Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Meydan okuyorum yıllara. Ve an’a taşıyorum bütün zamanları. Şu an benim geniş zamanım. Gözlere bakarak geleceği görüyorum; ve geçmişi taşırıyorum bakışlarından. “Ben de seni çok fazla tanımıyorum ama seni gördüğüm ilk anda senden aldığım elektrikle yüreğinin güzelliğini, ruhunun hassaslığını ve manayı bilen insanlara olan özlemini gördüm.” diyemez miyiz? Yoksa o gözler yanlış mı görür? Görmek istediklerini mi görür o anda? “Sen özel bir insansın benim için. Özel olman için seni yeteri kadar tanıdığıma inanıyorum. Bir bakış yeter bazen anlamaya. Yıllara gerek yoktur.” Ve kendimizi mi kandırırız bir insanı bir bakışıyla anladığımızı sanarak? Meydan okuyorum zamana. Ve yüreğini çırılçıplak bırakan gözlerde buluyorum -belki de bulmak istediğim- manayı. Bir gülüş, bir susuş ve bir anlık dalışta gizlenir aslolan. Bir kıyafet saklarken bedeni, bir tülle sarınır ruh ve biz tülü hafifçe kaldırıp görürüz. Biz onu, gözlerde görürüz. “Gözlerindeki ışık, kendi dünyanı aydınlattı gözlerimde. Gördüklerim içimi ısıttı. Isındım sana. Sana ısınmam için ne haftalara gerek var, ne seni sevmem için yıllara...” Bir insan bir insanı ne kadar sürede sevebilir? Altı ay mı? Bir yıl mı? İki yıl mı? Yoksa daha mı fazla? Ya da insanoğlu hiç sevemez mi? “Ne sevgiler gördüm, yıllar sonra kabuğundan çıkıp kendini göstermiş, ne sevgiler gördüm bir anda yüreklere savrulmuş. Gördüm, nice sevgiler zamanla doğmuş. Gördüm, zaman nice sevgileri saklamış. Ve senden ben zamanı attım, benden sen zamanı aldın. Ben sana doğdum. Sen de sevgiye...” Bir insanı sevmek için onu ne kadar yakından tanımalıyız? Peki ya ne kadar süre vermeliyiz sevebilmek için? Bir saat çok mu az? Peki bir hafta? Ya bir ay? Ne kadar süre koymalıyız sevginin önüne? “Seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum.” sözü ne kadar uzak bize? Çok mu? “Beni sevmen için beni bir yıl tanıman gerek” deyip kapatalım mı bu konuyu, yoksa “Beni istediğin zaman sevebilirsin” deyip virgül mü koyalım? Karar sizin.. Karar yüreklerinizin... Hadi duymak istediklerinizi itiraf edin kendinize. İtiraf edin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dervişe Kutlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |