Okumak... Dinler gibi okumak. Okurken, anlam yüklü cümlelerin altını çizenlerimiz vardır. Bir kitapta anlamlı cümleleri çizerken fark ettim, aslında o satırlarda, benim içimdeki açığa çıkmamış gücün altını çiziyordu. İki buçuk sene öncede, hâlâ bugünde. İşte o yazarın, belki sizinde kalbinizin altını çizebilecek cümleleri şunlar;
"Olguları sorun olarak değil de, öğrenme fırsatları olarak değerlendirirsek; onlardan dersler çıkararak kendimizi hoş ve sağlıklı hissederiz. Onlardan öğrenmeye hazır olmadıkça, karşımıza hiçbir zaman alınacak dersler çıkmayacaktır." (1)
Hayatımızın bütün kırılma noktaları da buraya bağlı değil midir zaten? Yani tüm sorunlarımızın, derinliğimizdeki boşluğu dolduramayışımız olması. Her şey yolundadır, fakat tarif edemediğimiz, kimi zaman adını dahi bilmediğimiz sıkıntılarımız vardır yine de. Öyleyse, nasıl her ölüme bir bahane bulunuyorsa, derinliğimizdeki sıkıntıyı dışarı yansıtabilmenin bahanesidir sorunlar. Ancak, aradaki tek fark, oran farkıdır. Dibe inip, ruh zeminimizi tamamlar ve sağlamlaştırırsak, o zaman buradaki fark, sağlıklı düşünebilmek ve üstesinden gelebilecek performansı yakalayabilmektir.
Lütfen, yukarıdaki o paragrafı, içinizdeki tılsımı sezene kadar tekrarlayın. Sanırım, belki aranızda aklından, "her şey bu kadar basit mi, dışarıdan söylemesi güzelde yaşayınca başka oluyor" gibi yorum geçirenler olabilir. Galiba, kendimizi hoş ve sağlıklı hissetmenin, birkaç cümleyle çözülebilecek kadar basit olduğunu öğrenince, zor olduğuna inandığımız beklentilerimiz incinecektir muhtemelen. Böyle tür yazıların hayal ürünü gibi gelmesi, çaresizliğimizi kabullendiğimizdendir. Çaresizliğimizi kabullenmek, isteyip kurduğumuz hayallerin gerçekleşmemesindendir.
Kabullenelim ki, hayatın güzelleşebileceğini aşılayan herkeste hayattan biridir. Problemler, zorluklar, acılar, yabancı değildir hiçbirimize. Evet, pozitif olabiliriz, olmalıyız da.
Mecburi yaşanan güçlüklerde de, insan, varlığındaki kuvveti keşfetmedikçe, olumlu yaklaşımlar, olumlu davranışlar sergileyemez. Düzeltmek için bir şeyler yapmak yada yapmış olmak, huzurun anahtarıdır. Zorda kalan birinin, kendisini iyi hissedebileceğine yürekten inanıyorum. Yeter ki o da inansın. Yeter ki inanmasının, başlangıcı ve garantisi olduğunu bilsin. Negatifler üzerinde durmak, sorunları çözmeyeceği gibi, kişiyi de iyice yıpratır. Bu hâlde iyi bir sonuç beklenemez asla.
İnanç boyutu çok çok önemli. Derinlikteki boşluğun merkezidir burası. Bu boşluk, açlık misalidir. Yolumuz bu açlığı gidermekten geçer. İhtiyacı olan beslenmeyi uygulamazsak, âdeta dengesizleşir ve saldırganlaşır.
Yüzeysel olarak da olsa, keyfini keyif eden, eğlence mekânlarında eğlenen, televizyonda sevinç gösterisi yapan insanlar, mutluluk tabloları oluştururken, bize ne oluyor? İnsanlığımıza huzur pahalı mı geliyor yoksa? Yaratandadır huzur. Yaratan verebilir yalnızca. Biz O'nunla beraberken, ne tür mazeret, huzuru tatmamızdan alıkoyabilir bizi? Ne tür mazeret?
Demek istemiyorum ki, sürekli şen şakrak yaşayalım. Yahut her şartta memnun yaşayalım, memnun kalalım ve de sinip boyun eğelim başımıza gelenlere. Bunuda kastetmiyorum. Huzur, bizi durduran etken değil, ayakta tutan, harekete geçiren, güç veren etkendir. Kim morali bozukken sevgiden bahsedebilir? Söyleyin, kim umutsuzken engellere direnebilir? Kim canından bezmişken mücadele edebilir? Çare değildir yılgınlık. Şu cümleleri şahsınıza alın okuduğunuz sırada; Emin olsun ki hayat, ben bırakmam onu. Bırakmam ki, üstüme gelen zorluklar rahat etmesin arkamdan. Benden bu iyiliği beklemesin hayat.
Tabi ki hüzünlenelim, sıkılalım, belki de ağlayalım durduk yere. Güzel duygulardır bunlar. Bunları tatmadığımız vakit, yaşam çekişmemiz sona ermiş demektir. Ne güzel ki ümitlerimiz var. Yıkılabilecek ümidi bile olmayan insanın, dünyası yıkılmıştır. Duygularımız küçük meselelerde yönlendirse de bizi, yoğunluk açısından aklımızı da büyük meselelerde devreye sokmalı. Zıttı bir durumun meydana gelmesi korkunçtur. Bizi uğraştıran yatay çizgi eksilere, gelin, tam ortalarından kesişen dikey çizgiyi çizelim, ayakta olduğumuzu simgelercesine. Sabırla, tevekkül ederek, dua eşliğinde. Gelin, negatifleri pozitife çevirerek, hiç olmazsa sayılarını azaltalım.
İnanın, karamsarlaşmak geleceğimizi kurtarmıyor. Ümitsizlik hem güç vermiyor, hem de mevcut gücümüzü tüketiyor. Yeniden dirilmeli insan kendi içinde. İlâhi adalete teslimiyetini tazelemeli. Hatalarından kaynaklanan zararlarda da, yine varlığını canlı tutmalı. Çünkü onarabilmek için yine kendine ihtiyacı vardır. Kendisini yarattığı için yaratanı memnun etmeli. Kıymetini anlamalı zamanın. Bugünü yarın aramaktansa, bulmalı şimdi. Hemen şimdi.
* Gerald Jampolsky - Sevgi Korkudan Özgürleşmektir