Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Bir öğretmen dostumuz anlatıyor: “-Özel eğitim ile ilgili ilköğretim öğretmenlerinin katılmasının zorunlu olduğu bir seminerdeyim. Nedense bana zorunluluk esasına dayanan proğramlar faydalı olmamaktadır. Ben de seminer esnasında zamanımın bir kısmını zorunluluktan kaynaklanan nedenden dolayı semineri (slayt proğramını) sunan öğretmeni dinliyorum. Zamanımın diğer bir kısmını ise kitap okuyarak değerlendiriyorum. Bir yandan da zaman zaman diğer öğretmen arkadaşların ahvâlini seyreyliyorum. Öğretmen arkadaşların bayağı bir kısmının elinde lüks cep telefonları var; kimisi mesaj yazmakta, kimisi oyun oynamakta, kimisi resimlere bakmakta, kimisi de telefona hiçbir şey yapmaksızın elinde tutmakta. Öğretmenlerin bazıları da aralarında geyik muhabbeti yapmaktalar. Bir kısmı ise can kulağı ile semineri sunan arkadaşı dinlemekteler. Helal olsun onlara ki, özel eğitim ile ilgili bilimsel terimleri dikkatle dinlemekteler. Ara verilince dışarı çıktım. Elinde telefon olan gruptan bir arkadaş: -Hocam, maşallah kitap okuyorsun, her yeri kütüphaneye çevirdin. Her gün yeni bir kitapla geliyorsun. Merak ediyorum, yarın elinde hangi kitap olacak acaba? diyor. Aynı gruptan bir başka arkadaş ise, latife-gerçek karışımı: -Arkadaş eğitimci-yazar, diyor. Bir taraftan da dostumuza: -Hocam hangi gün yazıyordun? Salı mı? diyor. Kitap okuyan dost, bize diyor ki: -İşte görüyorsun ahvâlimizi, kendimi (millet cep telefonuyla oynarken) kitap okumakla yalnız hissediyorum. -Meslektaşlarım arasında okumayla ilgili şahit olduğum sözler ve durumlar maalesef sadece bunlarla sınırlı değil. Öğretmelerimizin büyük çoğunluğu ders formatı dışında kitap okumuyor. Dergilere ilgi duymuyor. Birçoğu gazetelerin sadece spor sayfalarındaki takımları ile ilgili bölümleri okuyor. Siyasi haberleri geçelim eğitim ve kültürel bölümlere de şöylesine bir göz gezdiriyor. Ama televizyonlardaki dizileri, maçları hatta Avrupalı takımların maçlarını bile saatlerce izliyor. Biz öğretmenler; öncelikle öğrencilerimize, sonra ailemiz ve topluma, okumak başta olmak üzere, ahlâken her konuda örnek olmak durumundayız. Ama gel gör ki, okumayan toplumun en ön safında, maalesef öğretmenler bulunmakta. Tıpkı sigara kullanan doktorlar gibi” diyor, mesleğin içerisindeki dostumuz. … Bir gözlemci olarak dostumuzun çizdiği tabloya bakarak karamsarlığa kapılmıyoruz. Çünkü her alanda ve kurumda buna benzer durumlar mevcut olmak ile birlikte, kendisini öğrencilerine, eğitime adayan ve bu uğurda gecesini gündüzüne katan, yurdun en taşrasından en metropolüne her kesiminde enerji sarf eden ve öğrencilerine ulusal ve uluslar arası ödüller ve projeler kazandıran öğretmenlerimiz de mesleğin içerisindeler ve bunlar hiç azımsanamayacak sayıdalar. Dostumuzun bahsettiği öğretmen gurubunu da yadırgamamak gerekiyor. Zira nefis rahat ister, kolaylık ister, konfor ister… Doktor, hâkim, mühendis, işadamı ne isterse öğretmen de onu ister. Nefis bu ister. Öğretmen de en kalitelisinden nefis taşımakta. Nefsin arzuları bitip tükenmek bilmez. Onlar da nefis sahibi… Ama Gel gör ki, işin içinde toplumun geleceğini şekillendiren öğretmenler olunca, dostumuzun kaygılarını da yok saymak mümkün değil. Dostumuzun kaygılarını bertaraf etmek için özellikle eğitim ve kültürel alanda faaliyet gösterenler başta olmak üzere, her kesime fedakârlıklarda bulunmak düşüyor. Bunu için önerilerimiz: 1. Yayın evleri, kitaplardaki kaliteyi düşürmeden fiyatlarda biraz fedakârlık yapabilirler. 2. Gazete patronları, gazetelerine çeki düzen verip, gazetelerini daha okunur ve cazip hâle getirebilirler. 3. TV sahipleri ve genel yayın yönetmenleri, televizyonların en çok izlendiği saatler kuşağında, en az diziler kadar ilgi çekebilecek nitelikteki kültürel proğramlar yaparak yayınlayabilirler. 4. Yarışma proğramlarında ilgi, hiçbir bilgi içermeyen türlerden arındırılıp; kitap, okumak ve kültür iklimini ön planda tutacak nitelikte yayın yapabilirler. 5. Televizyonlardaki kadın kavgaları proğramları yerine, aileye hitap edecek tarzda proğramlar icra edilebilir. Bunun için klasiklerimizden seçmece eserler bu yayın saatlerinde okunabilir. 6. Klasiklerimiz tiyatro, dizi, film haline getirilip kültürel atmosfer sunulabilir. 7. Milli Eğitim Bakanlığı okullara bilişim teknolojileri sınıfları kurduğu kadar, Kültür Bakanlığı ile işbirliği yaparak her okula kütüphane kazandırabilir. 8. Okullarda öğretmen ve öğrencilere yönelik okuma seansları ve yarışmaları düzenlenebilir. 9. Kültürel içerikli, beğeni kazanmış eserler yazan öğretmenler, ödüllerle teşvik edilebilir. … Yani yapılmak istendi mi sayfalar dolusu öneri oluşturmak mümkün. Ancak önerilerin hayata geçirilme safhalarındaki sıkıntılar bir an önce bertaraf edilmeli ki, başta öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz olmak üzere toplumumuz okusun. Okumakla kalmasın üretsin, paylaşsın, toplumsal coşkuyu artırsın. Öğretmen dostumuz ve bütün öğretmenlerimize selam olsun. “Öğretmenim canım benim, Canım benim.” Selâmetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayati Okur ERDEMOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |