Ülkemizin meşhur gazetelerinin birinde meşhur bir gazeteci, millî dâvâların çözümü üzerinde kalem oynatmış. Türkiyeli Başbakan'ın Batı Trakya'yı ziyaret edip orada yaşayan soydaşlarımıza "Siz Yunanistan'ın vatandaşısınız. Yunanistan'ın gelişmesi için çalışın." demesini öven bu gazeteci efendi diyor ki:

"...Ama bakın cesur ve mantıklı siyasetçiler işbaşına gelince, uluslar arasında 'kan davasına' dönüşmüş meseleler bile nasıl yumuşuyor."

Öyle değil mi bayım?! Doğru ya, biz o kadar zamandır bunu nasıl düşünemedik!

Kıbrıs sorununu mu çözeceğiz? Veriririz Kıbrıs'ı sorun morun kalmaz(!)

Batı Trakya mı mesele? Çekeriz elimizi ayağımızı, sorun çözülür(!)

Kerkük, Musul, Türkmeneli mi? Oralar zaten "yeni Irak" ın bir parçası. Bizim ilgilenmemiz bile ayıp(!)

Meğer sorunların çözümü ne kadar basitmiş, değil mi? Atatürk Hatay sorununu çözmek için boşuna o kadar uğraşmış. Ertuğrul Özkök'e danışsaydı muhakkak sorunun çözümü daha kolay olurdu, kimse kimseye kırılmazdı. Gerçi sınırlarımız biraz daha dar olurdu ama olsun, bizde topraktan bol ne var(!)

Ertuğrul Özkök ve onlarca Ertuğrul Özkök'ler!

Memleket meseleleri hatır gönül işi değildir. Türkiyeli Başbakan'ın Yunan başbakanına "Kostas" diye hitap etmesiyle Batı Trakya meselesi çözülmüş olmaz. Sorunların çözümü haklarından vazgeçmek değildir.

Kıbrıs'ı unutmayacağız! Batı Trakya'yı, Musul'u, Kerkük'ü de unutmayacağız. Esir Türk yurtlarının hiçbirini unutmayacağız!

Batı Trakya Türkleri hangi ülkenin vatandaşı vatandaşı olurlarsa olsunlar Türk'türler. Elbette Yunanlık için değil Türklük için çalışacaklardır.

Dünya'nın neresinde bir başbakan mevcut sınırları dışındaki soydaşlarını diğer ülke için çalışmaya teşvik eder? Türk milletinin yıllardır yürüttüğü millî dâvâlar, haklarından kaynaklanmaktadır. Türk milleti başbakanı, Türklerin haklarını daha iyi savunması için seçmiştir. Asırlık dâvâlardan bir başbakanın sözü ile vazgeçilemez. Hele seçimden önce hakkında demediğini bırakmadığı kişilerin seçimden sonra en büyük savunucusu olanların bu konuda söz söylemeye hiç hakları yoktur.

Millî meseleler nasıl çözülür? Güçle, inançla, dirençle... Bütün baskılara direnmekle... Gücünü artırmakla... Mevcut gücünü en verimli biçimde kullanmakla...

Vazgeçmekle değil!..

Yunanlılar İzmir'i işgal ettiğinde Mustafa Kemal savaşacağına İzmir'i ziyaret edip halka "Siz Yunan vatandaşısınız, onlar için çalışın" deseydi İzmir bugün bizde olmayacaktı. Lozan'da sınırlarımız dışında kaldığını kabûl ettiğimiz Hatay'dan vazgeçseydik Hatay'da bugün Türk bayrağı yerine ya Fransız ya Suriye Bayrağı dalgalanacaktı.

Kıbrıs'a 1974'te müdahale etmeseydik Kıbrıs'ta bugün Türk kalmamış olacaktı..

30 yıl öncesine kadar Türkleri katleden Rumlar, Yunanlılar ne kadar çabuk değiştiler ve medenîleştiler ki Batı Trakya'daki soydaşlarımızı gönül rahatlığıyla onların eline bırakıyor ve o topraklardan elimizi çekiyoruz?! Yunanlılar gerçekten bu kadar güvenilir midirler?

Madem ki başbakan böyle bir laf etti ve Ertuğrul Özkök'ün deyimiyle artık "Yunanistan'da yaşayan soydaşlarımızı bir "beşinci kol" olarak görmeyi" resmen bıraktık, Yunanlılar da bu iyi niyetimize cevap versinler.

Meselâ Yunan başbakanı da bir İstanbul ziyareti gerçekleştirip desin ki: "Bu şehrin adı 'Konstantinopolis' değil 'İstanbul'dur ve burası bir Türk şehridir. İzmir de, Doğu Karadeniz de öyle..."

Ama bunu istersek "faşist" ya da "statükocu" oluruz değil mi? İstemeyelim o hâlde..

Millî dâvâlar unutuluyormuş... Enflasyon düşük ya, boşverin millî dâvâları gitsin!.. Kime ne, bize toprak mı lâzım!? Haydi: Yaşasın başbakan, demokrasi, AB, AKP, R.T.E. ve saire...

Sözlerimizi Atsız'dan bir alıntıyla noktalayalım:

"Ölürken, gözlerimizdeki son ışık millî mîrasın hâyâli olacaktır."

Tanrı Türk'ü Korusun!