"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Sustular öylece, çaylarını yudumladılar. O anı işaretledi kadın, o anda var olan bütün duyguları. Şimdi dedi ne önem taşıyor içimizde. Sustular yine, susadılar birbirlerine. Adam da kadında tenlerinde başlayan titremeyi yüreklerine taşıdılar. Kabardı yürekleri, kabardı istekleri. Tükendi bütün umutları. Anladılar o vakit vaktin çok geç olduğunu, utandılar birbirlerinden, usandılar yarınlarından. Kadın dudaklarındaki ruju sildi, hayatının şimdiki izlerini sildi. Anlarını, anılarını sildi. Yakın geçmişin tüm izlerini sildi. Bir şeylerden kaçmaya başladı kadın. Görünme tanınma korkusuyla telaşlanmaya başladı. Kelimeler çabuk çabuk çıkıyor ağzından, gözleri sürekli adamdan uzakta etrafı kolluyordu. Kalkabiliriz dedi adam. Kadın yere düşmüş kâğıdı alırken öylece susakaldı. Konuşacaktı sustu. Ağzından kelimeler fışkıracaktı sustu. Ağlayacaktı sustu. Sustukça sustu kadın, içine çekildi. Heyecan ve korku dolu içine çekildi. Ağzını açtı sustu. Bu susuş yüzyıllarca sürdü kadında. Kalkabiliriz istersen dedi adam. hayır dedi kadın sözlerinin nereye gideceğini bilmeyen bir ses tonuyla, utangaç bir sesle. Korkak, cesur, onurlu bir insan sesiyle. Hayır, şimdi değil dedi kadın. Adam karar yetkisinin onda olduğunu bütün yetkiyi bir anda ona verdiğini, doğru zamanın onun tarafından belirleneceğini anladı. Maratonu zar zor bitirmiş bir atlet gibi soluksuz kaldı, yorgun düştü. Başını onaylar anlamında salladı. Dışarıda yağmur başlamış, insanlar korunacak saçak arıyordu. Adam karşısında oturan çiftin neden olduğunu çözmeye çalıştığı kavgalarını izliyordu, anlayamıyordu. O noktada tuttu düşüncelerini, şehrin iki kilometre uzağında bekleyen sevgilisini düşünmeksizin seni seviyorum dedi. Sigara yaktı. Kadın şaşırdı derin bir nefes aldı sigarasından, elini nereye koyacağını şaşırdı. çok cesursun dedi. Yağmur iyice bastırmıştı, adamın iki kilometrelik yolu vardı, altı saat geçmişti, yürüyelim mi dedi kadın. Adam isteksizce itiraz etti. Boynundan başlayıp ayakucuna giden bir ürpermeyle doldu bedeni, korktu. Dışarıya baktı. Adam dışarısı, yani yürümek iyi bir fikir değil dedi. Telefonu çaldı, kapattı telefonunu. Gözlerini kadına çevirdi. Görüyorsun ya hayat gerçekten çok tuhaf dedi. Kadının telefonu çaldı, izin istedi, açtı telefonu konuşmak için dışarı fırladı. Dışarısı kalabalıktı, kalabalık yağmurdan kaçıyordu, yağmur hızını azaltıyordu. Kadın süratle konuşuyordu, zaman hızla akıyordu yetişemiyordu adam, yoruluyordu. Bekliyordu yıllardır, yüzyıllardır, bin yıllardır bekliyordu. Altı saattir merakla yolunu gözlüyordu adamdan iki kilometre uzakta şehrin anlamsız kalabalığında. Adam kadına bakıyordu, kadın gülümsüyordu, az kaldı işareti veriyordu gözleriyle. Adam kapattığı telefonu açtı, çaldı telefon kapadı yine, korktu. Kadın pardon diyerek oturdu sandalyesine, konuşmak zorundaydım günün bu en konuşulur vaktinde. Nişanlımdı dedi kadın gözlerini kaçırarak. Kadın eskiye dalmıştı, ellerinin terlediği ilk günü anlatmıştı. Adamın zaten bildiği bir günü adama anlatmıştı. Adam gittin ama dedi. Kadın aldattın ama dedi. Almamıştı adam, aldatamazdı. Bilmiyordu kadın adamın içindeki o anlatılmaz bağlılığı. aldatmadım dedi adam aldatamazdım inanmıyordu kadın, inanmak için artık çok geç diyordu. Çıkılan yollar, ezberlenen hüzünler, şehirler, şiirler, insanlar, duygular girdi diyordu hayatımıza. Başka başka şehirlerde başka başka hayatlar sürdük sinsice, sessizce. Unuttuk geçmişin ayrıntılarını, aldattık yarınları, hastalandık. Gündelik hayatın günlük sıkıntılarında boğulduk. Ayrıldık anlamadan ve belki istemeden. seni seviyorum dedi adam. Kadın ağlamaya başladı. Kadının gözlerinden bir dünya geçti, yıllar geçti. Okunulan kitaplar, geziler, sıcak saatler geçti. Kadın heyecanlandı, adamın elini tuttu. Elini çekmedi adam, uzattı daha rahat tutsun diye. Sakın Dönme çaldı o anda radyoda, kadın ağladıkça ağladı şarkıda. Kalktı sarılmak için adama yerine oturdu yerine. Buz kesilmiş sandalyesine, soğumuş çayından bir yudum aldı. Adama baktı, gözlerine düşen saçını geriye savurdu, ela gözlerini çıkardı, nemli, ıslak, uzun kirpikli gözlerini. Büyülendi adam. Büyüdü içindeki duyguları. Büyüdükçe boğuldu. seni seviyorum dedi. ne kadar cesursun dedi kadın. Utanmadı adam. Ellerine baktı, beyaz ellerine, uzatılmış, ojeli tırnaklarına baktı. Tuttu kendini adam, tutmamak için kadının ellerini anladı kadın. yapmalısın tutmalısın ellerimi dedi. Adam cama vuran yağmura çevirdi yüzünü. Sustu. Aydınlığım, adamlığım nerdesindiye sayıklandı durdu adam. Hep bir karanlığın içindeymiş gibi elleriyle yokladı yaşamını. Kalkalım dedi kadın adam şaşırdı bir anda ne diyeceğini nasıl diyeceğini bilemedi. Başıyla onayladı sadece duralım biraz daha demesini bekliyordu kadın biraz daha en azından beş dakika daha oturalım demesini bekledi kadın adam hiç ağzını açmadı çünkü kadındaydı tüm yetki çok değil bir saat önce vermişti yetkiyi nasıl isterse öyle olacaktı. Kadın adamın elini tuttu, dudaklarını dudaklarına değdirmek istedi ateşli bir istekle öpmek için çıldırdı kadın. Öpemedi. Ürktü. Adam tüm bunlardan uzaktaydı kadının yanındaydı, geçmişin gölgelerindeydi. Sokağın başından çok basamaklı merdivenleri tırmanmaya başladılar. Şehir çok soğumuştu. Kadın daha da bir üşüdü. Birazdan yine ayrılacaklardı, birazdan birbirlerinden olanca uzakta yaşamaya devam edeceklerdi. İçi titredi kadının, adamın elini tuttu basamakları yavaşça çıkarken, adam kadının tırnaklarına dokundu. Eski alışkanlık iştededi kadın vazgeçememişsin Vazgeçemedim dedi adam. Merdivenlerin başında bir dilenci sadaka için dua ediyordu Allah sizi ayırmasın yavrum ne olur bir ekmek parası Allah böyle iki sevgiliyi ayırmazdı kuşkusuz ama belli de olmazdı hani. Belki onları lanetlemişti. Uzun zaman önce ayrılmışlardı işte, hem de yakın bir zamanda ve bu ayrılıktan sonra ikisi de başka başka insanların tanımadıkları yüzlerinde huzur aramışlardı. Belki bulmuşlardı ama geçici bir heves gibiydi bu istekler. fakat işte sonuçta başka insanlar vardı hayatlarında ve onlarla geçecekti hayatları. Yolun sonu şimdi sen gideceksin sadece sen mi ben de bu soğuk şehirde seni bırakıp gitmek hem de ne zaman göreceğimi bilmeden yaşamak bundan sonrasında Sırt sırta verdiler ve yollarına devam ettiler. Artık iki ayrı yolda ilerleyen ayrılmış sevgiliydiler. Ne ağlamamın ne de yalvarmanın sırasıydı. Ama ikisi de deliler gibi ağlıyordu işte sokak ortasında utanmadan sıkılmadan. Kadın adamın arkasından baktı. Köşede arkası dönük ağlarken gördü. Ona doğru yürümeye başladı vazgeçti. Seslenecekti vazgeçti. Ağladı ağladı ağladı. Adam yoluna devam etti arkasına bile bakmadan. İçerledi kadın. Sevdim ne yapayım dedi. Ne hayatı vardı gözlerinde, ne şimdi birlikte olduğu adam. Ama adam çok değil üç beş gün sonra evlenecekti. Kadın bilmiyordu. Adam yanına giderken alyansını çıkarmış yerine başka bir yüzük takmıştı. Kadın sonradan duydu adamın evleneceğini ve son kez de olsa konuşmak istedi. Uzaklardan da olsa. Mutluluklar dilemek istedi biraz arabesk bir edayla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mahmut Uğur Şahinol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |