..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar > Birkan ASKAN




2 Mayıs 2002
Klişeleşen şair değil,önyargıdır.  
Aranızda önyargısız sanattan kuşkulanmayan var mı?

Birkan ASKAN


“Yeni bir şiire erişmek isteyen her ozan, işe sanattan kuşkulanmakla başlar.” Descartes XVII YY.


:CJIE:
“Yeni bir şiire erişmek isteyen her ozan, işe sanattan kuşkulanmakla başlar.” Descartes XVII YY.

Yazıma böyle başlamak gerektiğini düşündüm. Descartes bu sözü onyedinci yüzyılda söylüyor ve biz dört yüzyıl sonrasında, halen önyargılarla yola çıkıyoruz. Bir anlamda Descartes’i doğruluyoruz.Peki koskoca dörtyüz yıl geçiyor, gelinen nokta neresidir.?

Eleştiriye bakalım,eleştirmek ve bir yazının eleştirilmesi kavramına tekrar geri dönelim.Eleştiri sanatın altyapısıdır.Önyargısız ve geliştirici olduğu müddetçe.

Çünkü sanatın kenarından bile geçmeyen insanların ağır eleştirilerden de hiçbir şey anlamayacağı kanısını taşımaktayım.Bir kere sanat adına perdeleri aralayıp günümüz düşüncesinin artık kaldırmadığı kelimeleri yada cümle gruplarını, kendi dağarcığı çerçevesinde ifadelendiren birey, kendisini yenilemediği müddetçe yerinde saymaya ve okuyucuyu sıkmaya devam edecektir.
Buraya kadar herşey doğru.

Bir eleştiri; “Yazdıklarınız çok güzel fakat ben anlam kargaşası yaşıyorum.Yani denizde yüzerken,martıları seyrederken birden kendimi dağbaşında bulut kovalarken buluyorum.Bu kopukluk mu yoksa benmi birşey anlamıyorum.?”

Hayır bir kere bu kopukluk olarak nitelendirilmemeli. Yazarın dünyası içinde bulunduğu durumu resmetmekten öte, hayal sınırlarının zorlanması ve okuyucuyuda buna ortak kılması gerçeğidir.Yani bir anlamda, dilimize yerleşmiş adeta kazınmış bir yaklaşımla, nerede ne kadar kelime var,anlamsız olarak birbirinden kopuk şiire yamanmış mantığı değildir anlatılmak istenen.Burada şiirin zeka kavramı ile ilişkisi düşünülebilir.

Elbetteki şiirde anlatılmak istenen tema yada olgu düpedüz anlatılmak yerine (yazarın olgunluğu gözönünde tutularak) imgelenmek suretiyle,yani bir anlamda okuyucuyu düşündürmeye yönelik zorlayıcı bir kalıpta karşımıza çıkabilir.

Fakat oldu bittiye getirilen duygular, yazarın kendini geliştirmesi ile doğru orantılı bir seyir göstereceğinden dolayı, eser sahibinin yüreğinin götürdüğü yere gitmesi ve okuyucununda yazarla birlikte dolaşması tanımını doğuracaktır.Burada her okuyucunun her şairi benimsemesi diye bir kural olamaz.

Ruhsal açıdan her okuyucu kendini en güzel anlatan,en güzel yaşatan yazarın peşinde dolanacaktır doğal olarak.Ve eleştirinin dozununda yazara göre değişiklik arzedeceğini unutmamak gerekir.Yani yazarın konumu gözönünde bulundurularak sağlıklı bir eleştiri yapılması gerektiği düşünülmelidir.Bu eleştirinin havada kalmaması açısından önemli bir düşüncedir.

Mesela ben, inceleme yada araştırma düzeyinde düşüncelerini aktarmaya çalışan yazarın kendisi dışındaki ansiklopedik bilgilerle süslenmiş yazısında, okuyucu üzerindeki elektriklenmenin, nötr konuma düşmesine olanak tanıdığını düşünürüm.Yani inceleme adı altında kendi ruhundan birtakım katkılarda bulunmayan yazar, ansiklopedik terimlerle okuyucuyu bir kaşık suda boğar,gider.Zamanın en küçük kesitinin bile çok değerli olduğu günümüzde, bu tür yazılar,yazının başlığından ve yazarın isminden öte bir yere gidemez kanaatindeyim. Bugün ülkemiz içinde ve dışında en az iki üniversite bitirip okuduğu mesleği yapamayan insanlar olduğu gibi, hiç okuyamamış ama gönül verdiği alanda daha başarılı olmuş olan insanlarda var. Bu insanlara sen eğitim almamışsın benim muhatabım olamazsın demek çok büyük bir yanlışlıktır.Kaldı ki,başarı sadece eğitimle ortaya çıkan bir kavram değildir.

Sürekli aynı duyguyu yazmayacak olan bir yazar, öncelikle yaşadığı olaylardan etkilenmeyi dengeleyecek düşüncelere sahip olmalıdır.Ülkemizde yada en basit bir şekilde çevremize baktığımızda, edebiyat alanında bir gruplaşmanın olduğu gerçeği gözden kaçmıyor.Bu arada olan oldukça güzel ifadelendirilmiş eserlere ve sahiplerine oluyor.Bu surette yaşanan gruplaşma sonucunda da,kendini kabul ettirme dürtüsünü taşıyan yazar gözden kaybolup gidiyor. Burada yazar kimliğinden önce ruhun eğitilmesi şartı aranır.Bu şart ise sürekli kendini yenilemekten geçer.Sürekli olarak yazan ve okuyan insanların bende şairim yada yazarım diyen ve haftada, belkide ayda bir yazan veyahut hiç yazmayan insanlara göre daha başarılı olduğu bir gerçektir.Bir yandanda bakıyoruz taklitçi şair yakıştırması almış başını gidiyor.

Hayır ben taklide karşı değilim,olduğu gibi taklide karşıyım.Yani yazar kendi eserine ruhunuda katmak zorunda. Kelime oyunları veya anlamsız cümleler gibi yakıştırmalar bence eser sahibine yapılan en büyük haksızlıktır. Okunduğu zaman birkez daha okutacak tarzda olan eserlerde mantık ve zeka aranmalıdır.Bir şiirde onlarca anlamsız kelime olabilir ama bir yerinde anafikri bangır bangır bağırıyorsa,anlamsız gelen kelimelerle, şairin anlatmaya çalıştığı yansımayı bağdaştırmak,yani bulmaca çözer gibi, şiir üzerinde dolaşmak,şairin okuyucu üzerindeki etkisini belki azaltabilir.Fakat anlamsız olarak tabir edilen kelime gruplarınında, şiiri süslemek değil,şiir içinde bir anlamı olduğu gerçeğini kabul etmek gerektiğinin düşünülmesidir.Bir yazar olarak, yazıda yada ne bileyim şiirde, bir yerlere ulaşmak veya başarılı olmak istiyorsan, sende beğendiğin yazarları, kalemleri, ruhları taklit edeceksin.Ama olduğu gibi değil.

Ben kendime benzerim,kimse benim yazdıklarıma benzemez diyen düşünce doğuştan şair yada yazar olmalıdır,ve edebiyata yada sanata geçmeden önce hiç bir yazarın veya şairin kitabını,veya en az bir eserini bile okumamıştır.Olabilir mi böyle birşey.

Ben buna benzemem,kimse bana benzemez.Oldukça saçmadır bu düşünce.Bakın bu da bir eleştiridir sonuçta. Tabiki kimse kimseye benzemez ama mutlaka etkilenir.Yani ben benzemem diyen,bir başkasından yüzde yüz etkilenmiştir.Böyle yalanlarla kendimizi kandırmayalım.İyice gülünç duruma düşmeyelim.

Bu şekilde gerçeklerden kaçmaya çalışan ve kendisini saklamaya çalışan o kadar çok düşünce vardır ki,sanatı gerçekten yaşayan insanları kandırmaktan ziyade kendilerini kandırdıklarının farkında değildirler.Birde etkilendiği yazara göre, ölçüp biçip karar veren bireyler var.

Mesela oldukça inançlı bir yazar, bir ateist yazardan etkilenebilir.Bu onunda inançsız olduğu anlamına gelmez.Fakat gelin görün ki,zihniyet ortaya çıkan eserin anlamından ve güzelliğinden yada kötülüğünden ziyade mimlemekle vakit geçirir.Bu adam ateist yazardan etkilenmiş,kesin bu da ateisttir. Yok böyle birşey ya,böyle önyargılı yaklaşımla sanat hiçbir yere gelemez.Bu düşünceyi silebilmek önemlidir kafadan.Önyargıyı tamamen yokedebilmek önemlidir.Başka bir konuda taklidin boyutu ile ilgilidir. Yani al bir şiiri,iki kelime kendin kat, sür piyasaya. Hayır bu hırsızlıktır tabiki.Benim düşüncem, iki kelimeden etkilenip, kendi ruhunu katarak oluşturduğun şiiri pişirip süreceksin piyasaya. Söylermisiniz,hangi şair kendisinden öte bir başka şairden etkilenmeyipte şiir yazmamıştır.Böyle ben doğuştan şairim diyebilen kaç kişi vardır?.

Yazım işi medyatik bakışta da böyledir kanaatimce. Öyle ki edebiyat alanında gruplaşmanın etkileri grup dışında tutulan kişinin ön plana çıkmasını engeller. Eşim,dostum,sevgilim,sevdalım,arkadaşım diyerek gruplaşan insanların döndürmüş olduğu çarkın içinde birçok güzel eser ortaya çıkaran insanların kayboluşunu gözlerimizle görüyoruz.Bu surette yazarın isteğinin kırılması ve kendini yenileyememesi gerçeği de boy göstermiş oluyor.

Birde üslup sorunu var.Eleştirinin üslubu da tıpkı yazarın kullandığı üslup açısından ifadelendirildiğinde, bize o yazar hakkında bilgi vermeye yetipte artıyor. Özellikle eleştiren yazarın üslubu, şiirden yada yazıdan kendisinin ne anladığını yada anlamaya çalıştığını anlatmak zorunda değildir.Eleştiriyi yapan yazarın, eleştirdiği yazısından kendi dışındaki insanlarında duygu ve düşünceleri çakışıyormu bunu anlamak ve kullanılan üsluba yakınlık duymak gerçeği, diğer yazarlara da mantıklı geliyor mu, bunu irdelemek gerek.

Eleştiride olsa ağıza alınmayacak ve özellikle yazar olarak nitelendirilebilen düşüncenin kelime haznesinde yer etmeyecek şekilde bir üslup ile, sağa sola saldırmak niyetini taşıyan ve sonuçta kendisinide kötüleyerek okuyucu üzerinde izlenim bırakmaya çalışan,haklı olduğunu göstermeye çalışan yazar,şimdiye dek yazdığı yazılarınında üzerine bir çizgi çekmiş olmuyor mu?

Yani bende iyi değilim demiyorum,kendimide dört dörtlük hissetmiyorum gibi cümleleri eleştirisine katan bir yazarın, neyi niçin eleştirdiği düşünülmelidir bence.Bir eleştirmenin yazısında kendini eleştirdiği bir üsluba rastlamak okuyucu ortada bırakır.Yiğidi öldüreceksin ama hakkını vereceksin durumu ortaya çıkmaz mı?

Aslında klişeleşen şiir yada yazı değil,o şiire ve yazıya ruhunu sürekli aynı şekilde katan önyargılı bireydir bence. Fakat bu geçici bir durumdur.Öyle sanıyorum ki hayat şartları ve gelinen durum ile yazarın olgunluk aşamasının ilerlemesi sonucu, eserlerde de gözle görülür bir değişikliğin yaşanması olası bir gerçektir.

Mesela ben on sene önce yazdığım yazılarımla, şiirlerimle bugünküler arasında çok büyük farkın olduğunu görebiliyorum. Bunu beni tanıyan insanlarında görmesi ve yaşamasıda doğruluyor.

Buradan kişinin günlük bazda düşünmemesi gerçeğide ortaya çıkıyor.Yani saman alevi tabiri edilen şiirlerin ve yazıların geleceği de malesef olmuyor. Hiçbir zamanda olamaz.Şiirin gelişmesi yönünde, çeşitli yarışmalara katılmanın veya kendini ispatlamış yazarlarla diyaloğa girmeninde etkisi çok büyük. Herhangi bir yarışmada ödül alıp kenara çekilen yazarlar oldukça çoktur. Bu günümüzde her meslek dalında görülebiliyor.Hiçbir şekilde kötülediğimi algılamasınlar ama doktorlar, mühendisler,vs meslek grubuna dahil olan insanlar okul yada eğitim bitti mi, kitabın kapağını bir daha açmamak üzere kapatıyorlar. İşte klişeleşme burada başlıyor.Yani ezbere gidilen bir hayat, ancak kendini sürekli geliştirmeye adamadıkça körelip klişeleşiyor.

Sonrada bıkkınlık oluşturuyor.Yani aslında işin gerçeği insan ne yaparsa, kendi kendine yapıyor.Konumuz en basit olarak şiir örneği. Okuyucunun şiire yaklaşımı salt bir zihniyeti içeriyorsa, o şiirin okuyucu karşısında hiçbir etkisi olamaz.Şiire her açıdan yaklaşmak gerekir.Her yoldan sokulmaya çalışılmalıdır.Bu şiir aşk şiiri diyerek, şiirde sadece aşk aranırsa,kusura bakmayın ama okuyucuda okuyucu değildir bence.Etrafımıza baktığımızda, bir doktorun mühendislik hesaplarını yapamayacağı bir gerçekse,bir şairin bir öyküyü yada bir romanı,yada bir yazarın şiiri yada denemeyi yazamaması oldukça olağandır. Bu yüzden bilinmesi gereken,bir şairinde deneme konusunda,roman yada öykü konusunda kendini geliştirmesi gerektiğidir.

Fakat şekillenme ve düşünce yoğunluğu,duygu sirkülasyonu nerede ağır basıyorsa yazar kendini o alanda başarılı bulmaktadır.Çok iyi şiir yazan bir yazar, çok iyi deneme yada öykü yazamayabilir.Kısacası her alanda başarılı olmak için yolun çok okumaktan ve değişik yazarlarıda gözönüne almaktan geçtiğini bilmek gerektiğidir.

Sonuç olarak yazar işinin ehli olmalıdır.Ve sanata giden yolun tek yönlü olmadığına kendisini inandırmalıdır.

Eleştirinin bu anlamdaki konumu ise,sanat kendini doğurdukça,yeniledikçe yada yerinde saydıkça veya geriye yöneldikçe varolacağı bilincini bizlere unutturmamasıdır. Artı bir eleştirmen olarak, herkesi hırsızlıkla suçlamak bir eleştiri yaptım anlamını taşımaz.Düpedüz önyargıdır.Aranızda önyargısız sanattan kuşkulanmayan var mı?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Doktor'u Öldürme Sanatı
Anayasal ekonomi tökezlemesi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yokluğuna adandım [Şiir]
Hüzünde eskiyen bir geceyim [Şiir]
Seni yaşamaktan dönüyorum [Şiir]
Deli Mavi [Şiir]
Çünkü [Şiir]
Yüzü koyun günaha [Şiir]
Ne Diyorsun [Şiir]
Düşdenizim [Şiir]
Vakitsizce [Şiir]
Pencereler [Şiir]


Birkan ASKAN kimdir?

Kim olmadığımı biliyorum en azından. . /Bir öncesizlik mi desem, bir sonrasızlık mı, ya da evvel zaman içinde bir masal. . /kahramanlarının hepsi ölen. . /tarafından. . Kuru bir kuyu mu desem, gidemediğim bir uzak mı. . hiçbir an, göremediğim bir sevda mı, manası olmayan bir bakış mı. . /bilemedim. . Ama herşeye rağmen, kim olmadığımı biliyorum. . /Artık kullanılmayan bir köprüden. . aşk’ı sallandırıyorum. . Bilmem. . / Kimi anlatmak gerekir kendi yerime. . /ya da kim beni anlayabilir. . /Sadece kim olduğum mu önemlidir, yoksa kimse olamayacağım mı. . /Bunu da bilmek gerekir. . / Birkan tekilden sakin, çoğuldan delidir. . /Kelimesiz değildir. . /Kendidir. . /Kısaca kim ne şekilde düşünürse, öyledir. . /Bırakın öylece kalsın. . /Önemsizdir. .

Etkilendiği Yazarlar:
Lorca / O. Auroba / M. Mungan / B. Brecht / E. A. Poe / Gülten Akın / C. Süreya / E. Batur / H. Hesse / Nietzsche / C. Ersöz / P. Celan..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Birkan ASKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.