"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Merhaba Okuyan Dostlar, Osmanlı İmparatorluğu , muazzam bir devlet... Öyle muazzam ki, sahip olduğu tüm toprakları bayındır hale getirdiği gibi her parçasını ince ince işlemiş.. Yakıp yıkan değil; eğiten, büyüten, geliştiren, onaran bir yapıda bünyeleşmiş bir kültür devlet sistemi... İslam...Osmanlı devleti’nin hayat ağacının köklerini bu temelde bulabiliriz...Köklerinin özündeki temizlik ve kudsiyet, her döneminde saygıya değer isimleri meyve oarak sunmuştur tarihe... Yükseliş Dönemi...Osmanlı, sınırlarını genişletmiş, sistemini oturtmuş, adıyla düşmanlarını titreten, dostlarını sevindiren büyük bir devlettir artık... Kanuni Sultan Süleyman...Nam-ı diğer Muhteşem Süleyman... Devletin doruğunda bir başka doruk...Ömrünün yarıdan fazlası savaş alanlarında geçmiş, muzaffer bir kumandan....Kanun koyucu bir divan başkanı... Devlet-i Osmaniye’nin devamı için yapılmasını uygun gördüklerini cesurca uygulayan bir padişah... Sanki, o dönemde yaşayan bütün insanlar, o haşmetli tarihin canlandırılması için özenle seçilmiş...Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, Sokullu Mehmet Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa, Bâkî ve muhteşem Mimar Sinan... Hepsi birbirinden değerli taşlarla yapılmış bir tarih gerdanlığı...Bu gerdanlığı taşıyan şehir ise İstanbul’ du... Mimar Sinan 99 yıl yaşadı...Altı yüz eser verdi... 84 Cami, 52 mescit, 57 medrese,7 okul ve dar-ül kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darrüşşifa, 7 suyolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam ve sayılmayanlarla birlikte tam altı yüz yapı... Sadece İstanbul’da 1548-1580 yılları arasında dokuz büyük camiye imzasını atmıştır...Süleymaniye Camii, bunların en bilineni.... Bu kadar zengin bir imparatorluğun Bayındırlık bakanlığı benzeri görevinde olduğu halde öldüğünde hiç parası yoktu...iki kere evlendiği halde çocuğu da olmadı... Ancak, öyle eserler yaptı ki, ona evlat ve paranın veremeyeceği bir isim bağışlandı...Ölümünden 417 yıl sonra bile adı anılıyor, yaptığı tüm yapıtlar depremde yerle bir olan günümüz mütaahitlerinin binalarının aksine dimdik ayakta... İşte Osmanlı’nın ve o dönemde yetişenlerin farkı bu... Onlar işlerini yaparken buna yüreklerini de katıyor, Allah’tan korkuyor ve sadece para için yaşamıyorlardı... Muhteşem Süleyman’ın muhteşem mimarı Sinan gibi..Eserleri de kendileri gibi sağlam ve muhteşem... Temelinde devşirme denilen bir usul de olsa, eğitim sisteminin Osmanlı’da ne kadar ileri olduğunu, yetenek ve çalışmanın nasıl ödüllendirildiğini anlıyoruz bu anıtları seyrederken... Bu insanların torunları olarak bizler, onları utandırmamak için neler yapmalıyız bunları düşünmeliyiz yetişen nesiller olarak.... Sevgi ve başarıyla yaşayın....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mahinur alihanoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |