Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Burada geçmişe bakıyorum, bize kürt diye tanıtılan (ki bence öyle değil) insanlarıma. Hangi ön yargı onları buraya çekti ki bizim onlara yaklaşımımız değişti. Baktığımızı göremez hale gelmişiz. Ki onlarda bizim kaynaşımımız... Bir ön yargıyı yok etmek atomu parçalamaktan bile zordur (einstain), artık atom bile parçalandı fakat ön yargı dimdik ayakta. Bu insanlara haksızlık yetmez mi artık. Kaç kişi hayatını öne sürdü bu mücadele için. Ne doğru dinlendi nede haklar. Hepimiz kaynaşmalıyız karışmalıyız birbirimizle. Bu ülke öyle kürt, laz, rum diye bölünecek kadar basit tarihli bir ülke değil. Bir okurum bana küçükken yaşadıklarını anlatan bir mesaj atmış. Ben bu yazıyı onun için yazıyorum. İsmi Azze. Beni çok duygulandırdı yazdığı. İnsanın etkilenmemesi mümkün değil. Şöyle diyordu; “Sevgili Bülent, çok hassaslaşıyorum bu konuda .. ciddi anlamda çok yazmaya çalıştım ama göçe zorlandığım ilçemde hep yerde üstü gazetelerle örtülü adamlar geliyor gözlerimin önüne daha 9 yaşındaydım.. İçimden kopuyor bir şeyler haberlerden nefret ediyorum.. kurşunların neden yapıldığını bilmez çocuklar ama biz sabah okulumuzun bahçesinde topladığımız ....................... .diye yazamıyorum bunları yüreğim el vermiyor gözlerimi yummaktan korkuyorum ya yine gelirse bomba sesleri diye...” Ve birde sevgili Azize bana bir öykü yolladı; Meçhul: karşıt düşünceli (...) abisini vurma görevi ona verilmişti son toplantıda. ”Mehmet toplantıda kabul etmişti görevi. En gözü kara tetikçiydi verilen hiçbir görevi tamamlamadan dönmemişti.. Bir gün sonra dağınık bir halde geldi annesini ve abisini rüyasında gördüğünü ve verilen görevden alınmasını istedi. Kabul edilmemişti toplantıda talebi. Mehmet tepkiyle çıkıp gitti. Yapamayacağını belirterek. Onu ve abisini indirme görevi bana verildi. Mehmet sokak başında evine dönecekken karşı karşıya geldik. Beni görünce silahına uzandı elleri. Ben çoktan hazırdım. İki el ateş ettim kafasına. Eli silahında duruyordu hala. Sırtımı dönmeden kaçmaya başladım ayakkabım çıktı ayağımdan dönüp almakla zaman kaybedecektim. Kampa dönmem için görev tamamlanmalıydı. Abi Kemal iki gün sonra (... sırtlarında) indirildi.. 23 ay boyunca kamp dışına çıkartılmadım. Annem ağır hastaymış haberiyle izinli görmeye gittim. Kimlik kontrolü sırasında telaşlı davranışım ele verdi.. Pişmanım... pişmanım..” Evet böyle diyordu işte sevgili Azize bana. Bu ayrımda insanlar ne yapacaklarını şaşırıp nerelere savrulduklarına. İçimizde meğer çoktan bölünüp parçalanmışız. Kürt'lere artık terörist tanımlaması çıkmış. Peki bizim verdiğimiz şehitlerde ölenlerin arasında hiç kürt yok muydu? Neden bu kadar parçalayıp hala uğraşıyorlar bu insanlarla dillerinle, eylemlerinle neden? Azize bana Bülent bende kürt ' üm diyordu ama bu ülkede yaşıyorsam bu ülke bana bayrağını açtıysa ben Türk' üm diyordu. Herşey ortada değimli?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © CUMARTESI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |