Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Ben karıştırıyorum bir takım kavramları. Burnum sızlarken, gözlerim yaşarırken aklımdan hiç çıkmayana "çok özledim seni" diyorum. Hatta "çok çok çok özledim" diyorum. Bilmem, bu hasretlikmiş. Öyle diyor sevdiğim. Geçmişteki özlediklerimi hatırlatan yazıyı okuduktan sonra, çok sevdiğim çocukluğum geldi aklıma. Ara ara zaten çok düşünürüm, mutlu çocukluğumu. Ne güzel günlerdi o günler. İşte özlem bu, sözünü duyar gibiyim. Yaptığım yaramazlıklar tek tek resmi geçit yapıyorlar. İyi ki de yapmışım o annemin çok kızdığı yaramazlıkları:)) Sonra bir başka yazıyı okurken lise çağımda tanıştığım antikacı geldi aklıma. Tam Yalı Camisinin karşısında, küçücük bir dükkanı vardı. En sevdiğim ve hep yanımda varlığını hissettiğim arkadaşımla müdavimiydik biz bu antikacının. Benim gözüm en az 70 yıllık olan lambadaydı. Nasıl olup ta kırılmadığına şaşardım. Sonra bir şekerlik bulmuştum, içinde pirinç bir kaşığı olan. Sonra bir tütün tablası. Sonra eşi kırılmış bir şamdan. Hafif göbekli, kumral, yer yer saçları beyazlamış, top sakallı, babacan ve yüzü daima gülümser antikacı amca her sorduğuma sabırla cevap verirdi. Bıkmazdı benden. Sanki bana ille bir şey satmak ister gibi hareket ederdi. Al sen bir şeyler yaparım, derdi. Çok para biriktirirdim o zamanlar. Son kuruşuma kadarda kitaplara yatırırdım. Bir türlü kısmet olmadı bu antikacıdan bir şey alabilmek. Hiçbir zaman param yetmedi hoşlandığım eşyayı almak için. Hiçbir zaman tercih hakkımı kullanıp, almayı düşündüğüm kitabı almayı ertelemedim. Ve hiç bir zaman bir antika satın alamadım. Ama sağolsun beni yakınen takip eden arkadaşlarım sevdiğim şeyleri tek tek hediye ettiler bana. Böylesi daha değerliydi belki de. Diğerini hiç yapmadığım için bilemiyorum. Neden özlediklerim arasında ilk hatırladıklarımdan bu antikacı, bilemiyorum. Okuduğum yazı çağrıştırdı sanırım. Şimdiler de eskiden sevdiğim yerlere gitmekten korkuyorum. Yeni başladı bu korku. Yakın zaman da 18 yıldır gitmediğim köyüme gittim ben. Hatırladığım gibi kalmamış tabii ki çoğu şey. Öncelikle dedemsiz köy köy değildi. İlk iki günüm bol gözyaşlı, bol hüzünlü geçti. Ama sonra harika 10 gün geçirdim. Her baktığım yerde mutlu çocukluğumun kırıntılarını yaşadım tekrar. Köyüm de adım atmadığım yer kalmadı nerdeyse. Bana ömür gibi gelen hatıralarımın aslında kısa zaman aralıklarında yaşandığını gördüm büyük bir şaşkınlıkla. Öyle büyük bir korku yaşadım ki hatıralarım bana ihanet edecek diye. Neyse ki zamana yenilse de silinmemişlerdi hatıralarım. Hâlâ beni tanıyanlar vardı üstelik:)) Özlenilenler ne kadar çok olursa insan o kadar şanslı mıdır acaba?"Ne mutlu bana, özlediğim çok şey var!" diyerek hüzünlenmek yerine daha mı çok gülümsemeli acaba yaşama? Bilemiyorum tabii ki bunu da. Ama ben öyle yapıyorum. Hatıralarımı özlüyorum ama mutlu da oluyorum. Özlem dolu bir gece yaşıyorum ben bu gece. Buruk gülümsesem de sahip olduklarımla mutluyum. Yaşamdan çok fazla beklentim olsa da özlediklerimle mutluyum. Sevgim denizim, özlediklerimin arasına girme sen olur mu? 10-12-2004
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serpil Başol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |