Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
“İyiye giden yol zordur fakat kişiye mutluluk verir” Ben de yaşamım boyunca bu sözün doğruluğuna inanıp, öyle sürdürdüm hayatımı. Hep zor yollardan geçtim; hiç bir şeye kolay sahip olmak istemedim. Sahip olduğum her şeyin bedelini ödeyerek; emek vererek geldim bu yaşa. Ve birilerinin peşine takılıp kaybolmaktan ise kendi fikirlerimle yalnız olmayı yeğliyorum. Bir de ben ve ben gibilere uzak insanlara bakıyorum, bir kolaycılık yarışı almış gidiyor başını. Kitap okumayan, düşünmeye, araştırmaya öğrenmeye ihtiyaç duymayan, sadece bir konu üzerinde yoğunlaşıp para kazanmak için kendini paralayan bir sürü insan dolaşıyor ortalıkta. En kötü olanı da hiçbir şey bilmeden, her şeyi bilirim, her işi yaparım tarzında yaşamaları… Korkuyorlar çoğu şeyden; korkutarak yanlarına çekmeye çalışıyorlar insanları… Sevgi ve hoşgörüyü sahiplenme ve kullanma ile karıştırıp, sonra da sevgiden bahsediyorlar. Öyle çok yalan söylüyorlar ki; söyledikleri yalanlara kendileri de inanmaya başlıyor en sonunda. Olaylara ve insanlara düz bir çizgi gibi bakıyorlar ve çizginin iki ucunu görüyorlar sadece, dünyanın yuvarlak olduğunu unutuyorlar. İnsan ya iyi ya kötüdür onlar için… İnançlarında doğallık olmadığı için, körü körüne bağlanmayı seçiyorlar; bu yüzden de ya maddelere ya da lider gördükleri insanlara tapıyorlar. Kendi davranışlarının farkında olamadıkları için mükemmel olduklarını ve öyle davrandıklarını zannedip asla hata kabul etmiyorlar. Kendi görüşlerini benimsemeyen insanlar yanlış düşünüyor hep, bunun içinde suçlu görüyorlar onları ve Allah tarafından cezalandırılacağını düşünüyorlar. Farkında olmasalar da, bilinçaltlarında yatan suçluluk duygusu hep savunmaya geçmek zorunda bırakıyor onları… Doğu kültürünü savunup, batının en ünlü markalarını kullanabiliyorlar. Bilinçaltlarında diğer insanlardan aşağıda gördükleri için kendilerini; kimseye ve hiçbir şeye değer vermeye gerek duymayıp, karşılarındaki insanları aşağılama yolunu seçebiliyorlar. Sözleri ile davranışları hiçbir zaman birbirini tutmuyor. Kendileri ile çelişiyorlar çoğu zaman. Bazen huysuz çocuklara benzetiyorum çoğunu, yaramazlık yapıp azarı işitince yaramazlığını inkâr eden çocuklara. Davranışlarını sahiplenmeyi başaramıyorlar, yanlış yaptığını anlayınca da inkâr yolunu seçiyorlar. En iyi bildikleri oyun futbol oynamak, beyinleri de futbol taktiklerine göre çalışıyor. Temelleri sağlam atılmamış çok katlı apartmanlar gibiler, sarsıntıyı görünce dağılıyorlar. 04.05.2007-Hayal ARAR
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayal Arar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |