Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Trafik felaketti. Daha ikinci buluşmasına geç kalmaktan korkuyor, kendi kullandığı arabada heyecan ve endişeden terliyordu. Araçlar arasındaki boşluklardan sağa sola çaresizce girmeye çalışıyor, ikide bir kornaya basıyordu. Geç kalacağı kesinleşince, cep telefonuna sarıldı. - Pastanede misin canım? - Hayır, hastanede… - Ne?! Neden?! Ne oldu ki?! - Sen neredesin? - Ben trafikle boğuşuyorum, afedersin geciktim. Ne oldu? - Önemli değil. Şimdi söyleyeceğim hastaneye gel. Kız, yanındakilere seslendi: - Neydi buranın ismi? xxx Spor muhabiri, geç kalmanın mazeretini bildirmiş olmanın rahatlığı, ama pastane yerine hastane adresini duymuş olmanın korku ve telaşıyla yeni adrese yöneldi. Uzun uğraşlardan sonra bulduğu hastanenin acil servisine koşarak girdi. Genç kız, bekleme kısmında oturduğu koltukta tebessümle karşıladı onu… Muhabir rahatladı. - Neler oldu canım, anlatsana… xxx Olay şuydu: Genç bayan tam pastaneye girecekken, bankanın önündeki emekliler kuyruğunda yaşlı bir adam yere yığılmıştı. Bu düşüş anında ihtiyar adamın burnu kırılmıştı. Kimsenin ilgilenmediği yaşlı adamı bir taksiye bindirmiş ve hastaneye getirmişti genç kız… Muhabir, arkadaşına sevgiyle sarıldı, “Tam isabet!” diye kendi kendine gururlanarak… Hiçbir şey söylemedi. İltifat etmedi. Zaten kız da: - Gel bir çay içelim şuralarda bir yerde, dedi. - Amcanın son durumu ne peki? - Tedavisi yapıldı, müşahade altında. Biraz kalması lazımmış. Kusura bakma, seni de böyle bir tatsızlığın içine soktum. Çocuk duygularını saklamadı artık: - Daha neler! Şahane bir iş yapmışsın. Bırak biz de ortak olalım. - Biz hastane parasını ödeyip gidebiliriz biraz sonra. Hastaneyle konuştum, durumu düzelince bir taksiye bindirip evine gönderecekler. - Tamam canım, taksi parasını da verelim amcaya… - İyi olur. Ben bir bakıp geleyim. xxx Bu arada muhabir de muhasebeye girip hastane parasını ödedi. - Nerede bu senin hastan? Ben de bir göreyim, sonra vedalaşıp gideriz. - Tamam. Çok tatlı bir amca. Taksi parasını verdim. Bana öyle dualar etti ki, “Senin baban var mı?” dedi. “Yok” deyince, “O zaman Allah senin gönlüne göre bir kayınbaba ve çocuklar versin!” dedi gözleri yaşlanarak... - Amin, dedi muhabir. Kız, muhabirin kolundan tutarak müşahade odasına götürdü. Muhabir: - Geçmiş olsun dede, derken cümle ağzında dondu: - Babaaa! Diyebildi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sadık Söztutan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |