Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim |
|
||||||||||
|
Aşk nedir? Aşkın o kadar çok tanımı yapıldı ki günümüze kadar, bir tanım karması da ben ortaya atmak istemiyorum. Evimizin yaramazlarından bayramlarda ellerini öptüğümüz kişilere kadar herkes az ya da çok aşkın ne olduğunu biliyor. Edebiyat , sinema, müzik, resim, psikoloji, biyoloji sadece bazı memelilerin tecrübe edebileceği bir olgu olan aşkı çok seviyor. Din ve ahlak aşk üzerine uzun söylemlerde bulunuyor. Felsefe aşkı sorguluyor. Toplumun bir kesimi aşkı tabu yapıyor. Konuşulması ayıplanıyor vs vs. Aşk üzerine yapılan söylemlerden birisi de psikiyatr Robert Sternberg’e ait. Sternberg’e göre insanoğlu kendini fark ettiğinden beri çözmeye çalıştığı düğümün aslında çok basit bir formülü var. Aşk üç bileşenli bir karışım:Tutku, samimiyet ve de bağlılık. Peki neden aşık olunur? Öncelikle aşk duygusunun insanların ömrünü yönettiğini kabul etmeliyiz. Bir balina ya da yarasa için aşık olup olmamak tuvalete gitmekten farksızdır, ama insanoğlu yaşamının çekirdeğini oluşturan aile kavramına aşk sonucu ulaşır. Eşimizi, çocuklarımızı aslında biz değil biyolojimiz belirler. Diğer bir deyişle kader dediğimiz şey kimyadan ibarettir. Çocukluk aşkı sahtedir. Aşkı hormonlar yönetir. Çocuklukta hormon miktarları hızlı değişkenler olduğu için ergin bir birey olana kadar yaşanan duygular kanımızdaki madde miktarının oyunlarından başka bir şey değildir. Ne zaman ki yetişkin bir birey olunur ve hormonların ivmesi düşer o gün birey gerçek seçimlerini yapmaya başlar. Peki bu seçimlerde hangi kriterler göz önündedir? İnsan vucudu seçimlerini yaparken önceliği bilinçsizce kendi bağışıklık sisteminden en uzakta olan bireylere verir. Bu Doğa Anne’nin sağlıklı bireyler dünyaya getirebilmemiz için bize verdiği hediyedir. Nasıl ki akraba evliliklerinde sakat çocuklar doğurma şansı yüksekse, bağışıklık sistemi benzer olan bireylerle de daha kaliteli yavrular yapamama olasılığı öyledir . Doğada canlılar ve cansızların paralel yaşam prensipleri vardır. Coloumb kanunu da zıt yüklü kutupların birbirini çektiğini söylemiyor muydu zaten? İkinci sırada dış görünüş özellikleri yatıyor. Seçimin bu basamağı bilinçli olarak yapılıyor. Biz ailemizin bireylerini hatırlatan karşı cins üyelerine torpil geçiyoruz. Eğer ki seçtiğimiz kişi ailemizden hiç kimseyle uzaktan yakından ilgisi yoksa emin olunuz ki bu kişi çocukluğumuzda bizimle sıcak ilişki kurmuş bir aile yakını ya da bir arkadaştan başkasına benzeyemez. Her ne kadar güzellik ikinci planda yalanlarına biz kendimizi inandırsak da biyolojimiz tam tersini söylüyor. Dış görünüşe bakarak ikinci elemeyi geçen bireyleri seçimin en zorlu kısmı olan kişilik testi bekliyor. İşte uzamanlar bu testi açıklamak için teoriler üretemiyorlar. Ahlak, din, çevre ve bireyin kendi karakter özellikleri gibi etmenler devreye giriyor bu noktada. Ve bilim adamları sadece çeşitli hipotezler ortaya atabiliyorlar. Ve son iki basamak yine insan bilinci dışında gerçekleşiyor: Feromonlar ve yiyecekler. Feromonlar insan vucudundan yayılan kokular olarak tanımlanıyor. Aşk üzerindeki etkileri tartışmasız kabul edilmiş durumda ki parfüm üreticileri feromonları şişeleyip piyasa sunuyor. Ve e- vitamini ve çinko içeren yiyeceklerle başlayan , çikolata ve acı biberle biten Food And Drug Administration’ın açıkladığı listenin her bir satırı aşık olma süremizi ve şiddetimizi etkiliyor. Aşkın Ömrü Kaç Yıldır? Bütün bu elemelerden geçen partnerimizi ilk gördüğümüzde dopamin salınımımız artıyor. Bu da ateş basan yüzümüzün kızarması anlamına geliyor. Dopamin , serotonin ve norepifirin bir arada salgılanıyor ve adrenalin etkisi oluşuyor. Uykusuzlukların, iştah kaybının ve dikkat dağılmasının bütün suçlusu bu hormonlar. Diğer bir yandan bütün memelilerde cinsel birleşme sonrası oksitosin hormonu salgılanıyor. Kana karışan bu hormon duygusal bağlanmanın sorumlusu oluyor. Doğumdan sonra annelerde oluşan annelik içgüdüsü de yine oksitosinin marifetidir. Oksitosin aynı zamanda sağlıklı insanlararası iletişimi kontrol ediyor. Ve genelde iletişim bozukluğu görülen psikiyatrik vakalarda normalden az miktarda buluyor. Bana göre sevginin biyokimyasal adı oksitosindir. Oksitosinin yardımcısı vasopressin hormonu norepifirin ve dopamin yollarını kullanır. Bu da bize duygusal bağlılığın ilk heyecan durumu geçtikten sonra ortaya çıktığını kanıtlar. İşte bu yüzden siz eşiniz size karşı eskisi kadar heyecan duymuyor diye söylenirsiniz. Ve aşkın son hormonu kendini gösterir insan kanında, dopamin ve norepifin salgılandıktan yaklaşık iki- üç yıl sonra. Doğal ağrı kesici olarak bilinen endorfin uzun ilişkilerin sırrıdır. Evliliklerde hissedilen güven ve huzur duygusu kanımızdan bulunan ve sinsice sırıtan endorfinden başkası değildir. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın, her mutlu ilişkinin arkasında birkaç cc endorfin vardır. Aşk kaç kişiliktir? İnsan bedeninin bütün bu seçimleri yapmasının ortalama yetmiş senelik ömürde iki ya da üç kez karşılaşılabilecek bir durum olduğu söyleniyor psikologlar tarafından. Hormonlar tek bir kişi için bu kadar meşgulken aynı anda birkaç karşı cins bireyiyle ilgilenebilir mi bilemem. Üstelik bir ömüre yaymak varken, hepsini aynı anda yaşamak kaç kişinin işidir ki?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Duygu Biricik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |