Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos |
|
||||||||||
|
Üzerinde değişik şeytani simgelerin bulunduğu tahtadan siyah kapı, cehennemde ki çığlıkları aratmayacak bir şekilde içeriye doğru açılmaya başladı. Siyah kumaştan yapılmış bir elbisenin kolları içindeki el kapının kenarında göründü. Tırnakları kurumuş kanla lekelenmişti. Çarmıha gerilmiş adam kapıdan yeni giren siluete korku ile kısılmış gözlerle bakıyordu. Oda karanlıktı ama adamın gözleri alışmıştı geceye. Yeni gelen kişi bir yetmiş beş boylarındaydı, biraz kilo sorunu varmış gibi görünüyordu. Karanlık adam mekanın tam ortasındaki çarmıhın önünde durup ellerini yukarı doğru kaldırdı ve üç kez birbirine vurdu. Aynı anda odanın havası birden aydınlandı. Her yer bembeyazdı, duvarlar, yerler, tavan hatta adamın çakılı olduğu çarmıh bile beyazdı. Odaya renk katan birkaç şey ise, o simsiyah üzeri kırmızı rünlerle süslü kapı ve yerdeki kan birikintisiydi. Yeni gelen adam başını göğe kaldırmış, ellerini tanrıya yakarırmış gibi yukarı uzatmış tavandaki beyaz ışık kaynağına bakıyordu. Siyah bir kot giymiş, üzerinde de eski moda kadifeden yapılmış bir gömlek vardı. Düz parlak uzun saçları omuzlarına dökülüyordu. Bakışlarını çarmıha gerilmiş adama çevirdiğinde çivilenmiş adam gözlerin garip bir yeşillikte parladığını fark etti. Suratında iki bilemedin üç günlük bir sakal vardı, dudakları iriydi ve garip bir tebessümle çarpılmıştı. “Benim niye burada olduğumu merak ediyorsundur değilmi?” “Yada neden burada bu şekilde çivilendiğini.” Sarı saçlı adam başını hafif sola yatırıp çarmıhtaki adamı süzmeye başladı. Dudaklarında hala o çarpık gülümseme vardı. “B-b-b ben bilmiyorum” diye kekeledi zavallı adam. “O zaman ben sana durumu izah edeyim adamım.” Sarı saçlı adam bir adım daha yaklaştı. “Bana karşı işlediğin günahlar için buradasın!” “Ama ben si…..” diyecek oldu ki “Sus, sana sormadan bana cevap vereyim deme bir daha sakın.” “Konumuza dönelim” ellerini göğüs hizasında birleştirdi. “Buradasın çünkü bana karşı günah işledin ve bu günahlarının cezasını çekeceğin yer de burası, yargıcında benim celladında.” Yeşil gözler öfke ile parladı. “Suçunu merak ediyorsundur şimdi değilmi.” Çarmıha gerili adam ürkekçe cevapladı “Evet” “Seni fazla merakta bırakmayayım o zaman, iyi dinle çünkü bir daha tekrar etmeyeceğim.” Sarı saçlı adam siyah kotunun arka cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı, beyaz kağıda kırmızı harflerle bir şeyler karalanmıştı, okumaya başladı. “Suç bir; anlayışlı olmak” gözlerini adama dikti ve tek kaşını beceriksizce yukarı kaldırdı. “Suç iki; saygılı olmak” “Suç üç; sevecen olmak” tekrar gözünü adama dikti. “seni hergele” devam etti okumaya. “Suç dört; yalan söylememek” “Suç beş; değer vermek” Bir süre daha okumaya devam etti “Ve son suç on üç; sevmek, en ağırı” alaycı bir kahkaha attı. “İşte şimdi kızdım dostum hem de çok kızdım.” Kağıdı yere atıp günahlarını daha iyi anlamasını istemiş gibi çarmıha gerili adamın yüzüne bir tokat attı ve hemen ardından göğsüne tükürdü, günahlarını iade etmek istemiş gibi. “Suçların çok ağır oğlum, buradan sağ çıkamayacağını bilmeni isterim.” Üzülmüş gibi başını iki yana salladı. İki damla yaş süzüldü kanlı adamın gözlerinden, çenesinden yerdeki kan birikintisinin, kendi kanının üzerine damladı. Yayıldı ve yayıldı, kırmızı kan birikintisi artık yok olmuştu, yerini tuzlu gözyaşına bıraktı. “Bravo” sarı saçlı adam alkışlıyordu. “Günahların için af diledin ve yukarıdaki” eliyle tavanı işaret ediyordu “seni affetti” “Ama unutma ki günahları bana karşı işledin” eliyle göğsünü işaret ediyordu. “Ve ben seni affetmiyorum oğlum.” O anda adamın elinde bir kama belirdi ve hiç vakit kaybetmeden tüm gücüyle sapladı. Kama, eti ve kemiği yardı ve adamın tam kalbine saplandı. Tek damla kan akmadı bedenden. “İçimde bir şey kalmadı” gözler gözlere kenetlenmişti. “Akacak daha fazla kanım kalmadı, son gözyaşımı da az önce döktüm.” Durdu ve derin bir nefes aldı. “Saydıkların belki senin için günah ama benim için mutluluktu. Pişman değilim.” Nefesi zar zor çıktı boğazından. “Şimdi beni öldürmüş olabilirsin ama inan geri geleceğim.” Ciğerleri boşalmıştı, gözlerinin gerisinde siyah bir karanlık büyüyordu. “Tekrar sana dönüşmeyeceğim!” sarı saçlı adamın çığlığı odada yankılandı. Yaralı adam son sözünü söyledi. “Ben senim Vural ve sende bensin.” Ellerindeki çiviler yere düştü, çarmıha bağlandığı dikenli teller çözüldü ve kendisine sarıldı ölmekte olan adam. Bir zamanlar bir başkasına sarıldığı gibi. Işık söndü ve oda karanlığa gömüldü. Tahta kapı bu sefer hiç ses çıkarmadan kendiliğinden kapanırken üzerindeki kırmızı rünler de yavaş yavaş solmaya başladı. Kilitlenmedi bu sefer kapı ve kilitlenmeyecekti bir daha asla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Meaglin Ancalime, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |