsem senden bilgileri alabilirim dedim.’’
‘’Ve de bu yüzden onu öldürdün öyle mi?’’
‘’Ne zannettin şimdi o öldü sen her dediğimi yapacak durumdasın az önce benimle evlen seni paraya boğayım dedim kafan karışıktı bir an olur diyecek gibi oldun.Ve şimdi bana paranın yerini söyle de alayım o parayı.’’
‘’Bilsem söylemez miyim?’’Mitchell taktik değiştirir bu andan itibaren Shane karşı.
‘’İyi sen sus hiçbir şey söyleme bana.Sonra da fakir olan halkım hem bana hem de sana kin duysun hatta seni öldürmeye bile gelirler.Zaten kazandıkları fazla bir şey değil çoğu aç bilaç kalmış durumda son paralarınıda sizin gibi sömürücülere size ve dinlerine inandıklarından kaybettiler.’’Sanki acıklı bir müzik gelmediği kalmıştı Mitchell’ın sözleriyle birlikte.Shane’e çok dokunmuştu bu acıklı sözler her şeyini kaybetmiş olan halkın hali.Zaten kendisi Edward’la birlikte acımadan dolandırmışlardı bu fakir ve aç olan halkı.Mitchell ise hala konuşuyorsu Shane’nin kafası karışmışken iyice karıştırmaya çalışıyordu.
‘’Keşke gidip zengin bir adamlardan birisini dolandırsaydınız.O zaman ne buradaki halk fakirken daha fakir bir hale düşmeyecekti ne de zenginden çalsaydınız zengin zenginliğinden bir şey kaybedecekti.’’ O an Shan’nin aklına bir şey gelir.Mitchell’a bunu sormak isteyerek
‘’Sen ver bari parandan biraz halkına.’’Mitchell durumu kurtarmak açısından
‘’Ben ödemesine öderim de halk manevi yönden bitmiş durumda benim verdiğim paraya sevimez bile.Hatta bana bile kızgın durumda halk.’’
‘’Neden sana da kızgın ki halk kızılacak birisi varsa o da bu işte artık tek başıma kalan benim.’’
‘’Ondan değil ki halk benim seni ve Edward’ı buraya getirdiğimi düşünerekten benim paramıda istemiyorlar halk aslında her konu da haklı gibi.’’der ama Mitchell’da biliyordu halkına parasından bir kısmını bu dolandırılmadan dolayı para verse halk seve seve alırdı vereceği parayı.Halk zaten parasını geri almak istiyordu ve parasını geri aldıktan hemen sonra Mitchell’a yeniden güven duyabilirdi.
‘’O kadar da aciz mi ki?’’
‘’Hem de ne kadar senin Edward’ın yaptıklarını bende duymuştum ama buraya ne geleceğini ne de bu ben varken fakir halkı soyacağını nereden bilebilirdim.’’
‘’Bende üzgünüm ama Edward bana hiç bahsetmedi bile buradaki insanların bu durumlarda olduğundan.’’
‘’Bak o da seni kandırmış.Hem Edward yıllardır yaptığı numaralardan birisini de sana yapmış.Gel vazgeç ne de olsa o halka yaptığı bu zulümden dolayı öldü geride bir sen kaldın.Sende gel bana katılda şu parayı geri verelim halkıma.’’
Shane zor durumda kalır.Kafası Mitchell’ın dedikleriyle birlikte allak bullak olmuştu birden.
Mitchell’ın dedikleri yüreğine işlemişti.O gerçektende burada yaşayanların böyle bir halde olduğunu bilmemişti.Edward kendisine hiçbir şey dememişti bu konu hakkında.Mitchell ise Shane’nin kafasını allak bullak etmenin sevinciyle Shane’nin yanına gelip oturur.Shane’nin ellerini tutup Shane’nin gözlerinin içine bakarak der ki
‘’Bak sende bende bu halk tarafından zor durumda kalacağız.Kimin yüzünden Edward’ın.’’
‘’Ama halk bana kızmamalı.’’
‘’Bende kızmalarını istemiyorum ama halka da hak veremeden yapamıyorum Shane.Edward’ın yüzünden şimdi dışarıda işiyle ilgileniyormuş gibi olan aslında içi kan ağladığından kandırılmışlığın verdiği şokla üzüntü içindeler ve seni ya da ben ve adamlarımı kurban olarak seçip cezayı kendi elleriyle vermek istiyorlar bunu da sakın unutma son diyeceğim bu.Eğer söylemek istemiyorsan halk beni dinlemeden bile seni öldürmeye gelebilir.’’Shane bir anda korku içine bir sürü insanın içinde kalarak paramparça olarak ölmeyi asla ama asla istemiyordu.Oturduğu yerden kalkıp yolunu alıp giden Mitchell’a seslenir.
‘’Mitchell dur birkaç saniye de yerini söyleyeyim paraların.’’Mitchell olduğu yerde durup geriye döner büyük umutlarla
‘’Edward parları değirmenci Antigus diye birine verdi.Ama Antigus kesin Edward’ın kendisine para verdiğini bile bilmez.Ona bizi Edward yolladı dersen rahatlıkla alabilirsin parayı.’’
‘’Neden oraya koydu ki parayı?’’
‘’Edward çoğu zaman ya ona verirdi parayı koruyup, saklaması için.’’
‘’İyide neden o kişi kimdir bu kimin nesidir.’’
‘’Lakabında geçtiği gibi değirmencinin biridir.Kendisine yakın köylerden ürünleri alıp işledikten sonra geri yollar.Ayrıca Edward onu bundan 14 yıl önce tesadüf eseri değirmenci Antigus’un eski kaldığı yerin yakınlarında bir yerde üçkağıt yaptıktan sonra kazandığı parayı kandırdıklarından kaçtığında parayı bunun yerine atmış kurtulduktan 1 ay sonra geri döndüğünde Antigus’u bulup onunla konuşur.Antigus’ta paraya dokunmadığını hiçbir kuruşuna bile el sürmediğini söyleyince ikili anlaşmışlar ve artık her seferinde ona saklamış ayrıca Antigus başka yere gitse de Edward onu bulup paralarını bırakıyordu.’’
‘’Çok sağol bana bu bilgiyi verdiğin için ben o parayı bir şekilde alıp halkıma dağıtacağım.’’der. Sonrasında Shane’e yaklaşıp bundan istifade ona sarılıp nezaretten çıkar.Shane nezaretteki yerine oturup az önce yaptıklarının kendine hesabını verip Edward’a hainlik mi yoksa halka yardım mı ettiği arasında kalıp derin düşüncelere dalar.Mitchell ise bağırır ve yakın koruması ve adamı Shure gelir.Shure ne olduğunu merak edip patronuna
‘’Efendim ne oldu alabildiniz mi paraların yerini?’’Mitchell derin ve sessiz bir kahkaha attıktan sonra adamına bakıp ona şunu der.
‘’İş halloldu Shure.Sen 5-6 adam ayarla onları değirmenci Antigus denen adamın olduğu yere gitsinler oradan parayı öyle ya da böyle alsınlar gerekirse adamı öldürsünler o da olabilir.’’
‘’Oldu bil Baronum.O parayı gerekirse değirmeni de değirmenciyide yakıp eninde sonunda o parayı alacağız.’’
‘’Bu değirmenci sen biliyor musun?’’
‘’Bende bilirim adamlarımda buraya yakın olan çevreleri akıllarında iyi bilsinler diye her yeri gösterdiğimden bilirler o Değirmenciyi.’’
‘’Öyleyse sana olan güvenimi sakın sarsayım deme yoksa halk üzerimize saldırıcak kaptırdığı paralar yüzünden.’’Shure gözlerini efendisine dikip
‘’Bana olan güveninizi sonsuz yapabilirsiniz artık.Çünkü ben o adamdan o paraları almadan gelmeyeceğim.’’
‘’İyi o zaman dışarıdaki 4 adamdan 2’sini yanına alıp adamlarını seçmeye başla.Ben de şerifle işimi halledip şatoya geçeyim.’’Shure hemen ardına bile bakmadan ilerleyip dışarıya çıkar.Yanına iki adam alıp şerif’e
‘’İçeri girebilirsiniz Mitchell bey sizi bekliyor.’’deyip ayrılır.Şerif ise önce hapishaneye sonra da hapishane içindeki koridora girip kendisine doğru gelen Mitchell’ı görüp durur.
‘’Evet Mitchell bey işinizi hallettiniz mi ne sorduysanız sorduğunuz mu istediğiniz şeyleri alabildiniz mi Shane’den.’’
‘’Hiç merak etmeyin ben alacağım kadar bilgiyi aldım ve izninizle ayrılıyorum.’’
‘’Görüşmek üzere o zaman.’’der.Mitchell bir şey demeden ardına bile bakmadan hapishaneden ayrılır.Mitchell aldığı bilgiler ve sevdiği kadından kendisi için duyduğu güzel sözlere de sevinmeyi unutmaz.Artık alacağı parayı ve halkı biraz olsun evleneceği kadına bir şey yapmaması için herkese bir miktar para vermeyi aklına getirir.
İçeride ise Şerif buraların ağası olan ve halkı sonuna karşı sömüren adama bir şey yapamamak İngiltere kralının bu tür baronlara izin verip halkı köle gibi çalıştırmasına da kızıyordu.İçinden düşünüyordu bu gibi Baronların yüzünden İngiltere parçalanma noktasına bile gelebilirdi.Diyordu ki olanlar karşısında
‘’Bir gün gelecek ve buraların hepsi tek bir şeye bağlı tabi olacak.Bütün baronlar canlarını verecek o zaman ki İngiltere kralına.’’diyerek o sırada da arkasına dönüp Shane’e bakıp onun daldığı derin düşünceleri ve çıkamadığı görerek Mitchell’ın ona ne yaptığına ona neler dediğini düşünür.

****************** ****************** ******************* ******************
YER: York kenti civarlarındaki kayalık alan

Yol yorgunluğu üzerlerine çökmüştü 3’lünün.Steve ormanlık alandan çıktıktan sonra bir süre sonra daha gittikten sonra York kentine ve de değirmenci Antigus’un değirmeninin olduğu iki yerin tam ortasında bulunan kayalık bir alana gelmişti.Steve arkasından gelen ikiliye bakıp onlarında yorgun olduğunu görüp hemen kendini frenleyip arkasına bakmayı bırakıp onlara bakar.Edward’ı nefes nefese görür.Charlie’ninde sağlam bir yanı yoktu zaten.İkisinin bu yorgun haline bakıp onlara
‘’Hey çocuklar biraz dinlensek iyi olur.’’Edward durmak istemeyip yola devam etmek isteyerek
‘’Ne durması ya.Adamlar ya bizden önce giderse ne yaparız o zaman?’’
‘’Korkma onlar seni öldü biliyorlar.Ayrıca seni öldü bildiklerinden sevgilini konuştursalar bile onlar yola çıkıp varasıya kadar biz çoktan varmış oluruzda parayıda alırız.’’
‘’Sen bilirsin o zaman Steve.Parayı bizden önce alırlarsa onlardan bir daha almak çok çok zor olacak onu sana diyeyim.’’
‘’Hiç endişe etme.Onlar o parayı benden önce alsın o parayı öyle büyük bir numarayla alırım ki o Mitchell denen adamın aklı yerinden uçar.’’
‘’Eee! Senden önce parayı onlar alırsa bizim iş ne olacak?’’
‘’Ya ne sorun çıkarıyorsun ki.Sen korkma Edward ben sana dediğim işi yapmadan seni salmayacağım.’’Edward gülerek yapacakları işin önünde bir engel olmadığını anlayınca bir rahatlama hissetmeye başlar.Charlie ise değirmenci işini çabuk halletmelerini düşünerek.
‘’Ya Steve.Gerçektende paramızı erken alsak olmaz mı?’’
‘’Bunu neden bu kadar da sorun yaptınız ki ikiniz anlayamadım vallahi.’’
‘’Kızmana gerek yok ya Steve.Alt tarafı sana bir öneride bulundum o kadar.’’
‘’Pardon o zaman Charlie amca.’’
‘’Amca ha! İlginç bir laf oldu şu an.’’Edward ise bu ilginç laf üzerine bir kahkaha patlatır.Steve ile Charlie bu anlamsız duruma bakarlar.
‘’Ne oldu da gülüyorsun ki Edward ben burada gülünecek bir şey bulamadım.’’
‘’Niye gülmeyeyim ki.Sen Charlie’ye yıllarca amca mı diyorsun?’’
‘’Sen ne diyordun ki?’’
‘’Ahbap der geçerdim sizinle işler yaptığım zamanda.’’Steve boş bir konu üzerinde konuştuklarını düşünerek atından inip önce atını iple ağacın birisine bağlar.Charlie ile Edward’ta atlarını bağlayıp Steve’in yanına gelerek çökerler yere ve çimler üzerine uzanıp biraz keyif çıkarmaya çalışırlar.Steve çimlere uzandıklarında aklına Edward’ın kendisinden sonra neler yaptığını düşünerek
‘’Beni kandırdıktan sonra neler yaptın bizsiz?’’Edward bu soruyla birlikte eski yıllara ve yaptığı numaralar aklına gelerek anlatmaya başlar.
‘’Ne bileyim.Senden ayrıldıktan sonra bir süre ortalıktan kayboldum.’’
‘’Ne kadar süre oldu bu kayboluş?’’
‘’Bir seneden fazla Shane’le birlikte oradan oraya gidip biraz yeni işler işin tipimi ve kendimi yenilemeye çalıştım.Bir de kendimi herkese unutturup yeni işler öncesinde rahat olmaya çalıştım.’’
‘’Sonra da acımama dönemi başlamış olsa gerek.Çünkü habire seninle ilgili bir şeyler çıkıp duruyordu.’’Edward kendisiyle ilgili bu sözlerden gurur duyar gibi bir tavır içindeydi.
‘’Eee! Bende artık 1 yıldan sonra daha da durmaya gerek olmadığını düşünerekten ilk iş olarak Londra’da zengin bir para babasının yanına girdim sevgilimle birlikte.Günler, aylar hatta 1,5 sene sonra adamın tüm parasını bir gece bana olan güveninden iş yerindeki her şeyini bana emanet ettiğinden anahtarı bırakıp gitti.Bende parayı alarak hem o yerden hem de Londra’dan ayrılıp biraz daha kuzey kentine gelip orada da 1 yıl kadar kalıp kentteki herkesin elindeki parayı benim şirketime yatırdıktan bir ay sonra oradan da tüyüp başka bir yere geldim.’’
‘’Sonra neler yaptın ki?’’
‘’Sana şunu diyeyim ki bazen bir baron’un en yakın adamı olarak baron dolandırdım.Bazen de atçılık yaparak at çiftliğini bile dolandırmaktan geri durmadım.Sonrasında bazı kentlerdeki önemli zenginleri veya da iş yerlerini halkı soyarak bazen da ilgnç soygunlar yaptım.’’
‘’İlginç derken?’’
‘’Şöyle ilginç göçebe olarak yaşayan bazı insan topluluklarını bile dolandırdım hatta posta arabaları olsun eşkiya gibi davranan çeteleri bile onlar gibi davranıp onlardan biri olduktan sonra işimi bitirdikten sonra hep işimi bitirip soygunumu yaptıktan sonra değirmenci Antigus’un yanına gittim.’’
‘’Antigus’u nereden tanıdın ki.’’
‘’Senin yanından ayrıldıktan sonra dinlenip sonrasında birkaç iş yaptıktan sonra soyduğum kişilerden kaçarken Antigus’un eski değirmeninin olduğu yere atmıştım parayı sonrasında da yakalanmaktan kurtulduktan sonra parayı geri almaya geldiğimde Antigus meğerse beni bekliyormuş bende o günden beridir iyi bir dostluğumuz oldu hatta onu Kuzeye gelmeye davet ettim.O da benimle gelerek her işimden sonra ona bırakıyordum paraları sonrasında da alıyordum ona da hakkını veriyordum.’’
‘’Vay be Antigus’u demek böyle tanıdın?’’
‘’Sen nereden biliyorsun ki?’’
‘’Benim aile dosttumdu Antigus.’’Edward bunu duyunca biraz şaşar kalır.
‘’Demek ben paralarımı Antigus’a bırakırken sen hiç ona uğradın mı?’’
‘’Ne zamanlar?’’
‘’Ben senin yanından ayrıldıktan sonra.’’
‘’Ara sıra ama yıldan yıla anca uğrama fırsatı buluyordum.’’
‘’Sana hiç bahsetdiyor muydu benim birisiyle para işim falan oluyor diye.’’
‘’Yok söylemiyordu hem de buna gerek yoktu ki sonuçta Antigus hangi işi yapıyorsa yapsın sonuçta onun problemi beni ilgilendirmeyen bir durum bu.’’Steve birden olduğu yerden kalkıp kendisinin şu an ne yaptığını düşünerek Edward’a kızgın bakıp sertçe konuşmaya başlar.
‘’Ne oluyor bize ya.Ben seninle niye böyle eskisi gibi bir dost bir arkadaş gibi neden davrandım ki anlayamadım kendimi.’’
‘’Ne bileyim sen oturdun bende yanına oturup konuştuk o kadar.Bunda ne problem var ki biz eski dosttuz.’’Edward eski arkadaşı Steve’in bu bir anlık tavrına şaşar.Ama Steve bağırmaya başlar Edward’a.
‘’Yeter be ben seninle eski dost falan değilim.Artık biraz ötede oturacaksın tamam mı ellerin bağlı olacak.’’
‘’Ne diyorsun ya sen.Ellerimi bağlamakta nedir şimdi?’’Steve bir ip çıkarıp Edward’ı kolundan tutup biraz ötedeki ağaca götürüp iple Edward’ı ağaca bağlayıp yerine geri dönüp oturur.Edward ise bağırıyordu Steve yerine otururken.
‘’Gitmeyecek miyiz Antigus’un yerine.Mitchell’ın adamları bizden daha önce varacak yoksa oraya.’’diye bağırsa da Steve dinlemez eski arkadaşını.Charlie ise yattığı yerden yanındaki Steve’e
‘’Ne oldu da birden Edward’la aranızda ne problem oldu ki onu yerine bağladın da o bağırıyor oradan.’’Steve, Charlie’ye bakıp
‘’Charlie otur ya da yat yerinde az önce onunla bir an konuşmaya daldım.Sonra eskiden dosttum olsa bile bana yaptığı o adilik aklıma gelince sert davranmam gerektiğini anlayarak onu alıp oraya bağladım.’’
‘’Peki Değirmenci Antigus’un yanına ne zaman gideceğiz.’’
‘’Akşama doğru çıkarcağız yola tamam mı Charlie?’’Charlie, Steve’in dediğinden sonra olduğu yerdeki çime uzanıp akşama kadar olan vakitte uyumayı düşünür.Steve’de yarı uyur yarı uyanık halde kalıp Edward’ın kaçmaması için bekler.Edward ise bağlı olduğu ağaçtan Steve ile Charlie’nin olduğu yere bakıp onların kendisine çok çok az para verip kendisini süründüreceklerini düşünerek gökyüzüne bakarak derin hayallere dalarak sevdiği kızı Shane’i düşünmeye dalar.

O sırada ise Mitchell’ın adamları son hızla yollarını alarak değirmencinin yerine doğru hareket halindeydiler.İçlerinde para dolusu çuvallarla dönmek yatıyordu.Para dolu çuvalları almadan dönmenin gereksiz ve kendileri için sonun başlangıcı olacağını düşünüyorlardı.

***************** ****************** ***************** ******************
Yer: Değirmenci Antigus’un yeri

Mola verdikten sonra Steve, Edward’ın ipini çözüp onu ve Charlie’yide yanına alıp Değirmeci Antigus’un yerine gelirler.Başlangıçta kısa olarak düşündükleri yolculuk biraz daha uzun sürmüştü ama buna rağmen varmayı başarabilmişlerdi.Steve önden hareket ederek değirmenin olduğu külubeye girer.
Dışarıda ise Charlie ve Edward bekliyorlardı.Bir sorun çıkmasın diye.Sonrasında Steve içeride aramadığı yeri bırakmasa da kimseyi bulamaz.Bu yüzden eli boş bir şekilde dışarıya geri döner.Dışarıda kendisini bekleyen ikiliye bakarak
‘’Edward burada değirmeci falan yok bunda bir iş olmasın.’’Edward endişelenir Antigus’a ve paralara bir şey olduğunu sanarak merak içinde içeriye doğru yönelir.Tam içeri girecekken Steve onun kolundan tutup kendisine baktırıp
‘’Nereye gidiyorsun sen bakayım?’’
‘’Ne yaptığımı sanıyorsun Antigus’u da paraya da ne oldu diye bakacağım.’’
‘’Sanırım burada yok.’’
‘’Sen bu adamı tanıdığından emin misin?’’
‘’Niye sordun şimdi böyle.’’der ama sesi hem gür çıkar hem de yüksek.
‘’Hayır şundan dedim.Antigus’un yeri geniş bir yerdir belki de gizli bir yere çekilmiş olabilir.’’
‘’Öyle mi dersin?’’Arkadan bu tartışmaya son vermek isteyen Charlie araya girip
‘’Bırakın aranızda tartışmayı da hepimiz birlikte girelim şu yere de bakalım iyice.Tek senin bakmanla olmayabilir.’’
‘’Peki Charlie ben o zaman burada bostan korkuluğu gibi durup bekliyeyim ikinizi.’’
‘’Yine ne dedim de bozulup kızıyorsun bana?’’
‘’Charlie mi diyeyim yoksa amca mı diyeyim bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bu işte şef benim ve benim dediklerim olacak ona göre.Şimdi hep birlikte içeri giriyoruz ama Edward sakın kaybolayım deme çok çok kötü olur senin için.’’
‘’Tamam ya ne endişe yapıyorsun ki şimdi.’’
‘’İyi Steve hepimiz girelim o zaman.Her geçen saniye bizim için önemli olmaya başladı artık.’’
3’ü birden değirmenin iç kısmına girerek aramadık yer bırakmazlar içeride.En sonunda ise Charlie bir adamı gizlenmiş olan küçücük odada uzanmış ir halde görerek diğerlerine doğru
‘’Koşun koşun birisini buldum burada bu adam belki de aradığımız kişi olabilir.’’Steve o an üst katta değirmen dövme makinesinin çevresini tarıyordu.Edward ise alt katta samanların yığıldığı odada olabilir diye bakınıyordu.Steve’de, Edward’ta duydukları sesle birlikte alt kattaki merdivenin başına koşarak gelirler.Merdiven bodrum katına doğru iniyordu.İkisi birden can havliyle merdivenden inip karşılarına çıkan iki odaya bakakalırlar.
‘’Edward sen biliyor musun hangisi olabilir bu kapılardan?’’
‘’Charlie’ye seslensek daha iyi olur bence.’’
‘’Peki öyleyse.’’deyip
‘’Charlie neredesin hangi kapıyı açtında buldun adamı?’’diye bağırır olduğu yerden.Charlie dışarıdan kendisine doğru bağırıldığını anlayınca bulunduğu odanın kapısını açarak kendisini ikiliye gösterir.
‘’Ne duruyorsunuz orada adam buradaki herhalde.’’
‘’Görmemiz lazım belki de başkası da olabilir.’’der Steve.Edward ise Charlie’ye
‘’Sakalı baya var mıydı?’’
‘’Soru soracağınıza içeri gelsenize.’’der ve ikili Charlie’nin ardından içeriye girerler.Ve karşılarında yere uzanarak uyuya kalmış Antigus’u bulurlar.Edward yere eğilip Antigus’u birkaç kez silkeledikten sonra uyandırmayı başarır.Antigus ise ne olduğunu anlamadan değirmenine 3 kişinin girdiğini görüp hiddetlenir.
‘’Çabuk aldıklarınızı bırakın yere hırsızlar.’’derken eline orağıda almayı eksik etmez.Steve ise
‘’Antigus amca beni tanımadın mı ya?’’
‘’Steve ben.’’Antigus eski ahbabının oğlunu karşısında görünce ona doyasıya sarılıp halini hatrını sorar.Önde bu sarılma olurken arkada ise Edward içinden kendi kendine söyleniyordu.
‘’Demek bu sefer numara yapmadın ha! İlginç oldu bu benim doğrusu.’’Edward böyle düşünürken Steve, Antigus amcasını karşısında gördüğünü sevinerek belirtir.
‘’Uzun zaman oldu seni görmeyeli be amca.’’
‘’Haklısın ne sen ne de ben sana uğrayabildim.’’derken Steve’e.Arkasında Edward’ı görerek
Şaşırır bi anda.
‘’Edward’ın senin yanında ne işi var ki.’’
‘’O şu an benim esirim durumunda.’’
‘’Neden böyle bir hadise oldu ki aranızda.’’
‘’Sende bana ait parası varmış Edward’ın.’’
‘’Edward’ın sana ait parası ha!Edward bana parasını getirir saklayayım diye ama sana ait dememişti hiç.’’Steve karışıklılığa mahal vermemek için durumu izah etmeye başlar Antigus amcasına.
‘’Amca oturalım şuraya da olanların hepsini ben sana tek tek anlatayım.’’
‘’Anlat bakalım yeğenimde olup biten neymiş bir öğrenelim.’’herkes bir yere oturduktan sonra Steve meselenin özünün anlaşılması için anlatmaya başlar.
‘’Amca öncelikle biz Edward’la eskiden beridir tanışırız.Ondan sonra onunla 5 sene kadar iş yaptıktan sonra beni kandırarak yaptığımız bir numara sonrasında ne kazandıysak hepsini alıp kaçtı.’’ Antigus hayretler içerisinde yeğeninin anlattıklarını dinliyordu.
‘’O beni kandırıp paralarla birlikte tüyünce bende ant içip onu bulmaya çalıştım arada da o da bende birçok işte bulunduk kendi çapımızda.En sonda da ben ve dosttum Cahrlie ile birlikte Edward’ı dün asılmaktan kurtardık.’’
‘’Kim asıyordu ki Edward’ı?’’Edward araya girip
‘’Toprak ağalarından biri ve zenginlerden biri olan Mitchell’ın adamları asarak öldürecekti ki tam o sırada Steve gelerek beni kurtardı onların elinden.’’Steve kendisi anlatmak isterken Edward’ın anlatmaya başlamasına kızıp onu durdurup kendi devam eder.
‘’Ben onu dediği kurtardım ama bir nedeni vardı.’’
‘’Neydi bu neden yeğenim?’’
‘’Hem bana eski günlerde attığı kazığın intikamı olan parayı alabilmek hem de onun yeteneği ve bilgisini yeni ayarladığım işte kullanmaktı.Onun için bende Edward’a en son yaptığı işten ne kazandıysan bana vereceksin dedim ve eski hesabı en azından maddiyen almış olurum dedim ama ona hala bir kızgınlığım var bana yaptıklarından dolayı her şey bundan ibaret ve amca bana sendeki parayı bana vermeni istiyorum.’’Antigus yeğeninin dediklerini anlasa da yine de Edward’a sorma ihtiyacı duyarak
‘’Edward yeğenimin dedikleri doğru sen ona böyle bir adilik yaptın mı?’’Steve şaşırır amcası gibi sevdiği kişinin kendisine tam inanmayıp Edward’a onaylatırcasına sormasına.
‘’Doğru her şey anlattığı gibi parayı ona gönül rahatlığıyla verebilirsin.’’
‘’Peki öyleyse.’’
‘’Amca bana inanmadın da ona sorma ihtiyacı duydun hem o vermiyorum dese vermeyecek miydin?’’Antigus kafası karışmışa benziyordu az önce yeğeni Steve ile yıllarca yardım ettiği Edward arasında böyle bir düşmanlık ve eski dostluğun olmasından dolayı.
‘’Veremezdim yeğenim sonuçta para onun parası ben sadece gözcülük yapıyorum o kadar.’’
‘’Ama Edward beni soyarken acımamıştı ne hallere düşerim diye ardına bile bakmadan kaçmıştı sevgilisiyle gününü gün etmişti.’’Edward ise kendisi hakkında söylenenlere karşılık vermek isteyerek
‘’Steve kendi çeki düzen ver.Tamam eski dosttumsun benimle yeni bir işe girmek istiyorsun dedin bende olur dedim ama esirin olurum hakaretlerine dayanamam.’’
‘’Dayanamıyorsan çek git o zaman bırak yeni işten kazanacağın paraları ben ne de olsa birini bulurum olmasa da Charlie var yanımda.’’Edward, Steve’e vereceği paralarla ve bırakıp giderse yeni işten kaybedeceklerini düşününce gitmekten hemen vazgeçip oturduğu yere daha sağlam oturup kalır.Steve, Edward’ın gitmeyip kaldığını görünce
‘’İşte böyle oturacaksın.Eskiden de olduğu gibi bana yine işin ucunda çok para var diye zarar etmek istemediğinden dolayı kaldın değil mi senin ruhun para.’’der.Edward cevap vermek isteyecekken birden araya ntigus girer ve ikisini de susturup onlara
‘’Siz öyle ya da böyle eskiden beridir birbirinizi tanıyan kişilersiniz.O yüzden biribirinize ne yaptıysanız yapmış olun ama saygınızı bozmadan durarsanız her şey daha iyi olur yoksa siz ikiniz bir arada iş yapamamazsınız.’’
‘’Sağ ol amca dediklerin için ama ben paramı alayım sonrasında zaten gideceğiz birlikte ve büyük bir iş yapacağız.’’
‘’Ne işi bu yeğenim?’’
‘’Amcam gibi sevsemde seni Antigus amca yine söyleyemem çokça büyük bir iş olacak kimsenin yapamadığını yapmayı hedefliyorum.’’
‘’İyi ne de olsa yapsanızda yapmasanızda işin ne olduğunu gerçekleşince tüm İngiltere duyar herhalde yeğenim.’’
‘’Duymakta ne kelime herkes küçük dilini yutacak.’’Edward bu kadar da ballandıra ballandıra anlattığını görünce Steve’in.İyice kendisini merak sarar bir anda.
Sonrasında ise bulundukları odadan çıktıkları gibi karşı odaya geçerler.Antigus odanın ortasında duran yerdeki örtüyü kaldırır.Birden ortaya iki çuval dolusu para çıkar.Steve’de, Charlie’de şaşar bu kadar parayı bir arada gördüklerine.
‘’Nasıl aldın ya bu kadar parayı kolayca halktan.’’diye sorar Charlie, Edward’a.
‘’Sorun olmadan aldık ama size nasip oldu bana olacağına.’’der ama büyük bir soyguncu olmanın gururunu taşır kendisinde şu anlarda diğer ikiliye karşı yine de yeni işi merak etmeden e duramıyordu.
‘’Acaba Steve yeni işimiz bunun kadar değerli olacak mı?’’
‘’Soyacağımız şey az olacak biraz ama değerini paraya çevirdiğimizde bundan kesinlikle fazlaca olacak.’’Edward birden sol elini kaşımaya başlar artık kesinlikle kendisine para geleceğini hissediyordu. Steve dosttu Charlie ile birlikte paraları alacaklarken Steve, Charlie’yi durdurup diğerlerine de aynı anda şunu söyler.
‘’Amca bu para bir süreliğine daha sende kalsın biz işimizi yapıp dönüşte alırız parayı.’’Edward hiddetle karşı çıkar bu fikre
‘’Alalım da bari başka bir yere gömelim.’’
‘’Başka bir yere gömersek gömdüğümüz yeri unutabiliriz.’’
‘’Eee! O zaman bu kadar parayla dolaşmak zor mu olur diyorsun.’’
‘’Ya bir susun da aranızda tartışmayı bırakın.Steve haklı bu kadar para yanınızda olursa yeni işinizde zorlanırsınız.Bu parayımı kaptırmayalım ötekini mi alalım derken ikisinden de olursunuz en iyisi burada bırakmanız olur.’’
‘’Haklısın amca bu para yanımızda iken rahat dolaşamayız.’’Edward ise Mitchell’ın adamlarının gelebilme ihtimalini düşünerek
‘’Ya Mitchell’ın adamları gelip parayı da alıp Antigus’u öldürürlerse ne olacak.’’birkaç dakika sessizlik olduktan sonra Steve bir şeyler bularak bir öneride bulunur.
‘’Amca sen burayı sat ve başka bir yere taşın.Hem de paralarıda yanına alıp güvende bir yere sakla biz işimizi bitirip paraları almaya döneceğiz.’’
‘’İyi fikir bence.’’der arkadan Charlie.Edward’ta çaresiz kabul eder bu öneriyi.
‘’Fikir güzelde ya Antigus buradan taşınamadan adamlar gelirse ne olacak adamlar parayı bulamasalar bile Antigus’u akıp Mitchell’ın olduğu yere götürüp sonuna kadar işkence yapıp konuştururlar kendimden biliyorum.’’
‘’Sen de haklısın.’’derken atlı birilerinin sesi duyulur.O sırada içeride Steve bir öneride daha bulunmuştu bu da kabul görmüştü herkesçe.Öneri ise
‘’Biz bari birkaç gün burada kalalımda adamlar geldiğinde hepsini bir güzel halledip ondan sonra çıkarız yola.’’idi öneri.İşte içeride bu olurken 6 kişilik atlı ekip değirmene bodoslama vari bir şekilde girerek önlerine ne geliyorsa dağıtarak hem paraları hem de Antigus’u ararlar.İçlerinden biri
‘’Antigus çık lan ortaya.’’diye bağırıyordu.İçerideki 4’lü ise hemen silahlarına sarılır.Steve ve Edward önden giderek arkada Charlie ve Antigus’u paraların olduğu çukuru ve odaları kapatmaya bırakırlar.
Steve değirmenin 1.inci katına çıktığı gibi 6 kişiyi ortalıkta duran un çuvallarını karıştırırken ve ortalıpı dağtırken bulur.Edward’ı yanına çağırıp
‘’İkimiz buradan oklayacağız adamları buraya gelme cesaretini gösteriğyorlarsa ölmesini de bilecekler herhalde.’’Edward ise tamam deyip Steve’in yanından iki adım kadar sola açılıp ilk oku fırlatır. Silahı ise Charlie’den almıştı.Steve ise değirmenin ilk katındaki meydanında duran bir nevi ortasında duran 2 kişiye doğru ok fırlatmaya başlar.Gelen oklarla birlikte iki adam hemen ölümcül yerlerine aldıkları yaralar ile canlarını teslim ederler Azrail’e.Sonrasında ise kalan 4 kişi kendilerine bir saldırı olduğunu fark ederek kendilerine göre bir mevzi alırlar.Steve ise yanında getirdiği mızraklarından birisini eline alıp öne doğru sonra da sağa doğru birkaç adım atıp üst kata çıkan arka merdiveni bularak Edward’a el işareti yaparak üstte çıktığını gösterir.
Adamlar ise nereden kendilerine saldırıldığını bilmeden Değirmenin ilk katının orta yerinde duran değirmenin un v.s şeyleri döven aletinin ilk katta kalan alta tarafının olduğu yerin arka kısmından ön kısmında bulunan göremedikleri Edward’a doğru saldırırlar.Steve ise un ve v.s şeyleri döven aletin üst kısmının olduğu yerden dolanıp ikinci kattaki diğer kısım olan sağ kısma geçip mızrağını eline alır sıkıca ve karşısında kabak gibi apaçık görünen 4 adamı görür.Elindeki mızrağı 4’lüden birisine gelecek şekilde fırlatıp hemen diğer elinde getirdiği oku alır.Mızrak ise adamlardan birisine sapladığını
‘’Aahhhhhh!’’sesiyle belirtir ve de geriye 3 kişi kalır düşmanlardan.Ölen adam ise mızrağı tam da sırtından alıp bir de sırtındaki omuriliğinin olduğu yer olan boynuna yakın yerden alarak o da canını teslim eder.Steve biraz daha ilerlemeye çalışıp eline önceden almış okla kendisine yer aramaya çalışır.Bir de içeride bu çarpışma yaşanırken bodrum katından Charlie ile Antigus gelerek destek babında onlarda ellerindeki kılıçlarla saldırıya geçerler.Charlie, Antigus’la birlikte meydana gelip karşıda kalan 3 düşmana doğru fırlarlar.Karşıdakiler de yerlerinden fırlayıp Charlie ve Antigus’un üzerine doğru koşarlar.
Arkada duran Edward birden oluşan bu yakın dövüşü görerek elindeki kılıçla o da desteğe gider Charlie ile Antigus’un yanına.Charlie düşman olarak gelenlerden birini karşısına alıp kılıç darbelerini indirmeye başlar ama adam iyi savunma yaparak kılıcını da ustaca kullanarak Charlie’ye karşılık veriyordu.
Hemen yanlarında ise Antigus düşmanlardan birisi tarafından sıkıştırılmıştı.Birkaç karşılıklı kılıç vuruşundan sonra Antigus zayıf kalır birden bu yakın dövüşte ve karşısındaki aniden hem hızlı hem de karşısındakinin zorlanmasını fark edip bir rahatlamayla Antigus’u köşeye sıkıştırmışa benziyordu.Bu sırada bu 3 küçük çarpışnmanın ötesinde kalmış durumdaki Steve kendisine bir fırsat olarak hissedip dosttu Charlie’yi, aile dosttu olan Antigus’u ve de birlikte iş yapıp süründüreceği Edward’ın zor durumda olduğunu fark ederek karşılarında duvar gibi durup onlara geçit vermeyenleri oklarıyla vurmayı planlıyordu olanlardan uzak bir yerde.O an Edward ve Charlie önde durumdayken çarpışmalarında birden birkaç hata yaparlar ve de sonucunda da karşılarındakiler bunu bir fırsata dönüştürerek hızlı ve kendilerine artan güvenle ikilinin üzerine doğru geliyorlardı.
Tam da bu esnada artık fazlaca durmanın gerekmediğini anlayan ve de tanıdığı insanları kurtarıp onların kahramanı olmayı amaçlayan Steve ilk okunu en çok zor durumda olan Antigus’un karşısındakine yollar.Antigus ise değirmende kullanılacakı saman ve v.s birkaç şeyin olduğu yere kadar gelip sıkışmıştı.
Dayandığı çuvallarla birlikte her an üzerine inecek kılıç darbesini bekliyordu ki birden karşısındaki önce bir ok sonrasında da bir ok daha yiyerek yere düşer.Korkuyla rakibinin kendisini öldürmesini bekleyen adamın yere düşüşüyle şaşıp kalır ama ardından da bunu kim yaptı diyerek etrafına bakınırken Steve’i görür.Ve artık olduğu yerde beklemektense Charlie’ye destek için kalkar yerden.Steve sonrasında da Edward rakibiyle savaşarak değirmenin kapısına doğru tarafa kadar gelir.Farkında olmadan biraz Steve’in menzilinden uzaklaşır.Edward ise Steve ve yapmaya çalıştığını önce görüp sonra da fark edince hemen iç tarafa doğru çekilmeye başlar.Adam da rakibinin çekildiğini görerek daha da hırslanıp Edward’ın üzerine doğru gelmeye devam eder.Ama bir şeyi hesap etmemişti adam.O da Steve’in menziline girmesiydi.Steve ise menziline giren bu adamı gördüğü gibi oklarını art arda fırlatarak önce karaciğerinin olduğu yerden sonra da kalbine çokça yakın bir yerden oklayarak adamı hem yere düşürür hem de öldürmüş olur.
Edward ile Antigus rahatlayınca Charlie’ye yardım etmeye gelirler.Steve ise 2.inci kata çıktığı yerden inip alt kata gelir.O esnada da Son kalan adamda teslim olmak zorunda kalır kendisine 3 kişi saldırınca.O an bu olurken arkadan da Steve gelir diğerlerinin yanına.Adamı görerek karşısına dikilip yanındaki Edward ve Charlie’ye bakarak ikisine de
‘’Siz gidin de Antigus’a yardım edin de paraları daha güvenli bir yere taşıyın ama burada bu değirmende kalacak.’’Arkadan bu fikre karşı çıkan Antigus ise
‘’Ya paralar kaldığı yerde kalsın ne gereği var başka yere taşımanın bunca zahmet vermeye gerek yok.’’Steve bu öneriyi anlayışla karşılayıp kabul eder.Antigus’un yanına gelip önce ona sarılır sonra da
‘’Belki bir daha görüşemeyiz bile Antigus amca.Sen yine her zaman ki gibi kendine iyi bak.’’
‘’Sende yeğenim.Yeni işinizde başarılı olmanızı hep dileyeceğim.’’der.Sonrasında ise Edward ile Charlie’yide yanına alarak paraları da güvenli bir yerde bırakarak değirmeni Antigus’un yerinden mekanından ayrılırlar.Antigus onlar gittikten sonra ise paraların bulunduğu odayı kilitler ondan sonra da alt kat olan bodrum katını da kilitleyerek işinin başına geçer.Steve ve diğer ikili ise yanlarına aldıkları adamı Antigus’un yerine, değirmenine ve paralara uğursuzluk getirmesin diye kurdukları idam yerine adamı alarak boynuna da ipi geçirdikten sonra arkada bekleyen 3’lüden Steve adamın yanına birkaç adım yaklaşarak gelip adama son bir şey sorar.
‘’Seni buraya patronun Mitchell mı yolladı diğerleriyle birlikte?’’
‘’Evet.’’
‘’Son bir sorum var keşke seni serbest bırakarak patronuna yollayıp bizden korkması için burada arkadaşlarının nasıl vahşice öldüğünü anlatarak hem patronunun hem de onun uşağı olanların korkmasını sağlamak isterdim ama seni öldürüp ona da uğrayacağım.Sorum ise her zaman denildiği gibi son bir arzun var mı bizlerden?’’Adam soğuk kanlı olmaya çalışsa da ucunda canı vardı ve ölecekti biraz sonra.Ayrıca düşmanlarına yalvarıpta güçsüz durumuna düşmemek için ağzından son dökülen laflar
‘’Asın beni gitsin.’’olur.Steve’de asılacak olanın isteğini kırmayarak atın üstüne konup sonra da elleri ve ayakları bağlı olan ve de boynuna ip geçirilen adam ata vurulan şaplak ile atında özgürlüğüne koşarcasına gidişiyle asılarak canını teslim eder Azrail’e.Adam öldükten sonra cesedini öldüğü yerde ağaçta bırakıp York kentine doğru yolculuklarına devam ederler.Edward ise Steve’e yol boyunca durmadan şunu soruyordu.
‘’Shane’i kurtaracaksın değil mi?’’diye sorsa da Steve’de olur cevabı verse de Edward tam güvenemiyordu eski dostuna ama 3’lü olahanca bir hızla ilerleyerek adamlarının para dolu iki çuvalla gelmesini bekleyen Mitchell’a süpriz niyetine geliyorlardı.

***************** ****************** ******************* ******************
YER: LONDRA YIL: 1239

Londra yine aynı şekilde yağmurlu ve sisli bir günü yaşıyordu.İnsanlar evlerine çekilmek zorunda kalmıştı bu yoğun yağmur ve sis yüzünden.Ama bir yerde çok çok önemli bir görüşme yaşanıyordu bu anlarda.Londra’da zengin sınıfından olan yani baronlardan biri olan kendine has bir şatosu vardı Londra’nın dışında ve hemen Londra kentine yakın bir yerde.
Bu adam şu an Londra’daki büyük ve ihtişamlı sarayın merdivenlerini tek tek çıkıyordu.Yorulmuşa benzese de mecburen bir amacı ve de dileği olduğundan bu yorgunluğunu belli etmemeye çalışıyordu kendisiyle birlikte merdivenleri çıkan 3 askere.Askerler ise sarayın korumalığını üstlenmiş askerlerden sadece 3’ü idi.Onlarda şu an yanlarında olan adamın niye ve hangi amaçla burada olduğunu bile bilmediklerinden ötürü adama biraz temkinli yaklaşıyorlardı.
Sonunda merdivenler bitip sarayın büyük mü büyük salonuna gelinince kendisi için işkence olan merdiven çıkma işininde bitmesine sevinip gülücükler saçar bu yorgun adam.Sonrasında da sarayın büyük salonunu geçerek en sonunda bir odaya varırlar.Askerlerden biri öne geçip odanın kapısını açar saraya gelen bu beklenmeyen misafir için.Kapı açıldığı gibi İngiltere Kral’ının odasının ihtişamı hemen askerlerinde olsun buraya gelen adamında olsun hepsininde gözlerine çarpar odanın güzelliği ama birden ses duyulur odadan askerler ve adam sesin nereden geldiğine bakarlarken odanın balkonuna açılıp tüm Londra’yı görme imkanı olan balkonun kapısı önünde belirir Kral Henry.
Onun bu yüceliği ve büyüklüğü karşısında hiçbir şey yapamadan kalır askerler.Kral ise salona girip askerlerinin ve kendisiyle buraya konuşmaya gelen adamın yanına gelir.Yanlarına geldiği gibi askerlerine çekilebilirsiniz diyerek hepsini odadan çıkartır.Kral karşısındakine bakarak onun söze başlamasına derdi neymiş öğrenmek için izin verir.
‘’Saygı değer Kral Henry.’’
‘’Geç bu protokol sözlerini sen sorunun ne onu söyle bana mühim demişsin yardımcıma.’’
‘’Evet çokça mühim bir husus.’’
‘’Anlat o zaman seni dinliyorum bay Precter.’’
‘’Bildiğiniz üzere ülkemizde bulunan bazı büyük suçlular var.’’
‘’Evet çokça duyarım onların isimlerini hep bana bahsedilir.’’
‘’İşte bende onlardan biri olan büyük Edward ya da diğer ismiyle Bay Edward için burada şu an sizin karşınızdayım.’’
‘’Anlatacak önemli ve uzun olsa gerek.’’
‘’Aynen dediğinize tekabil eder efendim.’’Kral Henry önden yürüyerek arkasında kalan Precter’a
‘’Gel benimle Precter.Seni sevdim sayılır onun için şurada oturalımda seninle dediğin şeyleri ve Edward’ı konuşalım.’’
‘’Hay hay Kral’ım.’’diyerek ikisi birden büyük salonun balkona yakın bir yerinde bulunan koltuklara otururlar.Kral Henry bacak bacak üstüne atsa da Precter ayaklarını yere iyice sabitleyerek oturur Kralının karşısında.
‘’Başla bakalım anlata bana iyice derdini.’’
‘’Kral’ım.Bu Edward yıllar boyunca İngiltere’nin her yerinde bulunmuş ve bulunduğu her yerde de halkı ya da zengin baronları dolandırmış onların paralarını alarak acımadan herkesi zor duruma sokmayı başarmış ve de yakın bir zamanda da sizin hazineniz olan şeyleri çalmaya gelecek.’’Kral Henry
‘’Bu ne cürret.’’diyerek oturduğu yerde doğrulur bacak bacak üstüne atmayı nırakıp karşısındakine
‘’Sen ne diyorsun kendini bilmez adam.’’
‘’Sadece sizi uyarmaya geldim ama bunda bir oyun olacak.’’Kral Henry birden oyun kelimesini duyup duraksar olduğu yerde.Precter anlatmaya devam ediyordu.
‘’Efendim bu adam sizin altınlarınızı ve de her türlü değerli şeyinizi soymak için geliyor ama bundan haberi yok.’’Kral Henry bir şey anlamadığından dolayı açıkça anlatmasını söyler Precter’a.O da anlatmaya devam eder.
‘’Efendim ben size her şeyi en başından anlatayım.’’
‘’İyi olur yoksa yanlış anlamadan dolayı sana kötü şeyler yapabilirim.’’Precter biraz korksa da son sözlerin ardından.Yine de devam eder anlatmaya ama bu sefer daha açıkça anlatıyordu.
‘’Kral’ım bu Edward neredeyse 15-18 yıl kadardır soygunculuk ve halkı dolandırmaya yönelik para kazanıyor.’’
‘’Devam et Precter.’’
‘’Sonrasında ise onunla 10 yıl kadar önce birlikte iş yaptığı arkadaşı Steve ve onun yardımcısı yaşlı Charlie’yi kandırarak bir yıl kadar sonra yine çalıp soymaya ve de kandırmaya devam etti Kral’ım.’’
‘’Sorun ne sen oraya gel artık.’’
‘’Geliyorum efendin.Şöyle Edward tarafından kandırılan Steve 10 yıldır bu yüzden soygunculuk yapmıyor ama işin uzmanlarından ve şu sıralarda ise Steve, Edward’ı yakalamış ve de onun sevdiği kızı kurtarıp buraya yol alma durumundalar.’’
‘’Beni kızdırma Precter lafın sonuna gel artık bir şekilde.’’
‘’Kısaca diyebilirim ki bu Edward çok tehlikeli ve İngiltere’deki soygun işlerinin önderi veya da örnek alınan kişisi durumunda.Son işinde de İngiltere’nin kuzeyinde halkın ve oranın zengini Mitchell beyi soyup sovana çevirmiş herkesin dini duygularını kullanıp size sonsuzluğu vaat ediyorum diye.Sonrasında da size diyeceğim son şey Kral’ım bu Edward’ı Steve’inde yardımıyla birlikte burada sizin altınlarınızı soymaya kalkışırken yakalansın sonunda Londra’da meydanda herkesin gözlerinin önünde öldürülsün ki ondan sonra geriye kalacak soyguncular ve hırsızlar sizden ve sizin onlara yapacağınız şeylerden korkarak hiçbir şey yapamasınlar.’’Kral Henry birden bu güzel fikri düşünerek kendi kendine değerlendirmeye çalışır sonunda da karşısındaki Precter’a.
‘’Dediklerinde doğruluk payı var mı?’’
‘’Ne bakımdan Kral’ım?’’
‘’Yani İngiltere halkı bu adamdan ve onun örnek oluşuyla diğerlerinin hepsinden muzdarip durumda mı?’’
‘’Evet Kral’ım.Eğer siz bu adamı soygun yaparken öldürürseniz tüm kendine soyguncu veya hırsız diyenler korkacak sizden.Ve halk size daha çok saygı duyacak yaptığınız bu hamleden dolayı.’’Kral Henry bu fikre artık olumlu bir şekilde bakmaya başlar.Gerçektende halkı bu adam ve onun gibi olmaya çalışanlardan dolayı zor durumdayken kendisinin yapacağı bu hamle ile halkın kendisine olan güvenin artmasına da yardımcı olacak bir fikirdi.
‘’Evet Precter dediğini kabul ediyorum.Yanında bulunan adam ve onun yardımcısı ve de Edward buraya gelsin ve yakın bir zaman kentte kalıp sonrasında da geldiklerinden birkaç hafta sonra soygunu gerçekleştirsinler sonrasını bana bırakın o Edward bu saraydan asla sağ çıkamaz ve de çıkamayacak.’’
‘’Çok teşekkür ederim Kral’ım bunu kabul ettiğiniz için.Size ne kadar minnettar olsam azdır efendim.’’
‘’Her şeyi şimdi anladım da son bir sorum olacak.’’
‘’Buyrun Kral’ım sorun ne sormak istiyorsanız.’’
‘’Bu Steve denen adam neden Edward’la küs ya da ona kızgın Edward onu çok çok kötü bir şekilde mi kandırmış?’’
‘’Şöyle diyeyim Edward’la birlikte zengin bir baronu kandırdıktan sonra paralarla birlikte kaçacakken Edward onu ve yardımcısını önce kandırıp sonra da onları baronun eline düşürtüp ikilinin 3 yıl kadar hapis yatmasına neden olduğundan o günden sonra hem soygunculuğu bıraktı hem de soygunculara ve de en büyük düşmanı olan Edward’a karşı savaşmaya karar verdi.
‘’Tamam Precter dediğin gibi olsun bir Kralı böyle bir işe soktun ya doğrusu sonunu merak ediyorum şimdiden.’’
‘’Teklifimi kabul ettiğinize göre Kral’ım ben yüksek müsadenizle şatoma geri döneyim.’’
‘’Olur sen ne istiyorsan onu yap bende biraz dinlensem iyi olacak.’’Precter önce bekler ayağa kalkmak için sonrasında ise öncelikle Kral Henry daha sonrasında ise Precter ayağa kalkar.Precter aldığı izinle hemen Kralı selamlar sonunda da geriye çekilerek ve de geri geri yürüyerek kapıya kadar gelir. Precter tam kapıdan çıkarak ayrılacakken arkadan bir ses duyar ses Kraldan geliyordu.
‘’Kendine iyi bak eğer adamın yoksa yanında benim orduma mensup askerlerden yanına vereyim. Onlar seni gideceğin yere kadar götürür.’’
‘’Gereği yok Kral’ım.Ben zaten yanımda adam getirmiştim onlarla birlikte giderim efendim.’’
‘’İyi öyleyse.’’der Kral.Sonra da büyükçe olan salonundan ayrılıp salonun çevresinde bulunan oda kapılarından birisine girerek çekilir.
Precter ise saraydan ayrıldıktan sonra yüzündeki gülümseyişle birlikte Londra’dan ayrılarak Edward’a yapacağı hain plan öncesinde Steve ve Edward gelesiye kadar ki süre için şatosunda dinlenmeye çekilir.

***************** ****************** ***************** *****************
YER: YORK KENTİ YIL:1239

Eskiden cıvıl cıvıl olan York kentinde şimdilerde büyük bir hüzün vardı.Bu hüzün şehrin her yerini sarıp sarmalamıştı.Kentteki her insan hem korku dolu gözlerle bir daha kandırılmak hele de dini duyguları sömürülerek kandırılmak istemiyordu hem de kentlerinde bulunan zenginlerden en zengini olan Mitchell’a da kan kusar bir şekilde kin ve nefret duyuyorlardı.
Her şey böyleyken buralara bu korkunçlaşmış olan insanların birbirine selam vermekten bile uzak durduğu diyara 3 kişi gelmişti.3’üde şaşkın bir halde kalakalmışlardı karşılaştıkları bu durum yüzünden.
Steve meraklı gözlerle çevrede gezinen insanların neden birbirine bu kadar da düşman olmuşcasına küs ve birbirine kin beslediğini merak ederek bakıyordu.Aynı durumda Charlie’de vardı o da olanların bu kadar büyük bir etki yapacağını düşünmüyordu..Edward ise içlerinde en şaşkın olanıydı.Yaptıkları yüzünden koskoca bir kent verem olmuş insan gibi ruhu kalmayıp ölen sadece bedenenleri sağlam gözüken büyük bir insan topluluğunu görünce onları kandırmanın sonucu bu kadar büyük mü diye kendi kendine sorup durmaya başladı birden.
Steve yanından geçen insanlara selam verip onların konuşmasını sağlamak istesede hiçbiri bir tek selamı bile vermeyip daha doğrusu Steve’e ve onun sözlerini hissetmeden odaklandıkları iş yüzünden ve de kandırılmanın verdiği onur kırıcı hal yüzünden uzaktakini görmek yerine yakınından geçeni bile görecek halde değillerdi.
Steve baktı ki kimse kendisine bir tek cevap veren yok öylesine yürümeye devam etmeye karar verdi. Yanında yürüyen Edward’a bakarak ona
‘’Mutlu musun şimdi koskoca bir insan topluluğunu kendilerine düşman ettin.’’
‘’Ben ne bileyim böyle olacağını Steve.’’
‘’İyi o zaman bir daha bu kadar büyük etki yapacak bir şey yapma olur mu?’’
‘’Tamam da ya bu sakalı, bıyığı, peruğu neden taktın ya sıcaktan ölecek gibiyim.’’
‘’Takmasaydım da halk seni bu halde olsa bile görüp derini yüze yüze seni ortadan kaldırırdı. Sonra olan bizlere de olurdu sayende.’’Edward birden takma sebebini hatırlayarak
‘’İyi iyi çıkarmasam daha güzel olacak.’’Charlie dış tarafta yürüyordu sonradan aklına takılan bir soruyu sormak isteyerek Steve’e.
‘’Steve şimdi ne yapacağız baksana halktan birisine Mitchell nerede diye sorsak hem cevap verecek halde değiller hem cevap verseler bile kızgın oldukları birisinin yerini söylerler mi ki acaba?’’
‘’Doğru dersin Charlie’de.Mecburuz Mitchell’ı bulup şu Edward’ın sevgilisini kurtaracağız adama söz verdik bir kere.’’
‘’Edward sevgilisinin hapishanede olduğunu dememiş miydi bize?’’
‘’Evet dedim de ne olacak ki?’’
‘’Edward soruyu bana sordu izin verde ben cevaplayayım.’’Edward boynu bükük kalarak sesini kesip ikilinin konuşmasını dinlemeye koyulur.
‘’Peki deiğin şeylerdeki anlam nedir Charlie?’’
‘’Demek istiyorum ki Edward hapishanede dediği için bence önce hapishaneye bakalım.’’
‘’Hapishanedeki gardiyanlar ya da bu kentin şerifi neden bu kadını arıyorsunuz derse ne demeyi planlıyorsun.’’Edward, Steve’e hak vererek Charlie’ye
‘’Evet Steve haklı ne demeyi düşünüyorsun Charlie?’’Steve sinirlenmeye başlayarak Edward’a bakıp ona kızgınca
‘’Ya bir kere de susmayı başarsan olmaz mı eskiden de böyle çok konuşurdun.’’
‘’İyi be dediğin gibi olsun zaten sen beni niye kurtardın ki hem işten bahsetmiyorsun hem de azarlayıp duruyorsun her seferinde.’’
‘’Şurada adam gibi dursan olmaz mı ha! Zaten senin sevgilin senin için uğraşıyoruz onu nasıl kurtarırız diye aramızda tartışıyoruz anlamıyor musun?’’
‘’Anladım Steve çokça söylemene gerek yok ta sevgilimi kurtarırıken ben ne görevinde bulunacağım.’’
‘’Onu da plana karar verdikten sonra karar veririz.’’der Edward en azından bir süreliğine susmaya karar vererek ağzını kapar.Steve ile Charlie ise aralarında konuştuktan sonra kentteki iki hapishaneden biri olan ve Shane’in tutulduğu yere gelirler.
Geldikleri gibi şerifi karşılarında bulurlar yanında 4 adamı vardı hepsi de birbirinden güçlü hem de aşırı güçle donatılmış gibiydiler.Şerif ise karşısına gelen ve de tanımadığı bu 3 adam hakkında kendi kendine iyi birileri mi yoksa kötü birileri mi diye kafasında tartmaya çalışırken 3’lü karşısına dikilir.
‘’York kentinin şerifi sen misin?’’
‘’Görmüyor musun armamı?’’
‘’Görüyorumda bir sorayım dedim gerçekten mi diye.’’
‘’Kimsin sen yabancı adını bağışla bana?’’
‘’Adım Steve de sen nereden anladın ki yabancı olduğumuzu?’’
‘’Sorularıma soru sorarak karşılık verme tamam mı yoksa...’’
‘’Yoksa ne ki şerif tutuklar mısın benim gibi suçsuz birini ve arkadaşlarını?’’
‘’Gerekirse onu da yaparım bir suç bulup kılıfına uydurup tıkarım seni nezarete.’’
‘’Nezaret demişken sana birisini sormaya geldim şerif burada tutuluyormuş işlediği suçtan dolayı.’’ Şerif karşısındakinin kimi aradığını merak ederek.
‘’Kimi sormaya geldin ki buralara uzaklardan?’’
‘’Kendisi akrabamız olur şerif.’’
‘’Akraba mı?’’
‘’Evet akrabamız olur kendisi.’’
‘’Adını söyle de bilelim kimi sorduğunu.’’
‘’Shane Lousinne.’’
‘’Shane Lousinne mi?’’
‘’Şaşırmışa benziyorsun kendisi yakından akrabamız olur hatta şunu da diyeyim ki Shane benim ve arkamdakilerin amca kızı olur.’’
‘’Demek amca kızısınız bir nevi kuzeniniz oluyor Shane sizin.’’
‘’Evet haklısın ve bizde onu görmeye geldik buraya.’’
‘’Görmeye mi?’’
‘’Ne oldu şerif şaştın birden bir sorun mu var yoksa burada değil mi ya da öldürdünüz mü onu bana doğruyu söyle.’’Arkadan Edward’ta birden Steve’in dedikleriyle birden hiddetlenir.
‘’Evet şerif o bizim ve ailemizin kıymetlisi suçu ne olursa olsun onu görmek istiyoruz.Ona bir yaptıysanız görürsünüz.’’
‘’Bana bak delikanlı bir daha benimle az önce konuştuğun şekilde konuşma tamam mı?’’der Steve ise Edward’a dönüp ona.
‘’Hislerine sahip çıksana şu anlarda az kalsın şerif durumu çakıp bizi de alacaktı içeriye.Her şeyin boşa gitmesini mi istiyorsun sen.’’
‘’Hayır böyle bir şey istediğim falan yok.’’
‘’O zaman sessiz kal tamam mı?’’Edward başını öne doğru sallayıp Steve’in dediğini onaylar.
Steve, Charlie ile Edward’ı az ileriye gitmeleri ve işi kendisi halledeceğini diyerek ikiliyi yanından yollarken şerifle tek konuşur bundan sonrasında
‘’Mesele halloldu mu?’’
‘’Siz kardeşimin dediğini mazur görün.Ama bana kuzenim hakkında bilgi verin ölüsü ya da dirisi hakkında olur mu?’’
‘’Tabi ki size bilgi vermek isterdim de bu olmaz.’’
‘’Nasıl olmaz şerif’’diyerek bu işte bir sorun olduğunu düşünerek daha ısrarcı davranarak.
‘’Lütfen bir sorun varsa da yoksa da bana kuzenim hakkında bilgi vermek zorundasınız.’’Şerif bilgi vermek zorunda olduğunu hissederek Mitchell’ada olan kini yüzünden bilgi vermeye başlar.
‘’Peki bay Steve size ne olduysa bir bir diyeceğim.’’diyerek Shane’e olanları hatırlayarak anlatmaya başlar.


Öğlen tüm ısısını yansıtırcasına gösteriyordu yüzünü şerif ise İngiltere’de pek gözükmeyen güneşi görünce gülümseyerek hapishanenin giriş kapısının sol tarafında oturduğu yerden bakıyordu etraftaki güzelliklere ama birden bir karaltı olur önünde nedeni ise karşısına biri çıkıp dikilmişti.Karşısına gelen ise York’un zenginlerinin en zengini olan Mitchell’dı.
Şerif Mitchell’ı görerek oturduğu yerden kalkıp önce bakış atarak sonra da
‘’Ne oldu öğlen güneşini yeni görmişken güneşimi kesip dikildin karşıma birden yine ne var?’’
‘’Shane’i hapishaneden çıkarman için geldim.’’
‘’Ne çıkarması bunu yapamam o şu an suçlu durumda tamam mı?’’
‘’Ama sana böyle boş boş gelmedim anlıyor musun?’’
‘’Rüşvet vermeyi düşünüyorsan aklından bile geçirme.’’
‘’Yanlış anlama beni ya.Ben buraya sadece bana önceden dediğin şartları tamamlayarak geldim.’’
‘’Yoksa sana sunduğum Shane’i sadece onu görüp yaptıklarını bilen 5 şahitten 3’ünü ikna edip gelirsen ancak öyle olur demiştim.Yoksa bu dediğimi yaptın mı?’’Mitchell gülerek şerif’e
‘’Tam isabet şerif yine onikiden vurdun hedefi.’’
‘’Demek ikna edebildin şahitlerden birkaçını.’’
‘’Aynen dediğin gibi şerif 3’ünü ikna ettim istersen sorabilirsin.’’dediği anda şahitler birden konuşarak aynı anda
‘’Aynen Mitchell beyin dediği gibi oldu şerif’im biz vazgeçtik şahitlikten.’’derler.Şerif bu yüksek sese dayanamayıp sesi keser sonra da içeride bulunan 4 adamından 2’sini çağırıp sonra da karşısına dikilen adamlarına
‘’Alın bu 3 adamı da götürün benim odama da orada şahitlik kağıdı vardı ya oradan isimlerini silin sonra da silindiğine dair imza atsın hepside tamam mı?’’adanların 4’üde olur diyerek 3 şahidi alarak içeriye götürürler hepsini.Hapishanenin giriş kısmı ve ön bahçesi olan yerde bir tek Mitchell, 2 adamı ve de şerif kalmıştı.Mitchell şerife bakarak ona
‘’Eee! Her şey gibi bu sorunda hallolduğuna göre artık Shane’i alsam iyi olur.’’
‘’İyi başımın belası Mitchell yine dediğini yaptın biraz geçte olsa.’’diyerek önden gitmesi için Mitchell’a yolu gösterir.Mitchell ise adamlarını dışarıda bırakıp hapishane içinde biraz ilerledikten sonra Shane’in tutulduğu nezarete gelir ikili.Şerif kapıyı açmak için anahtarı kapının kilidine soktuğu anda Shane yattığı yerden kalkıp kapıyı açan şerife bakıp
‘’Ne oluyor şerif neden geldin buraya?’’
‘’Seni olduğun yerden çıkartmaya derken arkada duran Mitchell’ı görür.Onu gördüğünde anlar ki Mitchell kendisini kurtarmak için şahitleri zorla veya da isteyerek ikna ettiğini anlayıp yattığı yerden kalkar. Şerif kapıyı açtığı gibi yanında duran Mitchell’a.
‘’Ne konuşacaksan konuş ta gidin ne yapacaksanız yapın bende kilitleyeyim artık boş kalacak olan nezareti.’’Mitchell yüzündeki sevinç ibareleriyle birlikte nezarete girer.Şerif ise koridordan ilerleyip hapishanedeki odasına döner şahitlerle konuşmak için.
Mitchell karşısında artık özgür olan sevdiği kadını görünce gülümseyerek ona sarılmak için öne adım atsa da sarılmak için kollarını kaldırsa da Shane kenara çekilip bakar Mitchell’a.Mitchell ise sorunun ne olduğunu merak ederek Shane’e.
‘’Ne var Shane bana neden soğuk davranıyorsun ki şimdi.’’
‘’Neden davranmayayım ki sen sevdiğim adamı öldürdün sonra da paralarını aldın.’’
‘’Doğru onu öldürdüm ama paraları daha almadım alsam bile halka dağıtacağım hepsini istersen gözlerinin önünde bile dağıtabilirim.’’derken aslında bunu yapmayacağını Shane’i evlenmek umuduyla kandırıp karısı yaptıktan sonra kafasına göre davranacağını kendisi adı gibi biliyordu.Shane ise artık bir erkeğe güvenmek istiyordu zenginler gibi yaşamak istiyordu önceki gibi sürekli farklı yerlerde farklı durum ve hallerde kalmak istemiyordu ama Edward’a da ölse bile hala da aşıktı.
‘’Seni almaya geldim şahitleri ikna ettim ve seni özgürlüğüne kavuşturdum.Edward sana bunları yaşattı mı senin için bazı şeylerden vazgeçti mi o hep kendini düşünmedi mi?Gel şimdi benim karım ol ve sana istemediğin kadar zenginliği önüne sereyim her şeyi yapmana izin vereyim ama benim olman sayesinde olur bu dediklerim.’’
‘’Ya Edward ne olacak ben ona hala aşığım ölse bile.’’
‘’Bırak o çulsuzu.Hem onunla sadece hırsızlık yaptın onunla başka hiçbir şey paylaşmadın hem o sana kazandığınız paradan sana sundumu sunsa böyle her şeyden uzak fakir bir halde olur muydun ama ben sana bütün zenginliğimi vermek istiyorum hem de karşılık beklemeden sadece bir dileğimi kabul ederek her şeye sahip olacaksın.’’Shane, Mitchell’ın dediği her sözle birlikte daha da bir hırsla ister ve duyumsar zenginliği.Yıllardır yaşadığı zenginlik içindeki fakirliği yaşamayacaktı belki de hiçbir zaman Mitchell’la hem de zaten sevdiği adam Edward’ta ölmüştü.Her şey Mitchell’ı seçmesi gerektiğini gösteriyordu.Mitchell ise son kez soruyordu teklifini Shane’e
‘’Son bir defa soruyorum sana benimle yepyeni bir hayata hem de güzellikler ve her türlü zenginliğin içinde olmaya ve benimle evlenmeye var mısın?’’Shane hayati bir soru ve karar ile kalmıştı.Evet dese aşkına ve eskiden yaşadığı kötülükleri unutarak yepyeni ve güzel bir hayatta olacaktı.Hayır dese ise fakirliğin içine iyice batarak hayatı her zaman olduğu gibi kalacaktı ve her şeyden mahrum edilecekti. Shane birkaç saniye içerisinde düşündükten sonra Mitchell’ın gözlerinin içine bakarak ona
‘’Kabul ediyorum teklifini ama içimde Edward’ın sevgisi hala devam edecek.’’Mitchell, Shane’in teklifini kabul edişiyle birlikte havalara uçar adeta.Sonra Shane’e birkaç adım yaklaşıp
‘’Çok teşekkür ederim sana beni kabul ettiğin için.’’
‘’Tamam da ne zaman olacak evlilik işi ve ben artık senin şatonda mı kalacağım?’’
‘’Tabi ki de benim yanımda kalacaksın.Hem de bu akşam halktan kimse olmadan kilisede benim yardımcım ve birkaç adamımın olacağı sade bir düğün yapacağız.’’Shane başını öne eğip yere bakar bir saniye için ve artık hayatının tamamen değişeceğini anlar.Sonra Mitchell, Shane’in sağ elinden tutarak onu nezaretten çıkarıp hapishaneden ayrılırlar.Şerif ise 3 adamın sorgulamasını bitirmişti ve adamları salıp dışarı çıkıp Mitchell ve Shane çıktı mı diye bakacakken onların çoktan çıkıp hapishane kapısından da çıktığını görür.Derin bir ‘’Ohh!’’çekerek rahatlar artık bu meselenin kapanışıyla.

Şerif meselenin özünü Steve’e bir bir anlattıktan sonra en sonunda da bu olanlar neticesinde Steve’e şunu diyordu.
‘’Bakın bay Steve.Kuzeniniz sanırım bu akşam yaklaşık 3 saat sonraya tekabül ediyor ki dediğim adamla evlenecek.’’
‘’Ne evlenmesi? Aslında anlatırken size soracaktım kim bu adam diye ve neden kuzenimizle bizden ailemizden habersiz evlenmeye çalışıyor diye.’’
‘’Nedenini ben bilemem ama bir an önce hareket etseniz iyi olur.’’
‘’Ne bakımdan?’’
‘’Kuzeninizi ikna etmek istersiniz diye düşündüm de.’’
‘’Aslında haklısınız şerif.Ben ve kardeşlerim ailemiz adına buraya Shane’i ve durumunu öğrenip onu kurtarmaya ve de ailemizin yanına götürmeye gelmiştik fakat görüyorum ki işler bambaşka bir hal almış durumda.’’
‘’Onunla konuşmaya çalışın bence.’’
‘’Yeri nerede bu Mitchell dediğiniz adamın.’’
‘’Şehrin doğu tarafındaki büyükçe olan şatodur.Umarım ikna edersiniz kuzeninizi.’’
‘’Şimdi niye böyle dediğiniz ki yoksa kuzenim kötü bir hale mi düşecek bu adam yüzünden?’’
‘’Olabilir bay Steve.Çünkü Mitchell zengin birisi ama sanıldığı kadar da iyi biri değil tam tersine çok çok kötü ruhlu biri beni ve ekibimi bile zor durumda bırakabiliyor.Kardeşiniz ve onun sevdiği adam bu şehirdeki insanları onun enayiliği ve çabucak kanması yüzünden soyuldu o yüzden de biz kuzeninizi burada tutuyorduk.’’
‘’Kuzenim nasıl böyle birden bire değişebilir anlayamadım.Dediğiniz diğer adam Edward mı?’’
‘’Siz tanıyor musun Edward’ı?’’
‘’Evet o bizzat kendisi gelerek kuzenimizi Shane’in annesinden istemişti ama biz onun soyguncu bir kişilik olduğunu duyduğumuzdan dolayı Shane’i alıp kaçırmıştı ben ve kardeşlerimde şimdi onun burada en azından iyi olduğunu duyarak geldik ama gelin görün ki şimdi de bir başkası musallat olmuş kuzenime.’’ Şerif elini uzatarak Steve’e.
‘’Memnun oldum sizi tanıdığıma sizin gibi ailesine sahip çıkan ve olaylara va kıf olabilen bu zamanda çok az.’’derken ikili arada da el sıkışırlar.
‘’Bende teşekkür ederim size.Bana ve kardeşlerime bilinçli bir insan olarak iyi niyetinizle olaylar hakkında ve Shane hakkında bilgi verdiğiniz için sonsuz teşekkür ederim.’’Steve teşekkür edip Şerif’in yanından ayrılırken Charlie ve Edward’ın yanına gelir hemencecik.Edward merakla Shane’e ne olduğunu öğrenmek istediğinden
‘’Durumu nasıl iyi mi, yoksa burada değil mi Shane?’’
‘’Bir saniye sessiz ol da sana olanları diyeyim.’’Charlie’de merakla
‘’Ne oldu ki?’’Steve, Charlie’ye kötü kötü bakar Charlie’de hemen susarak karşılık verir.Steve’de olanları karşısında merakla bekleyen ikiliye iletmeye başlar.
‘’Shane’i bu öğlen saatlerinde senin soyduğun Mitchell almış.’’
‘’Neden Steve böyle bir şey nasıl olur ki ne yapmış benim Shane’ime.’’
‘’Şerif Mitchell’ın Shane ile evlenmek için 3-4 tane yalancı şahitle onu çıkarttığını ve de evlenmek üzere Mitchell’ın şatosuna gittiklerini söyledi olay bundan ibaret.’’Edward şok olur duydukları karşısında ama yine de ayakta sağlam kalmak isteyerek Steve’e.
‘’Mitchell evlenmek istiyorsa bunu şatoda yapamaz.’’
‘’Neden yapamasın ki hem ne mahsuru var ki bunun?’’
‘’Şundan yapamaz evde evlenmemi mi olur der Shane.Mitchell’da bundan ötürü şatosundan uzakta olan ve şahrin ortasında bir mevkiide bulunan kilisede evlenmek için gelirler.’’
‘’Planını bulmuşa benziyorsun Edward?’’
‘’Tabi ki de buldum onlar evlenmek için kiliseye geldiğinde halkı onlar gelmeden fişnikleyeceğiz.’’
‘’Umarım her şey bundan ibaret değildir.’’
‘’Herhalde o kadar olmayacak Steve.’’
‘’Ne ayarladın ki bu kısa sürede.’’
‘’Bana bu yüzden hızlı soyguncu ve akıl almadık şeyler yaparak soyan diyorlar.’’
‘’Konuşupta araya laf tıkıyacağına sen bize planın ne onu söyle.’’
‘’Onlar 2 saate kadar gelirle buraya kiliseye ve halka bildirmeden halkın işi bitirmek isteyecektir Mitchell.Ama biz halkın parasını soyan Edward’a yardım eden kadınla evleniyor diye halkı bir fişnikledik mi o zaman sen gör curcunayı.’’
‘’Senin dediğine göre halkı baskı yaparak kiliseye hücum edecek sonra da biz aradan Shane’i alacak mıyız?’’Edward ince ayarladığını planının ikinci kısmına gelmişti şimdide.
‘’Onlar gelmden önce biz halkı fişnikleyeceğiz ya.’’
‘’Evet orasını anladık yani.’’
‘’Halka diyeceğiz ki Mitchell 3 saat sonra burada şehrin ortasında gözünüzün önünde Shane’le evleniyor diyeceğiz bunu dedikten sonra kiliseye gidip Mitchell ve adamlarından önce orada hazır bulunarak işi yapacağız.’’
‘’Ya adam içeriye kimseyi almaz ki bu nasıl bir plan?’’Edward hemen planın kalan kısmını söylemek için karşısındaki Steve ve charlie’yi yanına çağırır 3’ü kenetlenir ve Edward planını ne yapacaklarını sonuna kadar anlatır ve sonunda kenetlenmeyi bırakır 3’lü Steve, Edward’a bakarak
‘’Senden haini ve cini hatta şeytanı yok bu dünyada.’’der ve gülüşürler.Sonra da planlarını devreye sokmak için planın ilk adımı olan halkı kışkırtmaya başlarlar.

Mitchell sevincinden zevkten dört köşe olmuşcasına seviniyordu.Yanında adamı Shure vardı.O da patronunun bu sevincine hem şaşıyordu hem de onunla bu mutluluğu paylaşıyordu.Mitchell birden sevincini kısa keserek yanında merakla kendisine bakan adamı Shure’a dönüp
‘’Sence Shane ile evlenmem doğru mu?’’
‘’Efendim ben buna karar veremem en sonunda bu karar sizin kararınız mutlu olmayı umuyorsanız bence evlenin.’’Mitchell adamı ve de oğlu gibi olan Shure’un kendisi hakkında rahatlatıcı konuşması bir an olsun kendisini mutlu etmiş olur.Onun omzuna elini koyarak
‘’Sağ ol Shure oldu mu?benim hakkımda dediklerin gerçektende rahatlatıcıydı.’’
‘’Efendim ben zaten sizin rahat yaşamanız ve de zenginliğinizi hem sürdürmeniz hem de daha da zengin olmanızda yardımcı olmak için varım kısacası bu benim görevim.’’
‘’Görevin olsa bile gerçektende en iyisini yapıyorsun.’’
‘’Sizde sağ olun efendim benim için dedikleriniz adına.’’
‘’Olsun Shure.Sen ne yaparsan yap ister kötü ya da iyi olsun sen benim için her zaman bir evladım gibiydin ve de her ne olursa olsun böyle de kalacaksın.’’
‘’Beni ijya ediyorsunuz efendim.’’
‘’Bırakta seni biraz met edeyim.Sen en mutlu günümde bile yanımda ve benim her türlü beladan önceden de korudun şimdi de koruyorsun.’’
‘’Efendim artık beni bırakında eşiniz olacak Shane hazır mı diye baksanız iyi olur?’’
‘’Doğru dedin Shure.’’dedikten sonra kilisede bulunduğu yer olan düğün zamanlarında kullanılan damatların ve gelinlerin giyinme, soyunma yerlerinin hemen yakınındaydı Shure ile Mitchell.Mitchell adamını koridorda bırakıp birkaç adım attıktan sonra Shane’in giyindiği yere gelip kapıyı çalar.İçeride bulunan Shane ve onun giyinmesinde yardımcı olan ve de Mitchell’ın kardeşi bir de Mitchell’ın kardeşi Pray’in yardımcısı vardı.Kapının çalınmasıyla birlikte odada bir an telaş olur.Ama bu telaş kısa sürede yerini gülüşmelere bırakırken kapıya gelen Pray kapıyı hafifçe aralayıp kendisine şaşkınca bakan kardeşi Mitchell’a.
‘’Abi biraz daha bekleyemedin mi?’’
‘’Ne yapayım evleneceğim kadının ne kadar güzel olduğunu görmek istedim.’’
‘’Abi zaten düğün anında rahip’e evet derken yanında zaten o güzelliği göreceksin.’’
‘’Niye şimdi içeriye girmemi engelliyorsun ki sevgili kardeşim.’’sevgili kardeşim dese de biraz kızarak diyordu bunu Pray’a.Pray’de abisini uzaklaştırmak ve de düğünün uğuru kaçmasın diye lafı değiştirmeye ve durumu anlatmaya çalışıyordu.
‘’Abiciğim anlasana beni ya sen böyle yaptıkça düğünün güzelliği ve uğuru kaçacak.’’
‘’Ne uğurumuymuş bu ya nereden çıkartıyorsun bunu.’’
‘’Abi hiç evlenmediğinden bilmiyorsun ki düğünlerin adetlerini ya en azından başka düğünlerde bulunmadın mı sen?’’
‘’Bulundum da hiç böyle bir şey duymadım.’’
‘’Abi bu bir adet gibi bir şey.’’
‘’Ne adeti ya?’’
‘’Bildiğin gelenek hem bu dediğim eskilerden kalma ve hala devam edip süren bir şey evlenmediğinden tabi ki bilmiyorsun abiciğim.’’
‘’Ama ben güzeller güzeli eşim olacak bir ömrü birlikte geçireceğim karımın ilk anını göremeyecek miyim?’’Mitchell üzgünmüş gibi yaparak kardeşini etkileyerek Shane’i bir an olsa da görmeyi planlıyordu. Ama Pray’de kanacak birisine benzemiyordu.
‘’Hiç numara yapmaya çalışıpta beni kandırıp içeri gireceğini sanma tamam mı?’’
‘’İyi ya artık sana boyun eğmek zorunda kalacağım kimseye eğmemişken.’’
‘’Abi bak sayemde yapmadığın bir şeyi ilk kez yapmış oldun.’’
‘’O zaman ben şimdi adamlarımla kilisenin büyük salonuna geçiyorum adamlarımla oldu mu sizde fazla geç kalmadan gelin kilisenin ayin salonu olan büyük salona.’’
‘’Peki abi.’’diyerek önce kapıyı kapatır sonra da yardımcısı ile abisinin eşi olacak Shane’in yanına gelir.Ama geldiğinde yardımcısının öylece ağlayan Shane’i ağlamasını engellemek için uğraştığını görür.
‘’Ne oldu sana Shane’ciğim.’’Shane ağlayan gözleriyle karşısındaki Pray’e bakıp
‘’Ben nasıl bu hallere geldim.’’
‘’Ne hali ya hem sen neden ağlıyorsun ki.Abim evleneceğim dediğinde çok sevinmiştim ama şimdi senin ağlamanı görünce bunda bir iş olduğunu anlamaya başlıyorum.’’Shane ağlayarak yaşadıklarından birkaç bir şey anlatmaya başlar.
‘’Ağlamamın nedeni aslında başit bi şey.’’
‘’Nedir ki seni evleneceğin gün üzen neden?’’
‘’Ben senin abini yani Mitchell’ı sevmiyorum.’’Pray duyduğu bu ilk cümleden sonra şaşar bu duruma ve neden Shane’in istemeden evlenmek istediğini merak eder.
‘’Peki abimin teklifini neden kabul ettin.Yoksa seni zorladı mı seni evlenmek konusunda?’’
‘’Zorlamadı ama ben mecburtiyetten kabul ettim bunu ortada kalmamak adına.’’
‘’Biliyorum senin hapiste bir süre kaldığını ama abim senin suçsuz olduğunu iyi biri olduğunu söylerdi hep bana.’’
‘’Abin aslında sana yalan söylemiş.’’
‘’Hangi konuda ya da konularda?’’
‘’Ben aslında sanıldığı gibi iyi biri değilim.Ben aslında başkasını seviyordum.’’Pray hiçbir şey anlamadığından işi en başından öğrenmek ister Shane’den.
‘’Sen bana her şeyi en başından anlatsana.’’dediğinden sonra yaklaşık 15 dakika boyunca Shane, Edward’la yıllar boyu yaşadığı aşkı onunla birlikte yaptıklarını ve onu ne kadar sevdiğini hatta Edward’ı Mitchell’ın öldürttüğünü söyler.Sözlerinin sonunda da Pray’e abisinin kendisini Edward’la birlikte buradaki son işte yakalandıklarını ve çaldıkları paranın yerini söylediğini ve Edward’ı son bir kez göstermeden öldürdüğünü der ve
‘’Anlıyor musun beni artık Pray.Ben bir nevi istemeden zorla evleniyorum.Şimdi burada bu kilisede bir başkası ile evleniyorum.Ben yıllar boyu bir adamı sevdim ve onunla her şeye katlandım.Onunda ölmesiyle birlikte hem ortada kalmamak hem de sevgimi içime gömüp buradaki halkın abine kötü bir şey yapmaması için kabul ettim abinin bana vaat ettiği her şeyi.’’
‘’Ama bir insan nasıl olurda bir başkasını severken onunla değilde bir başkasıyla evlenir.’’
‘’Dediğim şeyler olunca sen de benim yerimde olsan kabul ederdin.’’
‘’Peki abim senin bu isteksizliğini biliyor mu?’’
‘’Elbette biliyor.Ben benim bu halimi bilmeden evlenmesini istemezdim.O da zaten beni zor kabul ettirdi.’’
‘’Ya abim nasıl bir aşkla sana bağlanmış ki şaştım doğrusu bu işe.’’
‘’Şaşmana gerek yok artık bazı şeyler gerçek olmaya başladı.’’
‘’Nasıl şaşmayım.Ya sen abime kötü şeylerde bulunursan?’’
‘’Neden böyle bir şey geldi ki aklına?’’
‘’Neden gelmesin ki.Sen belki de sevgilini öldüren adamla evlenerek onun geriye kalan hayatını mahvetmek istiyorsun.’’Shane bu hiç aklına gelmeyen fikri düşününce birazda olsa aklına yatan bir şey gibi geldi.Ama birden bunu değiştirip Pray’e karşı çıkar.
‘’Sen neler diyorsun benim hakkımda böyle.’’derken arada ayağa kalkıp gelinliğini kendisi tutarak odadan çıkıp kilisenin ayin salonuna gider.Arkada kalan Pray ve yardımcısı sonradan odadan çıkarak salona gider.
Salonda ise ses çıkmıyordu.Halktan kimse yoktu.Mitchell adamı Shure’la birlikte ayin salonunda pederi beklerken sıkıntılı gözüküyordu biraz.Arkasına dönüp salondaki koltuklara baktığında bomboş koltukları görerek biraz içi burkularak Shure’a.
‘’Ya şu boş koltuklara birkaç adam mı koysak mı ne?’’
‘’Neden ki efendim?’’
‘’Anlamadaın mı Shure evleneceğim kadın en azından evliliğinde birkaç kişinin olmasını hak eder herhalde değil mi?’’
‘’Ama efendim ailesini getirtecek halimiz yok yani.’’Mitchell kızarak bakar Shure’a yaptığı espriden dolayı.Shure ise buna rağmen gülüyordu.
‘’Gülmeyi bırakta şu adamların hepsini koltuklara oturt.’’
‘’Bizi kim koruyacak o zaman?’’
‘’Sen varsın ya yanımda.’’
‘’Ama bende sizin şahidiniz olabilirim.’’Mitchell, Shure’un söylediklerine hak vererek
‘’Haklısın ama sen yine de hem şahit olursun hem de herhangi bir tehlikeye karşı yanımda beni korursun.’’
‘’Oldu efendim.’’diye Mitchell’ın dediklerine onay verirken Mitchell öne doğru hareket ederek kendi kendine söylenir.
‘’Nerede kaldı bunlar ya.Birazdan halk her şeyi duyup gelecek buraya her şeyi bozup engellemye.’’
‘’Ne oldu efendim kendi kendinize bir şeyler mi dediniz?’’
‘’Evet.Baksana daha gelmdeiler çok geç kaldık.’’
‘’Gelirler efendim.’’diyordu ki o an önden yanında kimse olmadan gelen Shane’i görür Mitchell ile Shure.Shane’in neden tek geldiğini anlamaya çalışırlar.Ama hemen birkaç saniye içinde Shane’in arkasından Pray ve diğer kız gelir.Mitchell bir an düştüğü endişeyi yerine güzellikler alır.Mitchell’ın yanına gelince Shane ve diğerleri Mitchell hemen Shure’a dönüp ona
‘’Nerede kaldı bu peder bir baksana geliyor mu?’’Shure denileni yapmak için hemen bulundukları pederin kürsüsünün arkasına doğru gidip perdeyle kapatılmış olan yere girer pedere bakınır birkaç saniye ama önce kimseyi göremez karşısında.Etrafına bakınırken birden yanına hiç tanımadığı birisi gelir.Sessizce gelip
‘’Kimi arıyorsunuz?’’der adam ve birden korkarak arkasına döner Shure.
Bu korku kendisine yeter de artar Shure için.Sonra da kendisine sessizce yaklaşıp gelen ve tanımadığı adama bakarak
‘’Sende kimsin be adam ne arıyorsun burada?’’
‘’Sen ne arıyorsan bende onu arıyorum.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Ben buranın pederinin bir nevi papazının yeğeniyim.’’
‘’Papazın yeğeni mi var?’’
‘’Evet olamaz mı böyle bir şey.’’
‘’Olurda şaşırdım.’’
‘’Niye şaşırıyorsun ki sen ya kötü bir şey mi gördün bende de ondan mı laf atıyorsun?’’
‘’Kızma ya ben sadece böyle bir kişiyi bilmediğimden şaşırdığım için sordum.’’
‘’İyi o zaman.’’
‘’Sen buralardasın da peder nerede?’’
‘’Hazırlanıyordu düğün olacağından özel bir kıyafet giyiyorda.’’
‘’Peki o zaman pederin yeğeni.’’der.O sırada da arkadaki büyük sinema perdesi gibi duran perde hafifçe aralanır.Aralanan perdeden düğünü yapacak olan peder yani kilisenin papazı çıkagelir.Papaz ön tarafta konuşan ikiliyi görerek yanlarına doğru gelir.Sessizce ikiliye doğru yaklaşır.Bir anda papazın yeğeni arkasına döndüğünde papazı görür.Sessiz kalıp önüne döner.Ardında da Shure’da arkasına dönmek istediğinde papazın yeğeni engeller.Zaten sonrasında da papaz gelir ikiliye gözükür.
‘’Papaz geç kaldığınızı düşündü Mitchell bey de o yüzden arkaya gelip bakayım dedim.’’
‘’Buraya gelipte bakmana gerek yoktu.Zaten geliyordum.’’
‘’Size bu arada bir şey sorabilir miyim?’’
‘’Buyur evlat ne istersen sorabilirsin.’’
‘’Ya bu arkadaş sizin yeğeniniz mi?’’
‘’Neden sordun ki şimdi bunu tabii ki de yeğenim o.’’
‘’Sadece bir meraktı.’’
‘’Merak etmene gerek yok evladım.Hem yeğenimden herhangbibir şüphe duyuyorsan bana dürüstçe söylede yalan söylemekten dolayı günaha girme.’’Shure bir an papazın haklı olduğunu görerek hatasını telafi etmek isteyerek
‘’Gerçektende sizden ve şu an burada bizimle bulunan yeğeninizden özür diliyorum.’’
‘’Özür dilemene gerek yok.’’
‘’Bence gerek var efendim ben bir hata yaptım sonra da bunun farkına vararak sizden ve yeğeninizden özür diledim.Sizin bu yaptığınız hoşgörü aslında takdir edilmesi gereken bir şey.’’
‘’Her neyse artık düğüne geçsek iyi olur.Yoksa Mitchell beyden işim hakkında bana olumsuz şeylerden bahsetmesini istemem.’’
‘’Böyle bir şey yapmaz Mitchell bey.’’
‘’Olsun ben yine de işimi çok iyi yapmak istediğimden dolayı geçelim.’’der.Sonrasında arkadaki odalara açılan salondan ilerleyerek kilisenin ayininin yapıldığı ve de düğün gibi benzeri işlerin yapıldığı yere gelirler.Geldiklerinde Mitchell ile Shane yan yana papazın kürsüsünün önünde duruyorlardı.Mitchell gözlerinin içi gülüyordu sevdiği kadınla evleneceğinden dolayı ve onun elini büyük bir sevgi ve hisle tutuyordu.Shane ise dışarıya ve etrafındakilere karşı gülücükler saçsada aslında içi kan ağlıyordu.Mitchell’ın elini tutsa bile hiçte isteyerek tutmuyordu.Sadece Mitchell’ın sevgisine karşılık vermemezilk yapmamak ve de onun kendisinden herhangibir şüphe duymamasını diliyordu.
Arka tarafta ise 10 kadar adam ile birlikte onların yanında bulunan Pray ve yardımcısı hepsi birlikte gerçekleşecek olan düğünün yapılmasını bekliyorlardı.Papazın kilisenin ayin salonunda gözükmesiyle birlikte herkes biraz olsun sevinirler.Papazın kürsüye gelip yerini almasıyla birlikte Shure ile papazın yeğeni şahit olarak yerini alırlar.Mitchell şahit olarak gelen ve tanımadığı adamı görünce adamı Shure’a dönerek
‘’Bu da kim Shure?’’
‘’Papazın yeğeniymiş.’’
‘’Papazın yeğeni varmışta buraya gelmiş.’’
‘’Evet papazda öyle söyledi.’’
‘’İyi öyleyse.Ne yapalım mecbur onun şahitlik yapmasını kabul edeceğiz ama ben Pray’ın şahitlik yapmasını istiyordum ama o da sonradan nedense vazgeçti bundan.’’
‘’Olsun efendim sizin için sonuçta şu an evlenmek önemli.’’Papaz birden bu konuşmayı keserek kon uşan Mitchell ile Shure’u susturur.
‘’Artık sussanızda şu evlilik meselesini sonuçlandıralım.’’
‘’Peki papaz efendi.’’Papaz bundan sonrasında ilk sözlerle düğünü başlatır.
‘’Sevgili konuklar bu gün burada kentimizin fevkalede zengini Mitchell ile evlenmek istediği hanım bulunuyor.’’der sonra karşısında evlenmek için duranlara bakarak
‘’İlk olarak bayan Shane Figrett yanınızda bulunan bay Mitchell’ı eş olarak kabul ediyor musun?’’
Shane bir an bu soru üzerine düşünmeye başlar birkaç saniye de olsa.Mitchell ise bir an Shane’den cevap gelmeyince korkmaya hatta endişe dolu gözlerle Shane’e dönüp bakar.Ağzından çıkacak bir evet sözcüğüne bakıyordu.Shane ise ortalığı daha fazla endişeye vermeden bir an önce cevabını vermeye karar vererek
‘’Evet papaz efendi Mitchell ile evlenmeyi kabul ediyorum.’’Birden papaz efendiyle de göz göze gelir Shane.Ne olduğunu anlamadan papazı çokça yakından tanıdığı birisine benzetse de nikahın devamı için susmayı seçer.Papaz ise gözlerin kendisine dikilmesiyle bir anlık paniğe düşer ama çabucak toparlanarak nikaha devam eder.
Mitchell, Shane’in evlenmeye evet demesiyle birlikte gözlerini dört açarak bir sevinç yumağına döner. Bir an önce papazın kendisine de soruyu sormasını ve de evet deyip Shane ile sonsuza değin bir ömrü paylaşmayı istiyordu.
Önde Mitchell sevinç, Shane’de hala kararsız olmasına rağmen mutlu gözükürlerken arkada abisinin adamları ve yardımcısıyla birlikte nikahı izleyen Pray endişeli ve bu nikahın gerçekleşmemesi için dua ediyordu.Nedenini kendisi gibi Shane ve yardımcısı da çok iyi biliyordu.Shane ile yaptığı konuşma Shane’i daha yakından tanımasını sağlamıştı.Bu evlilik gerçekleşse bile Shane’e olan güveni artık onu ilk gördüğü zaman gibi olmayacaktı ayrıca nikah sonrası hayatı Shane’e zindan etmeyi bile şimdiden konuşma sonrası planlamıştı.Shane ile Mitchell bir ömrü paylaşmaya bu kadar yakınken şahitlerden biri olan Shure sürekli yanında duran ve papaz efendiye bakıp sürekli işaretlerle bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark eder ama bunun ne anlama geldiğini bir türlü çözemez.
Sonunda papaz efendi ikinci kişiye ve ikinci soruya gelir.Mitchell heyecandan kalbi yerinden çıkacakmış gibi duruyordu.Ve bu halde de olsa papazın kendisine sorduğu
‘’Sayın Mitchell bey.Shane Figrett ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?’’diye sorar.Mitchell birden ne olduğunu anlamadan Shane’i tanıdığı günü aklına birdenbire getirir.Bu ona ani olarak vakit kaybettirir.Çükü o da biliyordu ki halk bu evliliği ve nikah olayını duyduğu an burada olacaktı ve her şey hayalleri suya düşecekti.Mitchell düşünmesini bitirip papaza dönerek
‘’Kab....’’derken ağzından lafı çıkaramadan birdenbire kilisenin kapısını olağanca gücüyle kırılır. Kırılan kapının ardından birçok insan kısacası York kenti halkı önderleriyle birlikte kiliseye ani bir baskında bulunurlar.Mitchell arkasına baktığından hayallerinin suya düştüğünü görür.Ama birden önüne dönüp papaza bakarak papaza
‘’Kıy şu nikahı papaz efendi ben de Shane gibi kabul ediyorum.’’Papaz efendi kilisesinde gerçekleşen bu olay üzerine nikahı bir kenara bırakıp Mitchell’a.
‘’Şu an nikahı düşünecek durumda değilim Mitchell bey.’’
‘’Ama bunu yapamazsın papaz efendi bu nikah yapılmalı.’’
‘’Olmaz Mitchell bey.Anlamıyor musunuz kiliseyi bastı halk ben bunun hesabını Papalığa nasıl vereceğim şimdi.’’Mitchell nikahının yarıda kalmasına mı sinir olsun yoksa ahlkın artık kendisine olan güveninin sonsuza değin bittiğine mi yansın diye kendi kendine dövünüyordu.
‘’Kıy dedim sana şu nikahı papaz efendi.’’diye bağırarak papazın boğazına sarılır.O sırada halk çok sayıda kişiyi toplayarak geldiği kilise içinde ilerleyerek Mitchell ile adamlarının üzerine yürüyordu.Mitchell’ın adamı olan yardımcısı Shure hemen şahitlik için durduğu yerden fırlayıp ilerlemek isterken papazın yeğeni tarafından çelmeyle kendini birden yerde bulur.Yere düştükten sonra arkasına dönüp kendisine bu hareketi yapana bakarken papazın yeğeni aniden giymiş olduğu kendisini soğuktan koruyan uzun elbisesinin içinden çıkardığı bıçağı yerde duran ve kendisine bakan Shure’un kalbine saplar.
Mitchell ile papaz hemen yanlarında cereyan eden bu olayı görerek ikisi birden şaşırır kalırlar.Mitchell ölen adamı Shure’a bakarak sonra da papaza dönerek
‘’Siz kimsiniz be.’’derken arkada duran papazın yeğeni tarafından kafasına aldığı darbeyle kendisine yerde bularak bayılır kalır olduğu yere.Papazın yeğeni Mitchell’ı Shure’dan aldığı kılıcının kını ile bayıltmıştı.Olanlar olurken ortalıkta karışmıştı.Halk birden Mitchell’ın adamlarını etkisiz hale getirmeye başlıyordu.Mitchell’da yerde baygın yatıyordu.Shane’de arkadan önde olanları gören Pray ve yardımcısı da şaşmıştı.Shure’un öldürülüşüne ve Mitchell’ın bayıtılışına.Pray yanına yardımcısına da alarak kilisenin yan tarafına dorğu koşarak halkın kendilerine saldırmasını engellemek ve öldürülmekten korktuklarından kaçarlar.Pray abisinin yaşamasına seviniyordu ama halkın ya da papaz ile yanındaki kişinin ona ne veya neler yapacağından korkuyoru ve bu yüzden her şeyden endişe duyuyordu.
Shane olanlardan bir anlam çıkartamamıştı.Ama o da biliyordu ki biraz daha burada kalsa yeniden yakalanacaktı ve belki de yeniden hapis yolu gözükebilirdi.Yine arkada çok yakınında halk Mitchell’ın adamlarıyla savaşırken o karşısında duran papaz ve diğer adama bakarak papaza
‘’Siz kimsiniz papaz efendi.Ne yaptınız böyle Mitchell ve Shure’a?’’
‘’Biz bir şey yapmadık sadece seni kurtardık böyle bir beladan.’’
‘’Ama neden bunu yaptınız ki ben sizi tanımıyorum papaz efendi.’’
‘’Shane gözlerimin içine öyle bir dikkatle bak ki benim aslında kim olduğumu göresin?’’Shane bu soru üzerine iki gözünü dört açıp papazın gözlerinin içine bakar.Hemen yanlarında ise papazın yeğeni ikiliye doğru bakıp
‘’Biraz çabuk bakışsanız olmuyor mu?halk birazdan hepimizi yakalayıp götürecek.’’
‘’Bir saniye sessiz kalır mısın yeğenim?’’
‘’Peki papaz efendi sessiz kalırım da sizin de haberin olsun derim o kadar.’’Shane bir dakika boyunca papazın gözlerinin içine iyice bir baktıktan sonra ağzından dökülen tek bir sözcük olur.
‘’Edward bu sen misin?’’Papaz efendi gülümseyerek Shane’e.
‘’Tabi ki de benim kızım ne zannettin.’’Shane birden ne olduğunu anlamadan Edward’a bakarak
‘’Sen nasıl yaşıyorsun ki sevgilim Mitchell öldü demişti bana?’’
‘’Doğru az kalsın ölüyordum Steve birkaç saniye geç kalıp yetişemese gidiyordum başka bir diyara şimdi de karşında bile olamayacaktım.’’Shane yanındaki kişiye önüp bakıp
‘’Sen Steve misin?’’
‘’Ne zannettin Shane.’’Shane hala bir şey anlayamamıştı sevdiği adam yaşıyordu ama onu kurtaran hem eski dostu hem de eski düşmanıydı.Buna rağmen Shane sevdiği adama dönerek
‘’Nasıl oldu da sizin beraber iş yapmaya başladınız?’’
‘’Bende bilmiyorum ama Steve beni ne olduğunu anlamadan Mitchell’ın adamlarından kurtardı ayrıca değirmencinin orada da kurtardı.Sonrasında bana yeni ve güzel bir var dedi ve eskiyi unutalım diyerek barıştık ya da en azından kavga etmeyeceğiz.’’diyordu ama halkın arasından bikaç kişi arka tarafa bakarak gelini ve yanında konuştuğu papaz efendi ile tanımadıkları birisini görerek o tarafa doğru yönelmeye başlarlar.Mitchell’ın adamların artık herhangi bir dayanacak gücü yoktu halk karşısında.Her an halk Mitchell’ın adamlarını alt edip nikah masasının olduğu yere gelebilirdi hatta bikaç kişi de bunu yapmak üzere hareket ediyordu.
Steve halktan bazılarının kendilerine doğru yöneldiğini fark ederek hemen yanındaki Shane kolundan tuttuğu gibi Edward’ı da yanına alarak nikah masasının ardındaki perdeyi aralayıp arka tarafa gelirler.
Oradan da papazın giyinme odası ile birkaç tane başka amaçla kullanılan odaları geçerek kilisenin arka bahçesine çıkıverirler.Steve ardına döüp bakarak Edward’a.
‘’Charlie’ye ne olacak onu böyle bırakamayız.’’
‘’Ona söylemedik mi halkın arasından sıyrıl da buluşma yerine gel diye.’’
‘’Dedik de baksana görmedin mi halkı ve yaptıklarını biz baya gaza getirmiş olacağız ki halkı onlarda önüne kim çıkıyorsa korkmadan herhangi bir tereddütte bulunmadan işlerini halledip ilerliyorlar.’’
‘’Öyleyse biz buluşma yerine gidelim.Charlie’yi orada bekleyelim er geç gelecektir yanımıza halk ona da saldıracak değil ya.’’
‘’İyi hoş buluşma yerine gidelim de ben de halkın Charlie’ye saldırmasından korkuyorum.’’
‘’Korkuya mahal vermesen iyi olur Steve.’’der Shane.Steve, Shane’e dönüp
‘’Siz iyi olabilirsiniz ama benim yıllarca birlikte çalıştığım adamım içeride ve de güvenli değil.
Çünkü halk zıvanadan çıkmış durumda kimbilir halk Mitchell’a neler yapacak.’’
‘’Boşversene sen Mitchell’ı.Adamını yardımcını düşünsene.’’
‘’Doğru dersin Edward’ta.Ben merakta kalmaktan Charlie’yi beklemekten yorgun düşmekten korkuyorum.’’
‘’O zaman onu halkın arasına atmayacaktın.’’
‘’Tamam Edward tartışmaya gerek yok hem tartışmanın kimseye de bir faydası da yok.Bir an önce bu cehennemden kaçıp kurtulalım o da yeter.’’
‘’Hem Charlie dediğin tecrübeli birisi nasıl kurtulacağını da çokça iyi bilir.O yüzden bu konu hakkında endişe etmene gerek yok.’’der Steve’in kolundan tutarak 3’ü birden kilisenin arka bahçesindeki duvardan atlayarak York kenti içinde izlerini kaybettirmeye oradan da ayarlanan buluşma yerine doğru yola çıkarlar.
Kilisenin içinde ise Mitchell’ın adamları daha fazla direnemeden birkaçı halk tarafından öldürülürler birkaçı da halka teslim olur.Mitchell baygınlıktan kurtulup uyandığından halk onu çoktan yakalamaıştı ve kilise içinde sorgulamak ve de bu olanların anlatımı, bilgi verimi için uyanmasını bekliyorlardı.Halktan birkaç kişi o uyanınca yapmadıkları işkence bırakmayıp Mitchell’ı döve döve yine bayıltıyorlardı.Ayrıca Mitchell ölen adamlarına ve de en çok ölen yardımcısına üzülüyordu.Shure ise adeta pisi pisine gitti deyime uyacak bir şekilde adamlarına saldıran halka karşı saldıracakken ölmüştü.Mitchell halk tarafından sorgulanmak için kısa bir süreliğine uyandırıldığında hep şunu düşünüyordu
‘’Ben ve adamlarım hatta ailemin adına, şerefine yakışmıyor bu yapılan ben ve adamlarım bunu hak etmedik.’’diye düşünüyordu.


DEVAMI YAKINDA...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bedel

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İntikam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yakalım Bedenlerimizi [Şiir]
İçinde Senin Olduğun Sevişmeler [Şiir]
Hayallerdeki Sevişmelerimiz [Şiir]
Toprağa Düşen Yitik Hayatlar [Şiir]
Bir Mezar [Şiir]
Bir Sevda [Şiir]
Aç Kalbini Yüreğime Doğru Güzel Kız [Şiir]
Issız Yürek... [Şiir]
Deniz Gözlüm [Şiir]
Kısa Bir Söz [Şiir]


Barış Ünlü kimdir?

Ben Barış Ünlü. 1990'dan beridir hayatla bir olup yaşayıp gidiyorum. Herkesin yazar olması için destek olmaya ve de kendiminde yeteri kadar hatta yeterinden daha fazlasını yaparak sizlere ve bu siteye üye olan ya da olmayıpta bu sitede dolaşan herkese güzel şiirler, denemeler, öyküler ve de romanlar yazarak sizlere güzel şeyler yaşatmayı umuyorum. Bu yüzden buradayım ve de burada olmaya devam edeceğim. Ben sizlere ve sizin gibi okur severlere açılıp oradan da hayalim olan yazarlık serüvenine katılıp büyük ve adı her daim söylenen hatırda olan bir büyük yazar olmayı hedefliyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
ORHAN VELİ'DEN BAŞKASI ASLA


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Barış Ünlü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.