Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Biz geç kalınan ya da geç verilen kararlar gibiydik işte. Öylesine uzaktık biz olmaya. Seni rüyalarıma almayı o kadar çok isterdim ki… Sahi… Sahi rüyalarıma gelmeyi ister miydin sen de?... Diye düşünmedim hiç. Çünkü dedim ya biz, bizlikten uzakta bir yerde tekil şahısların yanlış oyuncularıydık. Bu yüzden galiba. Şimdi düşünüyorum da verdiğim kararlar bu yüzdendi galiba. Temmuz’un sıcağı mıydı, yoksa Eylül’ün sabahı mıydı? Hangisiydi ki? Belki de ben kendimi kandırıyorumdur ha ne dersin?... Zaten ben hep kendimi kandırıyordum ya. Hep ben yaralıyordum kendimi. Acı çekmeyi seviyordum ben. Öyleydim senin için. Daha da ilerisi… Mazoşisttim ben… Bedenini yaralamayan, ama ruhunu delik deşik eden bir mazoşist… Bana baktığın gözlerinde okuyordum bunu. Saçma sapan bir insandım. Sevdiğine bir türlü güvenmeyi öğrenemeyen, hep bencil davranan… Ah bir kere de şunlar için verdiğim çabayı yapıcı olmak için verseydim şu yaşanılanların hiçbiri yaşanmayacaktı sence… ‘Sence…’ Hep bitirici olandım ben çünkü… Sen mi?.. Sen bunların tersiydin. Bu kadar basitti işte. Sen benim tersimdin… Bir insanın ilişkisinin düzebileceğine karşı inancı biterse gerçekten umut kalır mı hiç? Artık çok yorulduğunu hissediyorsa, bir şey yapmak gelmiyorsa içinden, yollarımız ayrılmalı diyorsa … Biliyorum biliyorum üzüleceğiz, ah tabii biliyorum ruhumun acı çekmek isteyen tarafını doyuracağım böylelikle… Biliyorum… Bütün bunları söyleyeceğini biliyorum… En başında dedim ya her şey yeniden demek için uğraşırken… Ben son demek için uğraştım … İlk defa bu kadar açık oldum, ilk defa bu kadar yaralarıma dokunmana müsaade ettim ve ilk defa bu kadar yaralarına dokunduğumu düşündüm… Tam böyle düşünmüşken, artık gitmem gerektiğini gerçekten anladım. Bütün geç kaldığım anlamalarımla anladım bunu… Bizlikten uzağa sıyrıldığımızı… Yoluma sensiz devam etmem gerektiğini hissettim… Yaa işte böyle sevgili. Ben yine acı çekmeye gidiyor olayım senin gözünde, kör gecelerde acılardan acı beğeniyor olayım… Ben hep bitireyim… Zamanı, aşkı, mutluluğu, güveni, bize dair tüm güzel şeyleri bitereyim… Bir bitirmeyi beceremediğim acı kalsın ben de… Acı ona bu kadar bağlı olduğum için daha çok sevsin beni. Teşekkür edip dursun başucumda. Ben sana güvenmediğim kadar acıya güveneyim… Beni yaralamayacak tek şeyin, ve aslında en çok kıskandığın tek şeyin acı olduğunu bileyim… Sana onun kadar aşık olmadığım için... Ve sonra gidince ben. Senden, hayatından, gözlerinden, ellerinden… Her şeyinden işte… Gidince gelsin o kıskandığın acı… Gelsin de dindirsin yaralarımı. Acı hem acıtsın canımı… Hem de acıttığın yaralarıma merhem olsun… Sonra ben yanıma oturtayım acımı… Bacaklarımız değsin birbirimize. Desteğini hissedeyim acının. Elini de koy omzuma, hahh şöyle. Ah acı ah… En vefalı dost… En vefalı sevgili… diyen o bilinmeyen şarkıyı söyleyeyim ona… Sense… Uzak düş bana… Düşmeler düşsün… Düşler düşsün düşümden… ‘’Düşümdeki adam düşsün…’’ Bütün düşlerim düşsün şimdi düşümden… Düşler, d ü ş s ü n … Çağla GÖKDENİZ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ÇAĞLA GÖKDENİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |