Sanat doğaya eklenmiş insandır. -Bacon |
|
||||||||||
|
Şu iki senaryoya göz atalım. Birincisi; Biran olsun, eğitim ve davranış olarak bir genci etkileyen insanlar, anne baba arkadaş ve sairi, diyelim ki çok mükemmeller. Genci tamamlayabilecek seviyedeler hepsi. Fakat genç tüm bunlara rağmen sizce aykırı biri olup çıkamaz mı? Evetse, asıl nokta gençtir. O almak istemedikten sonra, ona verilenler hedefine isabet etmez. İkincisi; Genç kendi içinde kendini oluşturur ve tamamlar. Yakınları ise onu yalnız bırakıp desteklemediğinde, değerlerinden zamanla ödün vermeye başlamaz mı? Evetse, asıl noktayı ortam oluşturmaz ama çok çok büyük bir kısmını paylaşır. Motivasyon eksikliğini hissettirerek gerekliliğini vurguluyor burada. Sahi, çağrı filmini izledikten sonra yüreği kabarıp o samimiyete, o coşku seline katılmayanımız var mıdır? Konunun merkezindeki ilgili, yalnızca bu olumsuz senaryolarla belli olmakla kalmaz. Olumlu yönlerde de belli olur. Bilgide etrafı yoksun ve yetersiz genç, kendini yetiştirip göstererek de ilgili konumunu belirtir. Doğru çizgide yer alan çevre, kişiliği zayıf bir genci etkileyerek de ilgili konumunu belirtir. Şimdi, gençleri mi yargılamak gerek, yoksa büyükleri mi suçlamak gerek? Bilmem. Bildiğim, bu tür sorularda seçeneklerden birini yanıt kabuletmenin hata olduğudur. Gençliğe giden yol çocukluktan geçtiği için çocukluğa eğilelim biraz. Çevremdeki ebeveynlerin okula giden çocukları hakkında konuşuyoruz da, ilkokula giden, ve hatta abartmıyorum anaokuluna giden çocukların durumu şaşırtıcı. Bir o kadarda ürkütücü. İlkokula giden birinin okul hayatını duyduğumda, "bizim zamanımızda böyle şeyler olmazdı" diyorum. Bana bakan gözler yaşlı biri gibi konuştuğumu hissettiriyor. Acaba, garip garip bakılacak kişi ben miyim? Aman Allah'ım, gençlik fırtınası zamandan hızlı işliyor olmalı. Toplumumuzu zaman içerisinde kısaca gözlemlediğimde, iki kuşak öncemiz, yani elli yıl öncesinin gençliği cahil ama temiz bir gençlik. Şu anki gençlik kuşağımız ise gelişen dünyada çöküşünü yaşamakta. Burada zamanların gençliği derken, ne tarihin ekonomisinden, nede teknolojisinden söz ediyoruz. Sadece, gençlik ahlakındaki yaralanmaların yaygınlaşarak hayatımıza bulaşmasından söz ediyoruz. Yarım asır önceki gençlik sağlam. Ama bu sağlamlık bilgiden değil, bilgisizlikten. O zamanlar kimin kötülüklerden, kötü alışkanlıklardan ve cinsellikten şimdiki olduğu kadar haberi vardı? Yaşadığımız cılız gençlik mi? İşte buda, o zamanların genci şimdikilerin anne babası olan insanların, saydığımız çirkinlikleri bilmeyişinden. Komik mi, bence hayır. Doktorların karşılaşmadıkları hastalıkların tedavisini bulamadıkları, bu yüzden de tedbirini bilemedikleri gibi, geçmişten geleceğin gençlerine yatırım yapılamadı. Uyuşturucu kullanan biriyle sohbette bulundum. Ve bir tesbit edindim bu sayede. Tesbit şu; Niçin uyuşturucu kullanılır sorusunun cevabı, niçin uyuşmak istemelerinin nedenlerini söylediklerinde anlaşılıyor. Sorunlar yada arkadaşlar. Normal bir kitap yerine o paraya hapını alabiliyorlar. Kitap ve uyuşturucu hapını karşılaştırınca, aklımıza yetişemeyeceğimiz sorular zinciri yığılıyor malesef. Bu konuda bakış açılarından biri, "aman kötü huyumu var bizden uzak olsun" diyerek bu tip gençleri dışlıyorlar. Peki ama, bilgili insanlar uzaklaşırsa onlardan, kim yardım edecek onlara? Yollarından çekilerek kötülüğe yer ikram etmemeli. Mutlaka her şeyin ölçüsü olduğu gibi, bu tarz yaşantısı olanlara karşıda, hem onlar hem kendimiz açısından ölçü vardır. Ama bu onlara arka dönmek demek değildir. Doğru, o gençlerinde akılları var niye kullanmıyorlar? Tamam anlıyorumda, bizde bizdeki, onlarda eksik kendimizde artı olarak gördüğümüz aklı, böyle işin içinden kaçarak mı kullanacağız? Bir benzetmeyle düşünelim... Geçmişteki kirlenmemiş o gençlik yaşayışlarını, dönem bakımından 'yaz' mevsimi olarak nitelendirelim. Şimdiki zedelenen gençlik yaşayışlarını da 'kış' mevsimi olarak nitelendirelim. Şartları kolay yaz mevsimi ve şartları zor kış mevsimi. Atalarımız kışı bilmediğinden, nasıl önlem alınması gerektiğini, çaba ve uğraşlarını bilmiyorlardı. Biz gençliğin sıkıntılarıyla boğuşuyoruz. Gençliğin kışındayız. Büyüklerimiz bize bilmediklerini öğretemezlerdi. Fakat biz yaşayarak, görerek, gençlik kavgasının savunmasını ve korunmasını öğrenebiliriz. Böylece kendi kuşağımıza ve bizden sonraki nesillere kalkan olabilecek, ayrıca mücadele edebilecek bilgileri aktararak ulaştırabiliriz. İçimizdeki duaları emelleri umutları kırdığımızda, heyecan ve başarı direncimizde yenik düşer. Güzel bir toplumu ümit edelim. Temkinli, tedbirli, tedarikli olalım. İlla da isteyerek ümit edelim. Ümidimiz için umudum var. Hem de bir sürü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Belkıs TUNÇAY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |