..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Nükhet Everi




13 Temmuz 2004
Oltama Takılanlar  
Nükhet Everi
Bu hafta hiç yazmak gelmedi içimden. Belki sıcaklar, belki biraz bezginlik, belki son günlerde yaşadıklarım. Yorgundum. Ama bugün ilk defa midemde koca bir yumrukla uyanmadığım için bir şeyler yazayım dedim. Bir sürü konu yazılmayı bekliyor, ama ben konsa


:BBHF:
Bundan böyle tüm yazılarımın sonunda bu isimde bir köşe olacak. Bu köşe dipnot gibi bir şey olacak. O hafta veya günlerde gözüme takılanlar, dikkatimi çekenler girecek oraya.

Bu hafta hiç yazmak gelmedi içimden. Belki sıcaklar, belki biraz bezginlik, belki son günlerde yaşadıklarım. Yorgundum. Ama bugün ilk defa midemde koca bir yumrukla uyanmadığım için bir şeyler yazayım dedim. Bir sürü konu yazılmayı bekliyor, ama ben konsantre olamadığım için tek bir mevzua yönelemiyorum.

Bu durumda en iyisi ‘Oltama Takılanlar’ dipnot köşemle sizleri tanıştırmak.

·     Hürriyet Gazetesi köşe yazarlarından Gila Benmayor NATO zirvesinin ardından ABD’nin First Lady’si Laura Bush’u anlatmış. Çok beğendim. Gila Benmayor daldan dala yazılar yazar, ekonomiden bahsederken birden ertesi gün Troya hazineleri ile ilgili bir yazısını okursunuz. Beğenirim yazdıklarını, ama bu sefer bayıldım! Çünkü oldukça sevimsiz ve hatta salak olduğunu düşündüğüm Laura Bush konusunda yanılmamışım, bu yazıdan bu çıktı. ABD’nin yapmaya çalıştığının dünyaya barış getirmek olduğunu söyleyen, ben bir kitap kurduyum deyip, Türk yazar tanımıyorum, ‘Binbir Gece Masalları’ Türk edebiyatı olabilir mi diye soran, Emine Erdoğan sayesinde kafasında Türk imajını bir türlü yerine oturtamayan, durup durup her iki lafın birinde kendisine sorulmasa da ‘NATO, demokrasi’ diyen bir kadın. Gila Benmayor’un yazısının son bölümü şöyle: “Kabul ediyorum. Laura Bush’un işi zor. Bir yanda dünyanın yarısının nefret ettiği bir koca; George W. Bush. Diğer yanda gölgesinde kaldığı güçlü bir kadın; Hillary Clinton. Haliyle biraz taşralı, biraz naif, biraz da kızımın deyimiyle ‘ezik’”
·      Marlon Brando 80 yaşında öldü. Hepimizin hayatına bir yerlerden girip etkilemiş, izler bırakmış bu büyük oyuncu yok artık. Herkes ardından yazdı çizdi, ama herkes en son filmini unuttu. ‘The Score’ yani ‘Komplo’ filmi. Bu filmde üç nesil en önemli ve iyi oyuncular bir araya geldi. Marlon Brando, Robert DeNiro ve Edward Norton. Buradaki performansı, rolü minicik olmasına rağmen, ‘işte Marlon Brando’ dedirtiyor. İzlemedinizse hararetle tavsiye ederim. Şayet Marlon Brando hayranı iseniz ve okumadınızsa, Remzi Kitabevi’nden çıkan “BRANDO - Annemin Öğrettiği Şarkılar / Robert Lindsey ile” adlı kitabı da mutlaka okuyun.
·     Okan Bayülgen... Benim yazılarımı okuyanlar onu nasıl sevdiğimi bilirler. Bu hafta eski bir programını izledik, tekrar olmasına rağmen ne yazık ki eleştirdiği her şey güncel. En çok da Türkçe konusundaki hassasiyetini seviyorum. Bir hafta önce de canlı yayında yaptığı bir eleştiriyi çok beğendim. “Türkiye’de yaşıyoruz, Türk’üz ve Türkçe konuşuyoruz. Güzel konuşacaksınız Türkçeyi... Ben yerine ‘baaaaaaan’ demeyeceksiniz.” İnsanlar neden ararlar Okan’ın programını ve rezil ederler kendilerini? Aklıma Ferhan Şensoy sahnedeyken sahneye laf atan salaklar geliyor. Bu telefon edenlerin zeka seviyelerini gerçekten merak ediyorum. Bir de neden hep kadınlar bağlanıyor stüdyoya? Erkekler de arıyordur, eminim...
·     Bu aralar Ekşi Sözlük ile eğleniyor ve vakit geçiriyorum. Açık söylemek gerekirse, çok güzel ve akıllıca şeyler olmasına rağmen, epey abuk sabuk şey de var burada. Öncelikle, araştırmadan, sormadan, okumadan, incelemeden oldukça ciddi mevzulara yazılanlara bakınca içim acıdı ve rahmetli Uğur Mumcu’nun ne yazık ki bu tarz insanlar nedeniyle dilime pelesenk olan bir sözü geldi aklıma: ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.’
·     Bitti, en sonunda bitti. Tüm saçma sapan şarkı yarışmaları sonuçlandı. Kalplerde İkinci Bahar da bitti! ‘Sen o programı mı seyrediyorsun?’ diye garip bakışlar atmayın bana! Biliyorum, biliyorum, Türkiye’nin yüzde doksanı belgesel seyreder, ya da hiç televizyonunu açmaz, şayet sorarsan... Ama bir programı ne amaçla seyrettiğindir önemli olan. Birileri gibi dedikodu yapmak için değil, orada bir şeyler gördüğüm için bu programın son günlerini seyrettim. İlk başta, oldukça yapmacık ve üstlerine on numara büyük gelen rolleriyle, bana ‘Ne bunlar böyle be?’ dedirten adamları uzun süre seyretmedim. Ama zaman içinde insanların her fırsatta, ‘gençleri arattılar, gençleri arattılar’ demeleri üzerine programın son dönemlerini yakaladım. İyi ki yakalamışım! Aslında Türkiye’nin gerçek yüzüydü Kalplerde İkinci Bahar. Tipik bir evrim platformu oyunuydu. Oya her şeyi ortaya dökmenin, dürüstlüğün, açıklığın kurbanı etti kendini. Nurhan, tipik erkek evrimi: (evrimsizliği mi desek?) korktu. Aşk kazanmadı, politiklik kazandı. Perihan Mağden’in deyimiyle: İkinci Bahar seçmelerinde karpuzlar arasından en mülayim, en dıngıl, en kikirdek, en manasız, en ‘huzur’ verici olanını en nihayet seçmiş bulunan birinci samimiyetsizler şahı Yakup beyin ...’ Biraz da ben ekleyeyim: Doğru, samimiyetsizlerin şahı Yakup, karısı olarak seçtiği kronik faranjitinin farkında bile olmayan, buna rağmen kaset de kaset diye tutturan, sesini de ne hikmetse güzel sanan birini aldı işte. Hayırlı olsun, dünyanın en sevimsiz evrim platformu evlilik müessesesine hoş geldiniz... Ama doğruya doğru, Nurhan herkesin yüzüne gerçekleri söyledi. Kızmamak gerek, ben takdir ettim. ‘Ben hanımefendiyim, ben şuyum, ben buyum’ diyen Handan’a ‘Hanımefendilik lafta olmaz!’ derken ‘helal’ diye bağırmışım. Bir tek onlar mı? Diğerlerine ne demeli? Hepsinin tek tek ağzının payını verdi. En sinirlendiğim şu: Türk halkı ordusunu sever, ama oradaki yarışmaya katılmış bir emekli askerin durmadan bu konumunu, eski bir ordu mensubu oluşunu kullanması ve bununla zaman zaman insanları tehdit etmesi çok ama çok çirkindi... Hele hele Okan Bayülgen’in de programında bahsettiği Ebru Akel’in üstün zeka göstergesi o muhteşem buluşuna ne demeli? ‘Sevgi Ustaları’... Çok yaratıcıymış. İyi ki bizleri uyarmışsın ve ben de bu programın en azından sonunu seyretmişim Okan. Sen her zamanki gibi gene haklı çıktın.
·     Kardanadam yazımı okuyanlar hatırlayacaklar, o yazıda serotonin ve bilumum başka maddelerin adı geçiyordu. Çok eğlenmiştim yazarken, en sevdiğim yazılarımdan da biridir. Bilim adamları formüllerle açıklamaya çalışırken aşkı meşki, ben de Paul Auster ile açıklamaya çalışıyordum. Dün gene karşıma çıktı serotonin. The Guardian Gazetesi’nin haberine göre bilim adamları, genetik bir mutasyon nedeniyle ruh halini, duyguları, iştahı ve uyuma yeteneğini etkileyen serotonin hormonu seviyesini değiştirmenin mümkün olduğunu belirlemişler. İnsanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan serotonin beyin tarafından salgılanıyor ve yeniden absorbe ediliyormuş. Bilim adamları şimdi bu absorbe sürecini uzatarak (yani bu hormonu genlerle kontrol altına alarak) insanı mutlu edebilecek yeni ilaçlar geliştirebileceklerini düşünüyorlarmış.
·     Özel bir not: (Bu yazıda kendime bayağı iltimas geçtim, kusura bakmayın!) Kardanadam yazımdaki kardanadam yapan Adam bu yazı yazılırken Kudüs yollarındaydı. Yolun açık olsun, güle güle git, güle güle gel. Adına hem tatil hem iş dediği geziden çantasında pimi çekilmeye hazır bir sürü bombayla geleceğine eminim her zamanki gibi.

Evet, işte böyle. Bu yazı biraz uzun açılımlı bir dipnot-yazı oldu kusura bakmayın. Bundan sonra yazılarımın ardından dipnot köşesi olarak gelen ‘Oltama Takılanlar’ bölümünden başka, bir de beğendiğim bir sözü eklemeyi düşünüyorum. Evrensel olmaları onlara öncelik tanıyacak. Buyurun bakalım ilki, ve benim artık bundan sonraki yaşam felsefem:

AKLIN DİSİPLİNE EDEMEDİĞİ İYİ NİYET, YARARDAN ÇOK ZARAR GETİRİR.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Açıkhava Akıl Hastanesi
Doğum Günün Kutlu Olsun!
Hoşçakal Ayışığım!
Çarşamba Gecelerimi Çalan Adam (Lar)...
Nedir Sizin İçin 14 Şubat?
'Yeşil Kraliçe' ve 'Mor Kâğıt'
Meyhaneci Oluyorum
Kardan Adam
Troya Sensiz, Türkiye Sensiz... Güle Güle Profesör Korfmann!
Senden Öncesi Yoktu ki...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cunda Adası, Pateriça ve Paşam Cafe - 2
Zaman Amazon Zamanı
Mardin'de Bir Akşamüstü
Asırlık Lezzet 'Konyalı' Artık Başkent'te
Avucumdaki Yürek
Halikarnas Balıkçısı, Murathan Mungan, Turizm Haftası ve Kel
İğde Ağacına Güzelleme Ya da Cunda'nın Kedileri
'Hava Durumu' Deyince...
Gecikmiş Bir Mektup...
Yazmak... Ama Neden, Neyi ve Nasıl Yazmak?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sevgili Hrant Dink! [Eleştiri]
Cnn Türk'e Yakışmadı! [Eleştiri]
Güvercinime Güvercin Postası [Eleştiri]
Türkiye Bu Mudur? [Eleştiri]
Bu Gafın Faturasını Kim Ödeyecek? [Eleştiri]
Okuduğunu Anlamak [Eleştiri]
Sen de Kardeşini Seç... [Eleştiri]
İmdat! Rtük Uyuyor Mu? [Eleştiri]
Mor Yakup Manastırı (Salhe/barıştepe - Turabdin) [İnceleme]
Hazan Sesli 'Deli Düş' [İnceleme]


Nükhet Everi kimdir?

Bozkırlardır gözleri. . .

Etkilendiği Yazarlar:
William Shakespeare, Gabriel Garcia Marquez, F.G. Lorca, Hermann Hesse, Max Frisch, Paul Auster, Jean Paul Satre, Can Yücel, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Murathan Mungan


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nükhet Everi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.