İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Sen karşıma çıktığında, bir Temmuz gecesiydi. Yıldızların dans ettiği, bir Toros zirvesiydi. Sanki aynı zaman tunelinden geçip de gelmiştik Gözlerimdeki çizgiler ayak izlerindi. Toroslar ve sen. Kaç yıllık özlemimdi bir bile bilsen Gördüklerim, düş değil, bir gençlik ahımdı. Buzlarımın çözüldüğü, gözlerimin yeşerdiği Toroslar , Hira Dağı’mdı Sen indin yüreğime türkülerle, şiirlerle ayet, ayet. Bir yirmi yıl daha sürer, bitmezdi bu hasret O temmuz gecesi yıldızları toplayıp sen yüreğime inmeseydin şayet. Ağlara düşmüş balıklar gibi naçar, kurşun yemiş ceylanlar gibi kaçardım. Yollarım yolsuzdu varamazdım ben Dillerim dilsizdi, soramazdım ben Kollarım kolsuzdu, saramazdım ben Ekebilseydim yüreğini kardelenler boy atardı Martılar karışırdı, turna sürülerine ellerin, ellerime değebilseydi. Büyüdün sonra gözlerimde. yellere savurduğum duygularım gibi büyüdün. Göz bebeklerim, çocuklarım gibi büyüdün. Dağlara sevdalı, sol yanım gibi büyüdün. Büyüdün sonra gözlerimde, gençliğimi ektiğim, ve de tükettiğim, virane varoşlar gibi büyüdün. Büyüdün gözlerimde, düşlerime sığmayan, Toroslar gibi büyüdün. Seninle kök saldım en çorak dağlara. Gamzelerinde içtim sularımı kana , kana. Rüzgarlarla sevişen saçlarını, kara bulutlara gölge ederdim. İzlerin kutsaldı, yorgun ayaklarımı ellerime alıp, kanatlanan yüreğimle, yüreğine giderdim. Sis basardı tepeleri kimi gün, göz gözü görmezken kapalı gözlerimle seni görürdüm. Sen, sekerken kayalarda meri keklikler gibi, bir gönül avcısıydım amaçsız, silahsız ardından yürürdüm. Kaybolmayı özledim hep. Fırlatıp kimliğimi bu kentin çöplüğüne yüreğine gizlenip kaybolmayı özledim. Dört duvarı, temelden yıkıp dört kitabın, dördünü de yakıp dört iklimi, saçlarına takıp yüreğine gizlenip kaybolmayı özledim. Kaybolmayı özledim hep yaralı bir turna gibi göçüp gitmeyi yaralı bir turna gibi her şeyi terk etmeyi. Kaf Dağları’nı özledim, gece masallarını. Duygularım yalansa yalanları özledim. Kendimi özledim, kendimi aradım insansız kentlerde dillerim laldı gürültülerin sessizliğinde. Dağlara vurdum izlerimi izlerine karışmıştı. dağlarımı özledim. Sonra da seni buldum bir temmuz gecesinde. Yıldızların dans ettiği bir Toros zirvesinde. Sonra da seni buldum yönlerin tükendiği, ağıtların dindiği, halayların saçlarına indiği, bir Temmuz gecesinde. Biliyorum, “ne yaşadık ki seninle, ne çok abartmışsın, Bu platonik bir aşka benziyor çok şeyler katmışsın ” diyeceksin. Oysa, dedim ya güzelim, aynı zaman tünelinden geçip de gelmiştik gözlerimde ki çizgiler ayak izlerindi. Cemre yeni düşerken buzul yüreğime, sevdalarımı yükleyip turna kanatlarına ben seni bir eylül fırtınasında yitirmiştim. Bir eylül fırtınasıydı, gençlik yıllarımızı kasıp kavuran. Bir eylül fırtınasıydı, dağ gibi umutlarımızı dağlara savuran. Eylüller sancılı, eylüller gebe, eylüller, kan kokan kızıl bir şafaktı Gözlerin gizlenirken göz bebeklerimde ellerin yıldızlar kadar uzaktı. Sonrası sürgündü, sonrası vurgundu, sonrası sönmüş volkanlar gibi durgundu. Sonrasını demeye ne gerek vardı her şey aşikardı. Eylüllerden , Toroslara uzanan bitmeyen bir ah-u zardı. Sonrası yaşanmamış kopuk bir zamandı. berisi neresiydi ötesi neydi İzlerimiz gölgeli, sözlerimiz virandı. O günden beridir güzelim, o günden beri. Bir avucumda kavgam, bir avucumda sevdam, ve yüreğimde yaram, hep seni aradım bir dağdan, bir dağa. Oy benim rakımlar güzelim oy darbeler vurgunum, varoşlar sürgünüm, kavgalar yorgunum. Kaçamak düşlerimin firari perisi, kopuk yüreğimin öte yarısı Biliyor musun bir dağlara sevdalandım, bir de sana. Bir de ikiniz gelince yan yana yaşamaya sevdalandım ölesiye. Ey benim dört mevsimim ey zemheri yüzlüm ağustos gözlüm karakış izlim Biliyor musun gözlerine gizleyip zamanı Dokuz ayı devirdim Toroslardan bu yana Bir de şiir doğurdum sana , her mısrası, bin desen. Görsen inanamazsın, tıpkı sen. Bir şiirime babalık yaptın dağlarımın anası, yüreğimin yarası Bir şiirime babalık yaptın zina suçlum, gönül borçlum, toprak avuçlum. Al kucağına, al dizelerim üşüyor, okşa, sev biraz. Oyy benim rakımlar güzelim oy Darbeler kaçkını firari ceylanım. Beynimi çökerten Toroslar heyelanım. Dilimde türkümsün sazımda süssün Düşlerimde yedi renk, soframda aşsın. Fırlat yüreğini, dağlara fırlat yüreğime düşsün. Ey benim rakımlar güzelim ey Eylüller ezelim, fırtınalar gazelim eyyy Biliyor musun seninle güzelleşiyor seninle olan her şey... Mart 2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hıdır Çam, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |