|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
17 Kasım 2003
Ham Hum Şaralop
elsenece
belki komik gelecek ama, daha uzun yazılar yazabilmek için tavsiye bekliyorum... |
|
Ham Hum Şaralop
Hepimize ilginç gelmiştir.
Konçertosunun en güzel parçasını tamamlayamadan ölen büyük müzisyenler, kitaplarını bitiremeden deliren yazarlar fena halde ilgimizi çeker.
Herkesin milimetrik hesaplarla yaşadığı dünyada birisi kuralı ihlal etti mi, kendimize has yorumlar üretiriz. Daha memlekete çok yararları dokunacak olan bir devlet adamı öldüğünde de vakitsiz öldü deriz. Kimseyi yapması gereken işi bitirmeden bir yere bırakmayız.
O kişi de isteyerek ya da istemeyerek sahneyi terk edince şaşalıyoruz, farkında olmadan ayıplıyoruz bile. Şahsen ben, ölü canların ikinci cildini yakan Gogol’a bayağı içerlemiştim bir zamanınlar.
Bahsettiğim sorumluluk, bir kuryenin taşıdığı evraka karşı sahip olduğu sorumluluk ya da bir babanın eve zamanında gitmesi gerektiği değil elbet. Daha görünmez ve daha yıkıcı, insanın elini kolunu bağlayan bir türü belki de “sorumlu” olmanın.
Ben bu bakımdan kendimi hep şanslı görmüşümdür, hiç yarım iş bırakmadığım için.
Herhangi bir işe sıradan bir nedenle bile başladığımda, bitirene kadar akla karayı seçerim. Takdir edersiniz ki her şey kısa sürede bitirilecek kadar kolay değildir. Bu sefer de kendime bir sınır koyuyorum, “matematikteki lojik konusunu 2,5 saat çalışarak anlamak zorundasın” ya da “bu ojeyi 3 dakikada süreceksin” gibi.
Buraya kadar durum size normal, basit hatta çocuksu bir oyun gibi görünmüş olabilir.
Tabi durumun avantajları göz önünde bulundurulduğunda, olay çok yararlı ve bir olguya dönüşebiliyor, üstelik kapsamı çok geniş. Misal, annemin daima evin bir yerlerinde başlanmış ve yarım bırakılmış örgülerindeki durum, bende hiç yaşanmaz çünkü ben kazağı çabuk bitiremem diye atkı örenlerdenim.
Bu düşüncenin bir yaşam tarzı olduğu görüşündeyim.. Böyle belirtmek abartılı görünebilir, ama hepimiz bazen sorumluluklara bakış açımızla varız.
Dezavantajları ise aslında sizlere yakınmak istediğim nokta. Hiçbir işi yarım bırakmamak dediğimizde anlaşılanların ilki, sanırım ki çok az işe başlamaktır. Hiçbir işi yarım bırakmamak için yapmak istediklerinin pek azına başlamak tehlikesi –ki bu bazen gerçek bir tehlikeden de büyük sonuçlar doğurur- benim için asla söz konusu değildir.çünkü bendeniz sanıyorum ki yüzyılın son “hayallerin peşinde koşanı”yım. İstediğim her şeye anında başlama ve bıkmadan ilerleme gibi bir huyum da var.
Şimdi bunda yakınılacak ne var, diye düşünmek normal, ama iş bir şeyler yazmaya gelince her düşündüğümü en kısa, en basit şekliyle yazıyorum. Bu durum da bazen düşündüklerimi yeteri kadar anlatamamama neden oluyor. Yani ben kendimce anlatıyorum ama başkaları benim düşündüğüm gibi anlamıyor.
Dolayısıyla benim yazılarım hep yarım sayfadan biraz uzuncadır.
Çünkü yazıları da belli bir sürede bitirmem gerektiği düşüncesindeyim.
Geriye yarım yamalak şeyler bırakmamak için,
Sonra benim yazımı elalem tamamlamasın diye.
Bu yazıda da olduğu gibi
Bitiriveriyorum,
Sizce ne yapmalıyım?
elsenece
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
merhaba,
öncelikle şunu belirtmeliyim ki yazmaya başlayalı uzun zaman olmadı, ama birçokları gibi ben de kendimi kısa zamanda yazmanın büyüsüne kaptırdım ve "yazmadan ve paylaşmadan edemiyorum. " umarım yazılarım sizlere birşeyler anlatmayı başarır. . .
Etkilendiği Yazarlar:
adalet ağaoğlu,tomris uyar
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|