Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Ortam, elbette toplumun yaşadığı mekândır, gerildiği varsayılan ise mekânda yaşayan insanlardır. Ortamın sakinleri insanlar olduğuna göre varsa bir gerilme olayı, germe olayını gerçekleştiren de yine insandır. Peki, kim bu insanlar? Halk mı, halkın bir bölümü mü, yoksa germe işiyle görevlendirilmiş şahsına münhasır kişiler mi? Elbette bu sorunun bir muhatabı var. Ama bu muhatap konusunda fikir birliği yok. Ona göre ben, bana göre o. Herkese göre birileri. Hani bir hikâye vardır ya: Hikâyemiz; Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse adlı dört kişi hakkında... Yapılması gereken önemli bir iş vardı... Herkes, Birisi’nin bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi, Herhangi Biri de yapabilirdi. Ama Hiç Kimse yapmadı... Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkes’in işiydi. Herkes, Herhangi Biri’nin bu işi yapabileceğini düşünüyordu. Ama Hiç Kimse, Herkes’in yapamayacağının farkında değildi. Sonunda; Herhangi Biri’nin yapabileceği bir işi, Hiç Kimse yapmadığı için, Herkes, Birisi’ni suçladı… İşte ortamı germe halimizi anlatan herkesin birisini suçladığı manzara ile karşı karşıyayız. Bunu günümüz günceline uyarladığımızda manzaramız şundan müteşekkildir: 22 Temmuzda bir seçim yapılmıştır. Bu seçime gidilen yol biraz sancılı olmuştur. Kimilerine göre ortam oldukça gerilmiştir. Kimilerine göre bu gerilmenin sebebi mecliste çoğunluğu bulunan partinin cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adayını topluma dayatmasından kaynaklanmıştır. Bu suçlamayı yöneltenlerin fevkalâde savunma hattı hümayunu oluşturmalarından dolayı cumhur reisi seçilememiştir. Tek çıkar yol demokrasinin kurallarını işletip erken seçim yapmak olmuştur. Yaz sıcağında seçim mi olur? Herkes tatildeyken kim sandık başına gider vaveylaları da ortamı germek isteyenlerin malzemesi olmuş ancak Türk milleti yaz sıcağında da sağduyusunu kullanarak demokrasiyi işletmesini bilmiştir. Yapılan seçim, yıllardır özlemi duyulan yönetimde istikrar ve temsilde adalet anlayışını yansıtmış ve ülke yeniden rahat bir nefes alarak demokrasinin işleyişi sağlanmıştır. Neticede hükümet ekseri bir oy potansiyeli ile güven tazeleyerek yeniden iktidar olmuş ve 11. cumhur reisi de seçilmiştir. Tam her şey güllük gülistanlık oldu derken, iktidar partisi muhalefetin de desteğiyle, yıllardır süren üniversite önlerindeki dramı, anayasanın iki maddesinde değişiklik yaparak, var olan özgürlük alanını genişletmiştir. Bu yapılan özgürlük atılımı ortamı germek isteyenlere fırsat sunmuş ve “411 el kaosa kalktı” manşetiyle özgürlüğü bu millete kaos olarak sunmuşlardır. Onların kaos manşetine hazır kıta bekleyen diğer kaos tacirleri hemen devreye girerek ortamı germek adına ne varsa ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır. Daha altı ay önce on altı milyon beş yüz bin kişinin oyunu alan iktidar partisine akıl almaz sebeplerden (yasa teklifi vermek, özgürlükleri savunmak, yasa çıkartmak gibi) ve yayımlandığında yalanlanmış gazete haberlerini toplayarak kapatma davası açmışlardır. 367 hayalinin fikir babası emekli eski hukukçu “Yüzde 97 de oy alsalar kapatılmalıdır” diyerek hukuku yönetmeye ve yönlendirmeye devam etmiş ve etmeyi de sürdürmektedir. Anayasa mahkemesi üyeleri, anayasanın 104. maddesinin açık hükmüne rağmen cumhurbaşkanını da yargılamayı kararlaştırmışlardır. Vel hâsıl, bu yapılanlar toplum nezdinde karşılık bulmadığından ortamı germek isteyenler ve ortamı gererek rant elde etmek isteyenlerin, iktidarın ellerini kollarını bağlamaya çalışarak bağıra bağıra “Ey iktidar partisi ortamı germeyin, sakin sakin kaderinize (kapatılmaya) razı olun, anayasayı değiştirmeye kalkmayın, hele hele referandumu asla düşünmeyin” çığlıkları atması bizce ortamı germenin daniskasıdır, bu biline. Bu daniskadan ülke ve halk zarar görmektedir. Zira ekonomi global krizin de etkisiyle alarm vermeye başlamıştır. Halk biraz daha fakirleşmiş ve ortamı germek, halkın ekmeğinin gramajının biraz daha küçülmesine sebep olmaktadır. Yüzde 47’yi yok sayma fikriyatı, insanlardaki demokrasi inancının sarsılmasına neden oluşturmaktadır. Oysa demokratik (gelişmiş) ülkelerde halkın demokrasiye olan inancını kuvvetlendirmek, pekiştirmek ve halkı başka arayışlara sevk etmemek amacıyla, halkın demokratik özgürlük talepleri ileri safhada geliştirilmekte ve korunmaktadır. Son yıllarda duble yollar, TOKİ konutları, nema ödemeleri ile eğitim, sağlık, sosyal, ekonomik ve hukuki alanlar başta olmak üzere birçok alandaki devasa gelişmeleri ile bölgesel güç haline gelen ülkemizi kısır tartışmaların içine ve dar çerçeveye hapsetmek ne ülkemize, ne kriz tacirlerine, ne de kadirşinas halka yarar. Bu yarasa yarasa Türkiye’nin ilerlemesini arzulamayan yarasalara yarar. Kriz tacirlerine bir de biz seslenelim: “Ey Tâcirler”: “Ortamı germeyin.”, “Halkın ekmeğiyle oynamayın.”, “Ülkemizi küçük düşürmeyin.”, “Terör ile mücadeleye darbe vurmayın.”, “Bu kadirşinas millete özgürlüğü çok görmeyin.”, “Şiddete dönüşmeyen düşünceyi suç olarak lanse etmeyin.”, “Karnından konuşan bireyler yerine, toplum önünde fikirlerini rahatça ifade eden bireyler haline gelmemize yardımcı ve destekçi olun.”, “Hepimizin aynı gemide olduğunu unutmayın.” Kendinize ve toplumunuza iyi bakın. Selâmetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayati Okur ERDEMOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |