..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Aylin Çiftçi




12 Mayıs 2005
Kan Kurusu...  
Zorunda Olmak

Aylin Çiftçi


İçimdeki acıyı silip tensel acıya hazırlanmak zorundayım. Damarıma iyice bastırıp bıçağı, nefretle etrafa fışkıracak kanı görmek zorundayım.


:BHEG:
Yazmak zorundayım ama yazamıyorum. Hem de seni yazmak zorundayken yazamıyorum. Evet, yanlış anlamadın, seni sana yazmak istiyorum ama yazamıyorum. Sana olan haykırışımı... Hatta haykırış ötesi, çığlık çığlığa yazmak zorundayım. Acımı, sancılarımı, çarelerimi bağırmak zorundayım. Yapıyorum da!.. Ama sen yerine içime bağırıyorum. Ancak böyle rahatlıyor, sana böyle yaklaşabiliyor ve ulaşabiliyorum.

Seni bana ifade etmek, anlatmak, öğretmek zorundayım. Çünkü kendimi sana bağlamak zorundayım. İçimdeki sevgi gibi tek taraflı nefretimi de sana kusmak zorundayım. Sen de, kalbim olduğun gibi lavabom da olmak zorundasın!..

Kendimdeki çığırdan çıkıp, kendime karşıdan baktığım zaman, artık seni değil kendimi sevmek zorundayım. Seni değil kendimi. Eğer görmem gerekiyorsa, kendimi kendi karşımda öylece kanlar içinde yığılıp kalmış bir durumda, bu zorunda olmaya da hazır olmak zorundayım.

Senin aksine, sevgiden, aşktan, sevişmekten de korkmamak zorundayım. Gerektiğinde ‘seni sevmiyorum’ diyebilmek zorunda olduğumu da biliyorum. Gerçeği öğrenmek istersen, seni zaten sevmiyorum, sevmek de istemiyorum. Ben sadece içimdeki nefreti, sana olan nefreti seviyorum ve de sevmek istiyorum. Bu sevgim yüzünden seni sevmemek zorundayım. Aynı senin beni sevmemek zorunda kaldığın gibi!..

Şarkımızı dinlemek zorundayım sanma sakın. Çünkü artık ‘şarkımız’ diye bir şey de yok. Şimdi, sadece ‘şarkın’ ve “şarkım” var. Ayrıca artık, saklamak zorunda da değilim ne seni, ne beni, ne de hiçbir şeyi. Yani, ‘ikimiz’ diyebileceğim bir zorunluluk yok. Anlasana, artık ikimiz diye bir şey yok, ikimiz de yokuz. Biz yokuz!.. Yok olduk, yittik nefretimin içinde!..

Belki ben, ‘ben’ olmayabilirim. Ama sen de ‘sen’ değilsin. Ayrıca insan olmak zorunda olduğun halde, sen insan da değilsin. Bir hiçsin ve yitiksin. Hem de bir nefrette yitecek kadar basit bir hiç!..
Ben seni terk ettim. Sen de nefretimde beni. Terk edildik. Karşılıklı terk edildik, bir nefretin içinde. Zorundayım; burada kendimi karşıma dikip, karşımdakinin kalbinin sesini dinlemek zorundayım. İçimdeki korkuyu gömmek, yenmek, tüketmek zorundayım. Bu savaşı kazanmak için, parmaklarımı kilitleyen nefretimi takip etmek, onu dinlemek zorundayım.

Nefret, kıskançlık, hayranlık, bağlılık, aşk, sevgi, kin gibi tüm insansı duygularla doluyken sana karşı içim, gittin!.. Gitmek zorunda kaldın!.. Beni, sana olan tüm duygularımla bırakıp gittin. Sen nasıl yaptıysan, ben de yapacağım, yapmalıyım. Bırakmalıyım seni nefretimin kollarında. Arkama bakmak zorunda değilim ve bakmayacağım da. Seni koluma bile takmamışken, kimseyi ve hiçbir şeyi de takmayıp kafama gitmek zorundayım, aynı senin yaptığın gibi. Ama gitmeden son bir kez daha seninle olmak zorundayım.

İçimdeki korkuyu sadece son bir kez daha yutmak zorundayım. Elimdeki bıçağı dayamaya hazır olmak zorundayım, nefretimdeki adresine. Yanına gelmem, artık birbirini kovalayan saniyelerle yarışmak zorunda. Yapmam gerek. Zorunda olmam gerek. Etrafımdaki çığlıkları şeytansı bir tebessümle karşılayıp yanına gelmek zorundayım. İçimdeki acıyı silip tensel acıya hazırlanmak zorundayım. Damarıma iyice bastırıp bıçağı, nefretle etrafa fışkıracak kanı görmek zorundayım. İşte tensel acıyı hissettiğim o an, sana gelmiş olacağım. Sana gelmek, sende tükenmek zorundayım. Elimdeki kanlı bıçağın yere düştüğünde çıkaracağı metal sesini de duymak zorundayım. Beni, orada, mutfakta görmek zorundayım. Bembeyaz fayansların üzerinden kapıya doğru akan kanımı ve her yerin kartal kanadı karası renginde bir perdeyle kaplandığını görmek zorundayım. Perdenin içinde yiterek sana ulaşmak zorundayım. Ve sadece son bir kez daha sana, kanını tüketmiş bileklerimin son uzantısı olan kan kurusu kaplanmış hareketsiz parmaklarımla dokunmak zorundayım. Sadece son bir kez daha!..

A.Çiftçi

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Bu yanış o yüreğe yakışıyor doğrusu!
Gönderen: alihamza / İstanbul/Türkiye
21 Temmuz 2005
mücbir bir sebebimiz var bizim, mahkumuz bedenimize, sonra bu şehre, bu yüzden mücrim değiliz... yeni bir fethe hazır tut yüreğini, özlediğin sabahlara, “her sabah yeniden kurulur dünya, her sabah tâze bir başlangıçtır” henüz kimse hesaplayamadı ‘içacıların’ toplamını. ‘iç-acıların’ toplamı zâten sabit de değildir! çok-genine, çok-gününe, çok-gamına, göre değişir! “hayat böyledir işte, bâzen cilveleşir insanla, bir kınalı bakışı bile bize çok görür, boğuşamazken henüz bir karabasanla, peş-peşe binlercesi üstümüze yürür...” "mahkumuz şimdilik umutsuzluğa, derin sulara dalmayı öğrenene kadar! " kim bilir, batan gemilerimizin enkazına ulaşabiliriz belki, böylece!” itiraf çoğu zaman erdemdir, pişmanlıklarda pişer insan, bir de, gerilere bakılmadan kabul görürse, sahibince, yeniden başlayabilir yaşam!" yitikler geri gelmese de, umulur ki bir yeni başlangıca bir adım atılır! Karakış kapatsa da eşiğini bir gün erir bu kar, yanık dursun ışığın, yolda yolcular var, yol hâli bu, bâzen gecikir de bahar, o, bildiği yoldan, inan mutlakâ gelir!" mevsimler insan gibidir aldatır bâzen, dengesi bozulur kırkikindilerin, tatlı bir çiselti beklerken insan, nisan bâzen fırtınayla gelir! içinde turnaların mevsimsiz göçü, solan kaçıncı menekşe bu, pencerende, bahar bu yıl da gelmeyecek kapına, sen sıcak tut anılarını, üşümesin ıssız yanların, diğer yarın yalnızdır bilirim, böyle habersiz gitme, ele kalır türkülerin, yağmalanır ağıtların! Hangi yüzünle görünsen hayata, yarasa kederler büyür içinde, Kuşkonmaz bir yüreğin var senin Bedenine inat kırılgandır Eğilir tüy konsa dalına, bu şehirde hapis bir şâirin diline değecek her kelime, zâten bir hüzne kafiyedir! Çözülmez kuşatılmışlığın, Kendi içini emmeden! Bu şehirde, Geceden, saf bir yalnızlığa, Damıtmadıkça kendini, Zerreden! Sözler ne zaman akar bilir misin sonsuza, Ve ne zaman sığmaz, sığ sayfalara, Seyyâl; öylesine bir kelimedir, gemiler geçirmedikçe yüreğinden!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Lütfen Gözlerimi Kapatmayın
Benim Adım Aşk

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çoraplarım Hala Beyaz
İyi Arkadaşlar 'Vız'ıldarlar
Burasını Seviyorum
Beyaz Gül
Bir Haftalık Vitrin Aşkı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yüzüme Bak [Deneme]
Tecavüz [Deneme]
Bu, Şimdilik 'Ben'im [Deneme]
Ruhum, Kendim ve Ben [Deneme]
Bana Yakışmalıydı Gidişim [Deneme]
Perdeler Yanıyor [Deneme]


Aylin Çiftçi kimdir?

Yazmak; mağaraya, ağaca, deriye, kumaşa, kağıda ve bir büyüğümün tabiriyle "bilumum kutsal kitap" a. . . . Yazmak; sevgiliye, anneye, arkadaşa, kuşa, çiçeğe ve bazende "Allah'a". . . Kime? Neye? Niye? Nasıl? olduğuna aldırmadan özgürce yazmak için buradayım. Eğer yazmak bir alfabe ise, daha ilk harfinde "A" diyerek yazıyordum ve "B"ye sıçrama özgürlüğümü kullanmak için buradayım işte. . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Aylin Çiftçi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.