..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > ERDEN ERKİN




16 Şubat 2006
Aşkın Hüzünlü Yüzü...  
ERDEN ERKİN
Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır! ERDEN ERKİN


:BHBGC:
AŞKIN HÜZÜNLÜ YÜZÜ...



Genç adam, sabahın bu erken saatinde yurtdışından dönüyordu. İşçi olarak yurtdışında çalışıyordu. Daha yeni evliydi, geçen yaz tatile geldiğinde evlenmiş ve yirmi gün kadar evli kaldıktan sonra tekrar işinin başına, yurtdışına dönmüştü. Genç karısını bırakıp gitmek ne kadar zor olsa da, istemeye istemeye gitmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise tekrar yıllık izne ayrılmış ve eşine haber vermeden evine dönüyordu. İçi kıpır kıpırdı. Eşini çok özlemişti. Yirmi gün evli kalmak ve ayrılmak kahretmişti zavallı adamı, işte dönüyordu şimdi, sevdiğine, biricik eşine bir dakika sonra kavuşacaktı.


Evin bahçe kapısını açarak içeri girdi, bahçe mesafesi çok az olmasına rağmen ona sanki uzun bir yolmuş gibi geldi. Elindeki valizini yere bıraktı. Cebinde kapı anahtarını aradı. Kapıyı gürültü etmeden açmak ve sabahın bu çok erken saatinde eşini uyandırmadan eve girmek ve sürpriz yapmak istiyordu. Anahtarı kilide sokarak sessizce açtı kapıyı. İçeri girdiğinde yatak odasının yarı aralık kapısına yöneldi.


Kapıyı hafifçe itti, kapı ardına kadar gürültü çıkarmadan açıldı. Eşi çırılçıplak yatakta uzanmış uyuyor, yanında da kim olduğunu bilmediği genç bir adam çırılçıplak karısının yanına uzanmış yatıyordu. Beyninden vurulmuşa döndü adam, ancak değmezdi, hiç sesini çıkarmadı, eşini uyandırmadı bile; geldiği gibi geri döndü. Kapıyı sessizce kapadı. Dış kapının önüne bıraktığı valizini aldı, bahçe kapısını açarak dışarı çıktı.


Genç adam bir daha gelmedi, o gün bugündür bir haber de alınamadı adamdan.



Bu öyküyü anlatmışlardı bana yıllar önce, şimdi nedense aklıma gelivermişti. Gece nöbetçi subayıydım bölükte, ikidebir firar eden bir er vardı : Çorumlu Halil. Biraz kafadandı, Çorum' un köyündendi Halil. Sevdiği kız onu terk etmiş ve evlenmişti yıllardır. Kadın evlenmiş fakat Halil' den kurtuluş yoktu. Bütün gün kadının evinin karşısındaki bahçede oturuyor ve kadının penceresini gözlüyordu. Kadının kocası bir kaç dövmüştü Halil' i, jandarmaya şikayet etmişti, ne mümkün! Zira ortada suç yoktu; en son jandarma ve köyün büyükleri Halil' i yok say, Allahın delisi işte! Onunla bir mi olcaksın demişlerdi. Halil askerlik çağına geldiğinde fırsat bu fırsat deyip Halil' i askere göndermişlerdi. Halil de benim yedek subaylık yaptığım bölüğe düşmüştü. Her nöbetimde işim yoksa geç vakit Halil' i buldurtur biraz laflardım, çok da severdim, çok yardımcı oldum kendisine. Sık sık firar ederdi Halil, artık bıkmıştık, her firar ettiğinde doğru köye gidiyor, geçiyor kadının evinin karşısındaki bahçeye, hemen jandarmaya haber veriliyordu Halil firar etmiş diye, yakalanıp postalanıyordu gerisin geri bölüğe.


Bölük kapısında Halil gözüktü, topuk selamından sonra, "Emret komutanım!" diye bağırdı.
"Gel Halil gel, geç karşıma otur şöyle!"
"Olur mu hiç komutanım!"
"Olur, olur, geç hadi!"

Biraz lafladık, kızı anlattırdım Halil' e yine, uzun uzun nasıl sevdiğini anlatıyordu bana.
"İyi ama Halil kız evlendi, artık çocukları var, kocasını da seviyor, peki sen daha ne istiyorsun bu kadından?"
"Ah komutanım sorma, uzaktan da olsa onu bir görmem bana yeter! Ben bu yola baş koydum! Artık ne bir iş yapacağım, ne güç. Geçeceğim evinin karşısına hep öyle bakacağım bön bön..."

Halil' i gönderdikten sonra nöbet mahallerini kontrole gittim, döndüğümde başka bir öykü geldi aklıma.

Ey aşk sen nelere kadirsin dedim içimden. Bu nasıl bir aşk, nasıl bir yaşamdır böyle hep hüzünle biten; bir tarafın tutkuyla istediği, karşı tarafın reddettiği bir yaşam!


Eski Foça' da Club Med tatil köyünü çok severdim, hala da çok severim ve arada uğrarım işim gereği. İşte bu tatil köyüne gittiğimde sık sık tekneyle Eski Foça' ya giderdim, dostlarla buluşurduk, bir yerlere takılırdık, oturur, balık yer, içki içer eğlenirdik.

Bu eğlenceler hep deniz kıyısında olurdu. Az ileride bir bank vardı, bankın yanında ayakta duran ve devamlı sigara içen, biri bitmeden diğerini yakan bir adam dururdu. Her geldiğimde bu manzara aynı şekilde tekrarlanıyordu. Merak ettim sordum, ya bu adam kimdir, neden oturmaz da hep böyle ayakta durur, denize bakar, sigara içer, yorulmaz mı?


Adam bir kızla nişanlanmış, ikisi de Foça' da bir kamu kurumunda memur, çok mutluymuşlar. Bir gün bu bankta ikisi otururken ne oluyorsa kavga ediyorlar ve kız çıkarıp yüzüğü adama veriyor, arkasına bakmadan çekip gidiyor. Adam o kızgınlıkla ayağa kalkıyor, yüzüğü tuttuğu gibi denize fırlatıyor ve hep öyle ayakta kalakalıyor. Akşam karanlık basınca gelip evine götürüyorlar, sabah tekrar geliyor adam. Bu yıllardır böyle sürüp gidiyor. Bu arada adam da kafayı üşütüyor, çalıştığı yerden de çıkarıyorlar ve yıllardır burada, bu bankın yanında nişanlısının dönmesini bekliyor.


Nişanlısı da her işe gidişinde, yemeğe çıkışında bu bankın önünden geçiyor ve adama bakmıyor bile. Üstelik evlenmiş ve çocukları varmış.

Kadını çok merak ediyorum, bana yarın erken gel diyorlar, kadını sana gösterelim. Ertesi günü tekne beni erkenden getiriyor, banka gidip oturuyorum, adam da ayakta sigara içiyor. Arkadaşım gelip yanıma oturuyor ve işte bak şu karşıdan gelen siyah bluz, kırmızı etek giyen kadın diyor. Banka yaklaştığında ayağa kalkıyorum. Gözlerini mutlaka görmeliyim. Kadınla göz göze geliyoruz, hafifçe gülümsüyor bana, o an içim sızlıyor ve adama bir kez daha acıyorum.

Ah aşk, ey aşk, sen bu musun, hep bu hüzünlü yüzünü mü göreceğim senin? Hiç mi mutlu yüzünü göremeyeceğim ey aşk?

Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır!

ERDEN ERKİN...
AŞKIN HÜZÜNLÜ YÜZÜ...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Aşkın gerçek yüzüdür hüzün
Gönderen: Mavi Su / İstanbul/Türkiye
10 Ocak 2007
Aşkın mutlu yüzünün sadece hayal olduğunu düşünüyor insan çoğu kez, satırlarınıza yansıdığı gibi..Çünkü aşk..Aşk ,hasretle besliyor kendini.. Aşk, acı ile kuvvetlendiriyor ateşini... Aşk, sevgiliye ilahi bir ışık yansıtıyor yüreğinden , bilebildiği her güzel şey ile süslüyor bedenini ve ruhunu... Bir zaman sonra sevgili, bambaşka biri oluyor sevilenden...Aşk ,kendi öyküsünü yazıyor...Mutluluğa döndüğünde yüzünü ,kırk yılın birinde .. güneş görmüş buzdağı gibi eriyip bir göl oluyor sevgiden..Dalgalarını yitirmiş bir deniz gibi uslu ve sakin.. Ama artık aşk, aşk olmuyor..Ondandır belki olmadık herşeye "aşk olsun" diye söylenişimiz kimbilir.belki de aşka aşık insanlarız..

:: Acaba öyle mi?
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
28 Şubat 2006
Sevgili Erden Erkin; Aşk hakkında söylediğiniz -son cümle- gerçek mi acaba?Yoksa; sonu hep böyle acı biten aşklar kaleme alındığı için mi, biz aşkı böyle tanımlıyoruz?............Sevgiyle kalın...Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çamur Nedir?

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mazi İçimde Yaradır
Gidenin Ardından...
Bir Gidiş Gittin Ki…
Bayramın İlk Günü...
Samanyolu
Gonca Gül
Bu Gece Yılbaşı
Bir Anı
Mankenler Dünyası
Tuhaf Bir Raslantı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seninle Aşkımız [Şiir]
Karanlığın Gözleri [Şiir]
Son Bölüm [Şiir]
İçimdeki Fırtına [Şiir]
Yalnızlık [Şiir]
Sen de Gittin Oldun El [Şiir]
Mutluluk Masalları... [Şiir]
Armağan [Şiir]
Sabah Saat Beşti [Şiir]
Doğanın Değişen Dokusu [Şiir]


ERDEN ERKİN kimdir?

Bilmiyorum şimdi kiminlesin, nerde? Eğer düşmeseydim ayrılıklarla derde, seninle çok mutlu olurdum, olur olmaz her yerde. . . Ne olur gitme, kal! Bitmesin bu masal. . . ERDEN ERKİN Uluslararası Turizmci

Etkilendiği Yazarlar:
Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır. ERDEN ERKİN


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ERDEN ERKİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.