"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Ama bilmiyor nasıl çıkacağını, arıyor gerçek beni. Bazen bir insanda, bazen bir çiçekte, suda, toprakta, bazen de gökyüzünde. Nerdesin “ben” dedikçe, sesini duyan olmuyor, duyamıyorlar, kabuktan öteye geçemiyor ses. Dünya döndükçe insanlarda onunla birlikte dönüyorlar. İnsanlar döndükçe “ben” yuvarlanıyor. Her yuvarlanışta başka insanlar görüyor. Ama hepsi dönüyor bu insanların, hepsi. “Ben” yine yuvarlanıyor, yuvarlıyorlar. Dönmeyi bilmiyor, zaten dönmekte istemiyor. Ama insanlar dönüyor her seferinde. Yuvarlanarak gidiyor başka yerlere, başka insanlar tanıyor gittiği yerlerde, kendini aramaya gerçek “ben” i bulmaya kararlı. Görüyor ki ne kadar yol alsa, başka insanlar tanısada değişmeyen, hep aynı olan birşey var. Dünya dönüyor, ne yazıkki içindekilerle birlikte dönüyor. Ama “ben” durmuyor, yuvarlanmaya devam ediyor. Bir yerlere aitim diyor, “ben” i bulucam diyor. Kabuktan çıkmayı bilmeden, bilemeden. Bazen duruyor, nerdeyim, kim bu insanlar, ne yapıyorlar böyle, neden böyleler diyor, başka şeylerde diyor. Hiçbirine cavap gelmiyor. Cevap bulamadıkça gerçek “ben” i daha çok istiyor, o cevaplar diyor, o biliyordur bu insanlar niye böyle dönüyorlar diye. Cevabı aradığı her insan, her yer daha çok yoruyor onu. Cevapsız soru olmaz diyor. Anlıyor “ben” i önce “ben” de araması gerektiğini. Önce kendini anlamaya çalışıyor, değiştirmeye, özgür bırakmaya. Kabuk çatlıyor, az da olsa duymaya başlıyor kabuğunu çatlatmayı, kırmayı başarmış insanlar . Sonra farkediyor, onu duymayanlar da var hatta daha mı fazlalar ne. Anlıyor onu duymayanlar kabuğu içinde sıkışmış olan diğerleri. Kendinden önce, sesini dışarı duyurmaya çalışan diğerleri. Kabuğunu çatlatmayı başarmış biri olarak diğerlerine de yardım etmek istiyor, yardım etmeye çalışıyor. Daha öğrenecek şeyi var. Kabuğundan çıkamadan diğer kabukları çatlatmanın, kırmanın çok zor belkide imkansız olduğunu bilmiyor. Çatlamış kabuğundan diğerlerine yardım etmeye çalışıyor, ama onların bundan haberi bile yok kendi içlerinde yardımdan habersiz yardım bekleyenler. Biraz uğraşsalar onlarda kabuklarını çatlatabilse belki birbirlerinin sesini duyarlar ve belkide birbirlerinin kabuklarını kırarlar. Çatlamış kabuğundan uğraşıyor kırmayı denediği kabuktan habersiz. Gücü yetmiyor, yettiremiyor. Önce kendi kabuğundan tamamen çıkması gerçek “ben” i özgür bırakması gerekiyor. Ya da kabuğundan kurtulmuş birinin yardım etmesi gerekiyor. Ya da çatlamış bir kabukla birbirlerine yardım etmeleri gerek. Yardım etmeye çalıştığı kabuğa bu şekilde yardım edemeyeceğini anlıyor. Kabuğun kendi kendini çatlatması veya en güzeli tamamen kırması gerekiyor. Çatlak kabuk yeni birşey daha öğrenerek yoluna devam ediyor. Çatlamış kabuğunu nasıl kıracağını düşünerek. Ve diğer kabukların nasıl kırılacağını. Anlıyor ki bu dünyadaki en zor şeylerden biri bir insanı değiştirmek.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Derya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |