İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Anne, baba ve küçük Güneşli Karadeniz kıyılarından çok selamlar. Yolculuğumuz iyi geçti. Hava güzel. Yemek iyi. Kantin otelin zemininde, ve kumsal hemen otelin yanında. Ve anne bigudilerini evde bırakamaz, ve babanın pijaması ile annenin sabahlığı ve ipek püsküllü terlikleri de öyle. Baba, elbise ve kravatla kantinde oturan tek kişi. Ama anne de bunun başka türlü olmasını istemiyor. Hazır yemek masanın üstünde, tütüyor ve tütüyor, ve garson kız babaya karşı yine samimi, ve bu tesadüf değil. Ve annenin yüzü asılıyor, burnu akıyor. Annenin boynunda bir damar kabarıyor, bir tutam saç gözlerinin önüne düşüyor, annenin dudakları titriyor, anne kaşığını çorbanın içine bırakıyor. Baba omuzlarını silkiyor, baba yine garson kıza bakmaya devam ediyor ve çorbayı ağzına götürürken damla damla döküyor ve dudaklarını boş kaşığa doğru uzatıyor ve şapırdatıyor ve kaşığı sapına kadar ağzına sokuyor. Babanın alnını ter basıyor. Derken küçük, bardağı deviriveriyor. Dökülen su annenin elbisesinden yere damlıyor, derken küçük, kaşığı ayakkabısına sokuyor, derken vazodaki çiçekleri koparıyor ve yeşil salatanın üzerine serpiyor. Babanın sabrı taşıyor, babanın gözleri süt ve buz kesiliyor, ve annenin gözleri şişiyor ve kızarıyor. O nihayet senin de çocuğun, tıpkı benim olduğu kadar. Anne, baba ve küçük bira içilen yerin önünden geçiyorlar. Baba adımlarını yavaşlatıyor, ve anne, bira içmenin söz konusu olamayacağını söylüyor, hayır, bunu aklına bile getirmemeliydi. Ve baba, daha ilk günden güneşte fazla kalıp kıpkırmızı yanmış çocuktan nefret ediyor ve annenin ayağını sürterek yürüyüşünü duyuyor, geri bakmaksızın, bu ayakkabıların da çok dar olduğunu, tıpkı diğerleri gibi bunlardan da etinin dışarı taştığını, dünyanın hiçbir ayakkabısının onun ayakları için, onun, hep iki büklüm ve yara olduğundan bantlanmış küçük ayak parmakları için yeteri kadar geniş olmadığını biliyor. Anne, çocuğu yanı sıra sürüklüyor ve kendi kendine yol kadar uzun bir cümle sarf ediyor, garson kızlar orospuymuş, aşağılık mahluklarmış, hiçbir şeye yaramayan zavallı şeylermiş. Küçük ağlıyor, giderken asılıyor, kendini yere atıyor, ve annenin parmak izleri yüzünde, güneş yanığından daha kırmızı parlıyor. Anne odanın anahtarını bulamıyor ve el çantasını ters çevirip döküyor, ve baba onun yağlı cüzdanından, hep kırışık paralarından, yapış yapış tarağından, hep ıslak mendillerinden iğreniyor. Derken anahtar babanın ceketinin cebinden çıkıyor, ve annenin gözlerine yaş doluyor, anne yere çöküp ağlıyor. Ve ışık titriyor, ve kapı sıkışıyor, ve asansör duruyor. Baba çocuğu asansörde unutuyor, anne odanın kapısını iki eliyle yumrukluyor. Öğleden sonra, öğle uykucuğu var. Baba terliyor ve horluyor, baba yüz üstü yatıyor, yüzünü yastığa gömüyor ve rüya görürken yastığı salyasıyla kirletiyor. Küçük, pikeyi çekiyor, ayaklarıyla tepiniyor, alnını buruşturuyor ve rüyasında, çocuk yuvasını bitirme törenindeki şiiri okuyor. Anne uyanık ve kötü yıkanmış yatak örtüsünün üstünde, kötü beyazlatılmış pikenin altında, kötü silinmiş pencere camlarının ardında hareketsiz yatıyor. Sandalyenin üzerinde onun el işi duruyor. Anne bir kol örüyor. Anne bir sırt örüyor. Anne bir yaka örüyor, anne yakaya bir düğme deliği örüyor. Anne bir kartpostal yazıyor: Şurada kaldığımız otel görünüyor. Penceremizi çarpı işaretiyle belirttim. Aşağıda, kumdaki çarpı işareti, devamlı güneşlendiğimiz yeri gösteriyor. Plaja inen ilk biz olalım, başkası yerimizi kapmasın diye, sabah erkenden çıkıyoruz. Çeviren: Ali Osman Öztürk *) Herta Müller: Niederungen [Çukurlar], Reinbek bei Hamburg 1993, s. 135-137. (= rororo Bd. 13360)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |