..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Serpil Başol




18 Kasım 2004
Ortaköy de Bulutlu Bir Geceden...  
Serpil Başol
Kendimle sohbet etmemiştim uzun zamandır. Sorular sormamıştım. Peki bu soruların cevaplarını biliyor muydum ben? Ya da cevapları var mıydı?


:BIIJ:
Bulutlu bir geceydi. Bulutlu bir gecenin ortasında, denizin kenarında, dalgaların küçük sıçrayışlarını seyrediyordum. Başımı kaldırıp göğe baktım. Geçip gidiyordu yine gri bulutlar hiçbir şeye aldırmadan. Hep böyle idi zaten bu gri bulutlar. Hep kendilerini düşünür, aldırmazlardı onlara bakanlara. Biraz durup biz de bize bakanlara bakalım, demezlerdi. Geçip giderlerdi işte öyle. Sessizce… Alay edercesine…

Yanımda gönülsüz duranlarıma “beni biraz sessizliğimle bırakın” dedim. Sağ olsunlar beni benimle bırakıp biraz daha ısınacakları bir kuytuya gittiler az geride.

Biraz daha baktım dalgaların siyahına. İçime çektim denizin kokusunu. Ne kadarda karanlıktı. Ah ettim kocaman, içimden. Oturdum sonra lambanın yanındaki banka. Şalıma sıkı sıkı sarıldım. Bankın ortasına geldim. Deniz müthişti. Gece lacivertti, deniz de lacivertti. Gri bulutlar hareket ediyordu ağır ağır. Derin bir nefes aldım aşina olduğum iyot kokusundan. Çevremdeki hareketleri izlemeye devam ettim.

Sol tarafta Ortaköy Camisine takıldı gözüm. Yerden yansıtılmış ışıklar camiye ulvi hava vermişti. Avludaki balık tutan 3 kişiye takıldı gözüm. Zevkle ve hallerinden gayet memnun oltalarını en uzağa atmaktaydılar. Ne kadar mutluydular. Etraftaki kimseyi görmüyordu gözleri adeta. Sonra avlunun bahçe demirlerine asılı yazıyı okudum. “Avluda balık tutmak yasaktır”. Güldüm, balık tutmak için oltalarını hırsla fırlatan balıkçılara. Sanırım yazı pekte önemli değildi onlar için. Ne kadar da huzurlu görünüyorlardı. Gıpta etmişimdir hep kimseyinin dediğini umursamayan insanlara. Tek kendilerini umursarlar, o da bazen.

Sağ tarafımdaki bankta iki kişi oturmuş konuşuyordu. Hararetli hararetli iş hayatlarını, başlarına gelen kötü olayları, nasıl kazık yediklerini, hayatın ne acımasız olduğunu anlatıyorlardı. Uzun zamandır birbirlerini görmeyen iki dost oldukları o kadar belli idi ki.

Dostluk ne güzeldi ya! Benim de İstanbul da böyle bir can dostum yok muydu? Beraber olduğumuz da hiç ayrılamamış gibi kaldığımız yerden devam ettiğimiz can dost. Kaç tane can dostum vardı benim acaba? Epeyce vardı şükürler olsun. Hatırladıklarım beni mutlu etti:))

Sonra önümden geçen bir kız ve ardından takip eden annesinin kısık sesle yaptıkları tartışmaya kulak misafiri oldum. Gülümsedim yine. Problem neydi acaba? Anne kızına neden bu kadar kızgındı ki?

Az ilerde 3 kız 1 erkek kumpir yiyen guruba baktım başımı çevirip. Kızların, o muhitin şımarık kedisi olduğu belli kediye kaşık kaşık kumpir yedirmelerini izledim. Kedi hopladıkça nasılda şen kahkahalar atıyorlardı. Böylesi genç olmak, genç kalabilmek, neşeli kahkahalar atabilmek. Ne güzel, ne güzel!

Sonra sımsıkı kravatı bağlı beyefendi ile samimi ama seviyeli sohbet eden bayanı izledim birazda. Aleni flört müydü bu acaba? Sohbetten çok keyif aldıkları görülüyordu. Ayakta nerdeyse yarım saati geçik konuştular. Sonra gecenin karanlığını yarıp bir küçük çocuk geldi koşarak, elinde kırmızı gonca güllerle. Beyefendi almak istedi. Ama hanımefendi aldırmadı. Beyefendi bir türlü cesaretini toplayıp alamadı gülleri. Tavrını görmeliydiniz ama, çok hoştu. Çok çok hoşlardı zaten:))

Çiçekçi çocuk banktaki kumpir yiyen gençlere yöneldi. Ama onlardan da gül alan çıkmadı. Çocuk, elerlinde güllerle geldiği gibi koşarak kayboldu gecenin içinde.

Bu sırada önümden geçen bir tipi fark ettim. Aynı kişinin 3 üncü geçişiydi bu. Yanımdaki banka oturan az önceki anneye kendini anlatmaya başladı sebepsiz. Tesisat işi yapıyormuş, Ankaralı imiş, buralar yaşanacak yer değilmiş, işi çok güzelmiş ama, çok para kazanıyormuş. Ne kadarda yüksek sesli konuşuyordu. Sırf gürültü kirliliği diye düşündüm. Hoşlanmam ben sırf konuşmuş olmak için konuşanlardan.

Birden denizin sanki bana seslendiğini duydum. Nasıl olurdu ki bu? Bu deniz benim sevgim denizim değildi ki! Beni tanıyor olması imkansızdı. İmkansız mıydı? Derinine baktım denizin. Işıklar nasılda oynaşıyordu, tıpkı benim denizimin oynaştığı gibi. Yoksa deniz hep aynı deniz miydi? Sevgim miydi? Nerdeydim ben peki? Sevgim neredeydi? İçimde mi? Yanımda mı? Bende mi?

Kendimle sohbet etmemiştim uzun zamandır. Sorular sormamıştım. Peki bu soruların cevaplarını biliyor muydum ben? Ya da cevapları var mıydı?

Yalnızdım ben. Ama yalnızlığımla değildim. Özlediğim birilerini yanımda hissetmek istedim uzaklardaki kız kulesine bakarken. Ansızın gelmesini istedim. Gönülden çağırdım. ” Gel ya lütfen, gel” dedim. Kızdım neden beni duymuyor diye. “Duy beni, duy” dedim. Bir gün duyar mıydı acaba? Duysa ne süper olurdu. Şöyle ansızın gelse mesela. Çok özlemiştim. Her zamankinden çok belki de. Evet evet. Her zamankinden çoktu özlemim bu defa. Başkaydı da.

“Hiç bu kadar yakınımdayken uzak olmamıştın bana” demişti. Uzak mıydım gerçekten? Gelseydi işte sesimi duyup ne kadar yakın olduğumu anlayacaktı. Ben nasıl uzağında olabilirdim ki? İmkansızdı bu. O bu kadar içimdeyken üstelik, uzak olmam biraz zordu. Canımdan çağırdım, duymuyordu beni.

Ben böyle dalmışken kendimle konuşmaya biri belirdi yanımda. Elinde kocaman bir bardak çay tutan garsondu. “Arkadaşlarınız size çay ikram ediyorlar” dedi. Bir uzattığı kocaman bardağa baktım, bir garsona baktım başımı kaldırıp, bir de ardıma dönüp baktım. Kimsecikler yoktu. Beklemediğim, çağırmadığım en alakasız kişi gelmişti. Boş bulunmuştum ve çok korkmuştum. Şüpheyle elindeki bardağı alırken garsonun nereden gelmiş olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum.

Öyle dalmıştım ki yine düşüncemin derinine, herkesler, her şeyler silinmişti etrafımdan. Öyle yürekten çağırıyordum ki özlediğimi, kimseleri göremezdim.

Çayımın şekerini karıştırırken tekrar dönüp ardıma baktım. Karanlıkta oturan arkadaşlarımı görmüştüm nihayet. Görmeseydim kendimden şüpheye düşecektim. Gerçekten Ortaköy Sahiline yalnız geldiğimi falan düşünmeye başlamıştım.

Bir yudum aldım çayımdan. Sıcaktı. Gecenin soğuğuna karşı ısıtmazdı ama en azından ağzımda güzel bir tad oluşurdu sıcaklığıyla. Koca bardağı yudum yudum içtim sevgimmiş gibi gülümseyerek. Sevgim denizim gelemese de benimleydi işte. Huzurumdu o benim.

Çayımı içene kadar sabırla beklediler arkadaşlarım beni. Isınmak için birbirlerine sokulmuşlardı. Ben, belki de bu soğukta, denizin kenarında oturmamla çok anlamsız geliyordum şu dakikalarda onlara. Yazdığım yazılarda anlamsız geliyordu zaten çoğu defa. Aldırmadan keyifle içtim ben çayımı. Madem benim için gelmiştik buraya, tadını çıkartmalıydım.

Çayım bitince son kez gökyüzünün lacivertliğine baktım, geçip giden gri bulutlara, yıldızların parlaklığına, köprünün uzaktan gözüken asaletine, kız kulesine, uzaklarda ama bir o kadar da yanımdaki sevgim denizimin yansımalarına, her şeye her şeye baktım. Unutmak istemediğim her şeye baktım. Bu geceyi sevmiştim. Canımdan, yüreğimden çağırdığım gelmemişti ama yine de bu geceyi sevmiştim. Ortaköy Sahilinde güzel bir gece geçiriyordum.

Sevgim denizimle aynı havayı soluyordum. İçime çektim müthiş havasını. Ayakta duruyordum sevgim denizime bakarak. Vermese miydim geri nefesimi acaba?

Huzuru düşündüm. Bunu düşünmeliydim. Ve bana bu geceyi armağan eden arkadaşlarımı artık azad etmeliydim. Donmak üzereydiler. Bu gece için teşekkür etmeliydim. Ettimde elimdeki bardağı masalarının başındaki garsona uzatırken.

Yine görüşelim başka yerde başka zamanda sevgim denizim dedim. Sevgimle kal ve de………

.Eleştiriler & Yorumlar

:: muhteşem ötesi....
Gönderen: Göknur SARAL / trabzon/Türkiye
11 Şubat 2005
Hep yaşanılanlar.. ama bukadar güzel dile getirmek herkesin harcı değil ... eline yüreğine sağlık...

:: yanındaydı
Gönderen: seyfi çelikkaya / Yozgat/Türk ve Caicos Adaları
23 Kasım 2004
merhaba sevgili serpil... banka oturup, denizin dibine doğru daldığın an, çağrıda bulunduğun hemen yanıbaşındaydı. yüreğindeydi, tenindeydi, beynindeydi. eğer olmasaydı, böylesine güzel bir tasvirde bulunabilir miydin? denizin dibine baktığında gördüğün berraklık ve derinlik yüreğinin aynası değil miydi? aşk bu kolunda taşımaktan, yürekte taşımak daha iyidir. nedeni bulamazsan, bir ara anlatırım. sevgiyle kal, görüşmek dileğiyle seyfi




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aradım Seni Canımcım...
Bugün Çaresizlik Dört Yanımda...
Gecenin İçinde Yalnızlığımla...
Özlemek Ne Ki?
Sevgim Denizimli Bir Gün :)
Eylül
Denizim, Yağmurum, Rüzgarım... Sizleri Seviyorum...
Yaşamam mı, Ölmemem mi Daha Tuhaf?
Mutlu Bir Gün :)
Akşamın Alacasında Sahil... Burasıydı İşte!

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Işığın Olmak İsterdim...
Masal Bu Ya!
Aşk Yalnız Yaşanır...
Zaman
Seni Sevmemin Bedeli, Seni Özlemek Olmamalı...
Özlem Dolu Bu Gece!
İstenen Sonsuz Aşk...
Acıyordu... ve de Kanıyordu...
Mor Dağların Ardında ki Beyaz Bulutlar...
Bir Küçük Nilüfer

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen... Sevilensin Ya... [Şiir]
Bu Şiiri Sana Yazdım... [Şiir]
Son Bir Gözyaşım Kaldı! [Şiir]
Adın... Dilimin Ucunda [Şiir]
Sesin Martı Çığlıklarında [Şiir]
Sevgimdin [Şiir]
Sen Ağlama Sevgili [Şiir]
Sensiz Yarımım, Biliyorum... [Şiir]
Gece... [Şiir]
İmkânsız Şiir [Şiir]


Serpil Başol kimdir?

Yüreğimdeki sonsuz sevgilerimi , özlemlerimi, mutluluklarımı, hayallerimi, hayalkırıklıklarımı, kısaca yaşamımı kelimelerimle dillendirirken yanımda birilerinin olmasını istedim. . . İstedim ki bu birileri, okuduklarında kendilerini bulsun. . . Ve yaşamı bir şekilde paylaşalım. . . İstediğim , dostluk ve hoşgörü ile dolu bir paylaşım. . . Başka ne isteyebilirim ki?

Etkilendiği Yazarlar:
Genelde çeşitli yazarları okumayı severim... Klasiklerden Dostoyovski en sevdiğim yazardır... Günümüz yazarlarından ise A. Hamdi Tanpınar, Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf ve aklıma şuan isimleri gelmeyen daha pek çok şair ve yazarı okumayı severim.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Serpil Başol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.