Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Derin bir uykuya dalmasını bekledim, bedeninin benim üzerimdeki yarısından kurtulup sessizce yatağından çıkabilmek için. Odasından çıkarken hâlâ uyuduğuna emin olmak için dönüp baktığımda fark ettim. Yanıbaşında başka bir erkek yatıyordu, yataktayken varlığını hep hissettiğim ama göremediğim. Yoksa aslında onu görmeme engel olmak için mi söylemişti o lafları sevişirken: "Işığı kapa, bana bakman beni utandırıyor..." Çıplak ayaklarımı soğuk taşlara basa basa salona gidip duvar saatinin altındaki koltuğa oturdum. Çırılçıplaktım. Salon soğuktu, oturduğum koltuk ise buz gibi. Soğuğu hissedebiliyordum ama üşümüyordum. Çıplak bedenimin içine geçemiyordu soğuk. Biraz önceki sevişmenin etkisi değildi bu. Uzun aylar boyunca içimde beslediğim sevginin artık kanıksadığı yerini şu an terk etmesiyle soğuyan içimin tepkisizliğiydi neden. İçeride, yatakta uyuyan kadın... İnsani tepkilerimin çoğu onun içindi bir zamanlar. Ve şu anki tepkisizliğime de onun neden olduğunu biliyorum. Soğuk, karanlık odada ne yapmam gerektiğini bilemeden oturuyorum. Tek bildiğim onu unutmak istediğim. Bunu iki yıldır becerememiştim, şimdi de denesem başaramayacaktım, ara bir düşünce geliyordu aklıma hep. Onu önemsemeden onunla beraber olmak. Onunla sevişmek, onunla saatin tik-taklarını dinleyerek sevişmek. Sonra arkamı dönüp uyumak. Onu bir eskort kız gibi görmek, bir süre önce bana davrandığı gibi... bir orospu gibi. Düşünceler dolduruyor kafamı. Eski zaman görüntüleri beliriyor gözlerimin önünde. Ana-baba günü bir plajda insanların arasına, yere serdiği havlunun üzerine oturmuş, sıkıldığı her hâlinden belli siyah uzun saçlı bir genç kız. Yaz boyunca güneşin altında tembel tembel yatarak bir erkeğin yanlarına gelip kendilerini tavlamasını beklemekten başka işleri olmayan diğer kızların etrafını doldurmuş bronz tenlerine gıpta ile bakarak beceriksizce saklamaya çalışıyor siyah mayosunun sardığı bembeyaz tenini. Büyük olasılıkla geçen yazdan beri ilk kez giydiği mayosunun modasının geçmiş olmasından endişe ediyor. Bütün yaz şehirde çalışırken o, bu insanlar tembel tembel güneşlenmiş, denize girmiş, birbirleriyle tanışıp dost olmuşlar. Arkadaşının yeni tanıştırdığı çocuk da öyle. Omzunu yasladığı gölgelikte birasını içerek, siyah gözlükleri arkasından nereye baktığı belli olmadan insanları izliyor. Arasıra kıza bakıyor. Ne de olsa beraber geldiler, beraber dönmek zorundalar. Ama çocuk onunla sohbet etmek zorunda değil tabii ki. Çocuk bir ara yalnız başına denize girip dönüşte havlusuna kurulanmak için kızın yanına geldiğinde, şezlonguna oturup kıza nerede çalıştığıyla, şehirde neler yaptığıyla ilgili sorular soruyor. O da bu tatlı hayat yaşayan sorumsuz gençlerden biri. Ama yine de tanıdığı tek yeni insan. Ve hoş çocuk. Bu yüzden yanına geldiğinde yüzünü ona dönerek en sevimli hâlini takınıyor. O ana-baba günü kumsaldaki utangaç, sıkılgan ve beyaz tenli genç kız içeriki odada uyuyan kadın şimdi. Ben ise bronzluğunu kaybetmiş tenim çıplak oturuyorum salonda. İki buçuk yıl geçti aradan. Herhangi birisiymiş gibi tanıştığım o genç kız sonradan sevgilim oldu, aşkım oldu, benden ayrılıp başka bir erkeğin sevgilisi oldu, benim değil o erkeğin kollarında kadın oldu ve iki buçuk yıl sonra biraz önce benimle ilk kez birlikte oldu. Erkek arkadaşının ona iyi bir kazık atarak terk ettiği sıralar bunlardan habersiz olan ben yoluna çıktım. Birisiyle beraber olduğunu ama iyi gitmediğini söyledi. Onu unutamadığımı söylediğimde teklifini yaptı. "Biraz zaman ver bana, seçimimi yapayım." Kabul etmedim. Ama reddetmedim de... Onu çok seviyordum. Hâlâ seviyorum! Beni seçti. Onu terk ettim! Özür diledi. Buluştuk. Hiçbir şey konuşmadık. Erken ayrıldık. Onu aradım ve beraber olduk dün gece. Hayal kurmuştum: Kızlığını bana veriyor, ertesinde terk ediyor. Yıllar sonra arıyor, ilk aşkı, ilk erkeği olduğumu söylüyor. - Bana kızlığını verip sonra başkalarına nasıl kullandırırsın... - Sana kalbimi de vermiştim, onu böyle nasıl kırarsın... - Onun eskisi kadar saf kaldığını sanmıyorum. Yatmak istiyorsan geleyim ama kalbimi istiyorsan onu sana getirmeyeceğim... Onu tekrar sevgilim yaptım aşkı uzak tutarak düşüncemden. Ona bir eskort kız gibi davranacağım, hissettirmeden bir orospu gibi. O bir orospu benim gözümde. Bir orospu... Bu düşünceye kendimi alıştırmalıyım. Gözümdeki değerini azaltmanın, yok etmenin, unutmanın tek yolu bu. Acı çektireceğim ona, biliyorum ama, yoksa benim acılarım hiç dinmeyecek. Hem bu kadar insancıl düşünmeme gerek yok onun için. O bunu hak etmiyor. "Ne oldu, uyuyamadın mı?" Salonun girişinde üzerinde sabahlığı ile duruyor. Yanıma yaklaştığında karanlıkta çıplak olduğumu fark etti: "Üşümüyor musun!?" Kucağıma oturdu. Boynuma sarılıyor. Bir kedi gibi kıvrılıyor kucağımda. Kedilerden nefret ederim! Uyuklamaya başlıyor. Onu kucağımdan atmak istiyorum, gitmesini istiyorum. Bana dokunması eskiden olduğu gibi çıldırtmıyor beni. Çıldırtıyor, çıldırtıyor ama bu kez tamamen farklı nedenlerle. Birden üşümeye başladım. Ürperdiğimi hissedince daha çok sokuluyor bana, daha çok üşümeme neden oluyor. Kalkmak üzere bir hareket yaptım daha kucağımdayken. Düşmemek için tutunuyor. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor, bir şey söyleyemiyor. Yüzümdeki ifadesizliği görünce anlamak isteyen bakışlarla kenara çekiliyor. Kalkıyorum ve yerde dağınık duran giysilerimi giymeye koyuluyorum. Dün gece sevişmeye başladığımız yerden pantolonumu alırken sütyeni geldi elime. Sert bir hareketle koltuğun üzerine fırlattım, elime bulaşmasına engel olmak istermişim gibi. Gömleğimin düğmelerini iliklerken sormaya cesaret ediyor. "Nereye gidiyorsun? Bir şey mi oldu?" Ona doğru döndüm. Sadece Tanrı biliyor onu sevdiğimi. O nasılsa sır saklar. O yardım da ederdi ama unutmam için hiç yardım etmedi. "Seninle beraberken kafamda hep başka biri vardı. Onu düşünmemeye çalıştım ama beceremedim. Sanki demin o da yataktaydı. Onu düşünmeden seninle bir daha sevişebileceğimi sanmıyorum. Seni tekrar sevebileceğimi sanmıyorum." Beni anlaması olanaksız. Başka bir kadından söz ettiğimi sandı. Gerçeği söylemiyorum. Beni anlasa da yeterli değil. Acımı yok etmek için düşündüklerimi belleğimden silmesi olası değil. Hiçbir şey söylemedi. Yere bakıyor. Sonra dikleşti ve yatak odasına doğru yürüyor. "Seni evimde istemiyorum." Odaya girip kapıyı kapadı. Yatağa uzanıp düşüncelere daldığını sadece tahmin ediyorum. Bir damla göz yaşı döktüğüne tanık olsaydım, ileride bir gün geri dönebilirdim. Benim için değil, kendi için ağladığını bilsem bile...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kara İzahçı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |