..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Öyküsel > Ayşe ATILGAN




27 Ağustos 2006
Gökten Düşen Üç Elma  
Ayşe ATILGAN

:BCAG:

GÖKTEN DÜŞEN ÜÇ ELMA

Zamanın bir yerinde; kim bilir belki uzuuuun zaman önce belki gelecekte bir zaman diliminde, bir kral yaşarmış. Kral Kora. Zalim mi zalim gaddar mı gaddar bir kral. Gölgesinden korkarmış halk, korkarmış börtü böcek. Halk bilirmiş zalimliğinin gaddarlığının nedenini konuşurlarmış usul usul aralarında “kızının mutsuzluğundan böyle zalim” diye.
Kral Kora’nın kızı Sahira dillere destan güzelmiş. Yüzünü gören büyülenir gözlerine bakan kaybolurmuş ışığın derinlerinde. Bilenler bakmazmış Prenses Sahira’nın yüzüne. Bakıpta unutamamaktan korkarlarmış.
Kral Kora kızının mutsuzluğuna bulamamış çare. Alimler dermiş “ mutsuzluğu iyiye işaret değil kralım.”
Prenses Sahira’nın şerefine düzenlenen şölenler, yemekler, eğlenceler… Hepsi boşunaymış. Yüzü hiç gülmez gözlerinden hüzün akarmış.
Bir gün ormanda hüznü ile dolaşırken ağaçların arasında yavru bir serçe görmüş ağlamaklı. Alıp getirmiş serçeyi saraya. Serçenin mutsuzluğuyla daha da mutsuz olmuş Sahira. Odasından hiç çıkmaz konuşmaz olmuş kimseyle.

Kral Kora çok sinirlenmiş bu duruma. Çağırmış vezirleri sadrazamları alimleri “yapın bir şeyler ” diye. “Gülsün istiyorum bulun bir çare”
Toplanmış vezirler, sadrazamlar, alimler “ne yapmalı” diye…
Düşünmüşler büyük bir çengi.
Dansın, hokkabazın, sihirbazın olduğu büyüüük bir çengi.
Haber salınmış dört bir yana. En iyi dansçılar en iyi sihirbazlar gelsin diye.
Yakılmış meydana büyük ateş.
Toplanmış halk prensesimiz gülecek diye umutlu…
Gözleri sürmeli çingeler sarmış ateşin etrafını,
Başlamışlar kırmızı eteklerini savurarak döne döne dans etmeye…
Sihirbazlar sergiliyormuş hünerlerini sırayla,
Ama ne çare
Gülmez prensesin yüzü…

Tam sıkılmış ayrılacakken Sahira kalabalığın arasından süzülüp gelen bir beyazlı görmüş. Öyle beyazmış ki gözleri kamaşmış. Ateşi yarıp geçmiş beyaza bürünen. Çevresine bakmış Sahira, zaman durmuş her şey donmuş sanki. Alev donup kalmış karşısında, yüzler donmuş, omzundaki serçesi bile hareketsiz. Beyazlara bürünen yaklaştıkça merakı artmış prensesin iyice. Gelmiş Sahira’nın karşısına. Sadece gözleri görünen bu beyazlı yabancıya sormuş “kimsin?” Cevap vermemiş. Gözlerine bakmış dikkatli, görmüş mutsuzluğunu. Tam yıkılacakken yere tutmuş beyaz elbiseli Sahirayı. “Kimsin sen” demiş Sahira yeniden. “Senin aynanım.” Diyerek uzatmış prensese bir fidan. “Bu senin mutluluğunun anahtarı. Binlerce evsize ev, senin mutsuzluğuna çare olacak , düşen her yaprağından yeni bir ağaç olacak.” Fidanı eline veren beyaza bürünmüş yabancı ayrılmış meydandan. Meydandan ayrılırken zaman hareketlenmeye başlamış yeniden. Geçtiği heryere hareket geliyormuş can geliyormuş.Gözden kaybolmuş kalabalığın içinde yabancı . Sahira elindeki fidana bakmış fırlamış ormana. Heyecanlı kazmış elleriyle toprağı. “Sensin demek benim mutluluğum” diyerek dikmiş fidanını. Minik serçesi başlamış şarkı söylemeye. Karşısına geçmiş bakarken farkemiş yüzündeki gülümsemeyi Prenses Sahira.

Halk toplanmış çevresine.
Bakakalmışlar mutlu prenseslerine
Kral aramış beyaza bürünen sırrı…

O gün bugün mutluluk ağacının hangi ağaç olduğu bilinmezmiş. Dikilen her fidanda yürekler çırpınırmış sessiz sessiz. Mutluluk diye diye.
Gökten üç elma düşmüş. Biri Sahira’ya biri bu hikayeyi yazana. Biri de sana.
Sevgi ve ışıkla kal…

Bilirkişi Serapis Bey: Ağaç sevgisi, doğa sevgisi, insan sevgisi, hayvan sevgisi insanı insan değer yapan değerlerdir. Bir insanın bütün bir yaşamı boyunca dikili bir ağacı olması ne güzel.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın öyküsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gökten Düşen Üç Elma
Yolcu
Yavru Kekliğin Gözyaşları
Öğrenmek ve Öğretmek

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yunus Balığı
Ego Üzerine
Metal Fırtına Bağdat Kafe Imagine
Yaratandan İnsana
İnsan Olmak
Artı Eksi= Varolmak
Latife Hanım
Küçük Şeyler
Canın Bugün Birşeylere mi Sıkıldı?
Zamanın Kendi İçindeki Doğrular


Ayşe ATILGAN kimdir?

Ayşe ATILGAN

Etkilendiği Yazarlar:
Kerime Nadir


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ayşe ATILGAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.