Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Gözleri... Küskün, kırgın bakan gözleri. Bakmasından da, görmesinden aciz gözleri... İçinin karanlığı gibi kara gözleri... Görmek istemiyordu işte. Bir zaman bakmaktan zevk alacağı ışıltıları göremeyecekti baktığında gözlerine. Özlediği yoktu ki artık gördüğü. Kocaman bir anlamsızlık, anlamlandıramamak vardı yerinde.kocaman bir soru işareti, cevabını bildiği. Neden baksaydı o zaman? Burnunun direği sızladı bunlar geçerken aklından. İçinden bir yerleri kanıyordu. Azar azar, ılık ılık kanıyordu işte. Kırmızıydı da her yer gören yoktu kendisi gibi kanları. Gözleri durmadan akıtıyordu kanlı yaşlarını da gören yoktu içinin kanı gibi. İçine akıtıyordu çünkü gözyaşlarını da. Buydu işte acı. Yaşasın nihayet böylesiyle de tanışmıştı acının. Bir bu türü kalmıştı zaten tatmadığı, buda olmuştu. Yaşasın! “Yaşasın!” deyip gülümsedi kendine, camdaki yansımasına bakmadan yine. Çok anlamsızdı her şey. Korkunçtu ayrıca. Korkunçluk içini kanatan, acıtan duyguda değildi; Her şeyi açık ve net anlamasındaydı. “Kör aşık olsaydım keşke” dedi. “Taş olsaydım, toprak olsaydım da tekmeleseydi beni gelen geçen. Canım bu kadar yanmazdı”. Dayanamıyordu, dayanırken işte. Acıyordu her zerresi. İsyan etmeyecekti, pişmanlığı yoktu çünkü. Yok bir tek şeye pişmanlığı vardı aslında; .... Acırken ve de kanarken içinde bir yerler, ki kalbi değildi kesinlikle bu yer, yok oluyordu. Sevgisi, sevgisine inancı ne kadar var ediyor ise o kadar da yok ediyordu işte şimdi. Yok oluyordu, varlığıyla. Hıçkırdı... Kızdı sonra kendine. Ardından güldü. Gülmeliydi de, komikti hali. Traji-komik hem de. “Ne geldiyse başına hak ettiğinden” dedi dinlemek istemediği bir ses. Doğru hak etmişti. “Çirkindi ama doğruydu” :)))))) “Herkesler haklıydı da bir “o” haksızdı demek!”. Böylesi gurur vericiydi. Herkese, herşeye rağmen..... Derken bir çırpıda hiçbir şey olmuştu işte. Yaşam bitmişti. Hatta hiçbir şey bile değildi. Hiç bile değildi. Anlamsız bir ifade miydi artık? Belki de... Özlemiyordu hayret! Sesini de duymak istemiyordu. Kızmıyordu da. Ama kırgındı. Kendine kırgınlığından büyük değildi ona olan kırgınlığı. Anlamsızdı her şey gibi kırgınlığı da. Anlamsız kılmıştı yaşamı, sırtına sapladığı bıçakla. Yaşardı gözleri. Yazarken yaşardı hem de. Hâlâ baktığı yerdeydi, hatta gözyaşının düştüğü yerde. Acıyordu. Ve de kanıyordu... Dinmeyecek gibiydi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serpil Başol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |