Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Sahte Mutluluğu canlandırırken gözlerimizde Hiç düşünmemiştik içinde aşk olmadan Aşık olduğumuz bir kadın gibi güzel düşünceleri… Ölüm gibi bir gecede hiç konuşmadan bir dostuna anlattığın kelimeleri , Sözleri, Bir buğulu resimin altına yazacaktın, yazıyorsun işte, oysa bu sözler söylenmişti o gecede, belki duyulmadı ama dostunun seni anladığı kesindi. Bir şiiri anlamanın vermiş olduğu mutluluğu, yeni yeni anlıyoduk, Çılgın hayalere aşık olmuştu şiirlerimiz, çılgınca fikirlere. Şiir gibi yaşayamadık, bağıramadık,ağlayamadık, Belki ama hep yüreğimizdeki ışık ile yaşadık. şimdi, Bir buğulu resim gibi hayalleirmiz, çökmüş taze umutlarımız , yaşlanmış, kırılgan gençliğimiz. Hiç konuşmasakta anlardık canımızn yandığını ve anlam yüklerdik , suskunluğa dargınlığa. Çünkü bizim kokuya duyarlı sevgilerimiz vardı ışığı acıyla, ağzımızdan fışkıran kalplerimizde. Biz bahar sanmıştık eylülün güneşini Duyamadık belki sevgicik kelimelerini, Islatamadık bir bahar yağmuru gibi doluyla ziyan olan ellerimizi, Bir yasağı deliyorduk oysa Son baharda açan çiğdemlerdik, Az yaşadık, lakin en güzel olanı yaptık. Hazan oldu körpe filizlerimiz, Bir başka bahara kaldı tohumlarımız. Yılları çürüttü tohumlarımız, ışıksız, loş bir hücrede. Bir çivi deliğinden sızan ışıktı, Sararan bacakalrımızı ayakta tutan Özlediğmizde çilek kokularını, Gözlerimzi, çivi deliğinden gelen ışığa dayardık, bir kere olsun görmediğim omuzlarında, Doya doya, hıçkıra hıçkıra ağladığımı, çilek kokulu bahçelerde, yağmurun ıslattığı çimleirn üzerinde, cebimize doldurduğumuz yeşil yeşil, ekşi eriklerle koştuğumuzu görürdük, Oysa dört duvar arası bir esaretti tadına doyum olmaz özgürlüğü yaşattı, izletirdi bir serap bana. çilek kokusu hiç bu kadar güzel değildi. çünkü biz dostuk ve aşktan da öte bişeydi bu kavgadan da. Bu yüzden aşk ve kavga hep gece yarısı polisten kaçarcasına yazıldı beynimizn duvarlarına. Biz her vesile kireçli boyalarla sildik ama unutulmadı . Biz birbirmizin tabutunu taşıdık sıladan mezarlığa bir yasağın söyleyememenin, verdiği acıyla . Gülmeyi öğrendik, gözlerden uzak. Oysa yağmurlu bi gecede yürüyoduk. Islanamadık, Zorla şemsiye altında kaldık. Biz yağmuru özledik , Ölümü özledik. belki yağmura kavuşacakken ölüm girdi aramıza hiç olmayan bişeyimiz vardı artık, seçeneklerimiz. özlüyoruz şimdide yağmuru çünkü biz ölümü seçtik. Her gün ölüp ölüp dirilmekten yorulduk . Ama bunu biz istedik ne kadar pişman olsakata …
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Engin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |