..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Sami Güzel




14 Kasım 2003
Kanlı Bir Saatin Hüznü  
Sami Güzel
Ufak çocuk neden donup kalmıştı ? Neden gelip kendisini bu canını yakan adamdan hala kurtarmıyordu... Nedenler ile doldu beyni. Saati hızlıca alıp gelemediği için mi böylesine acı bir ceza verilmişti ona ?


:BBCA:

Heyecanla sahibi olan ufak çocuğa doğru koştu Pufy. Onun kendisini her çağırışına büyük bir heyecanla gitmek, göreviydi sanki. Annesi, babası, kardeşi, arkadaşı... her şeyiydi ufak çocuk onun için. Bir kerecik sevse, sevinçten çıldırır, sırf kendini bir kez daha sevdirebilmek adına, her türlü cambazlığı yapmaya çalışırdı. Yeter ki, sevsin...

Ölmüş annesini hala emmeye çalışırken tanışmıştı sahibi olan ufak çocukla. Süt gelmeyen memeleri zorlarken, arkasından yumuşacık iki minik el sarılmış, onun "annemden ayrılmam" diye feryatlarına kulak asmadan kucağına almıştı. Gözlerine bakıp, "bundan sonra birlikteyiz ufaklık, isminde 'Pufy' olsun olur mu ?" demişti. Minicik bir köpek, minicik bir çocuk... Sevgi ve dostluğun başlangıcının adıydı Pufy... Böyle başlamıştı yaşamın yeni tadı.

Tombiş vücudunu minik ayakları zor taşır, ufak çocuğun arkasından koşarken çoğu zaman hemen yorulur, beni de bekle anlamında "Hev Hev" diye kendini ifade ederdi. Ufaklıkta geri döner, Pufy'nin yanına oturur ve Pufy dinleninceye kadar onunla sohbet ederdi. Birbirlerini hiç gözden kaybetmemeye çalışırlardı. Pufy bir an onu gözden kaybetse bu korkunç dünyada kaybolacak zannederdi. Henüz 2 aylıktı, yaşama dair her şeyi çocuktan öğreniyordu. Oyun oynayalım diye attığı ufak ısırıklardan birinde, çocuğun ayağı kanayınca, çok utanmış, üzüntüsünden köşe bir yere gidip ağlamıştı. Onlar iki kardeş gibiydiler. Çimlerde alt alta, üst üste yuvarlanmaları, yemek yemek için olan yarışları, çeşmeye kim önce gidecek müsabakaları. Hepsi hayatın öğrenimiydi Pufy için.

Geceleri hava biraz serin olurdu. Büyük büyük köpekler gelir, etrafta sinirli sinirli gezerlerdi. Pufy her akşam kerpiç bir duvarın arkasında uykuya dalar, sabaha kadar uyanmazdı. Kim bilir belki uyanırsa büyük köpeklerden biri onu yerdi ? Ya da karanlık onu boğardı. Üstelik ufak çocukta yoktu. Onu kim korurdu ?

Günler hızla geçiyor, her gün Pufy yeni bir şeyler öğreniyor, her gün ufak çocuğa daha çok bağlanıyordu. Doğum tüyleri dökülmeye başlamış, kısa ve gri yeni tüyleri onu daha tombul ve güzel göstermeye başlamıştı. Evet, yakışıklı bir delikanlı olacaktı. Hatta kocaman olup, ufak çocuğu hep koruyacak, ona kimsenin zarar vermesine izin vermeyecekti. Hele çimlere bastıkları için çocuğa bağıran kapıcıyı çoktan gözüne kestirmişti. Büyüyünce ufak bir paça alacak, çocuğa bir daha bağırmaması gerektiğini anlatacaktı. Sanırım insanlar iyi canlılardı. Ufakları bile böylesine sevgi dolu ise, büyükler daha anlayışlı, daha koruyucu olmalıydı. Evet, evet.. Yaşam çok güzeldi...

"Haydi Pufy, saatimi getir" yine büyük bir heyecanla koştu. Saati çimlerin içinden alıp, hızla geri çocuğa döndü. Saati bırakınca, sevgi dolu ufak eller boynuna dolandı. Ah, hep sevseydi keşke. Yumuşacık ellerin ilettiği sevginin karşılığını o minik elleri yalamakla verdi. Tekrar ayağa kalktı çocuk ve saati fırlattı. "Haydi pufy, getir bebeğim". İşte yine saati getirecek ve yine sevilecekti. Heyecanla koştu, saati ağzına aldı. Kalbi küt küt çarpıyordu. Dönmek için hamle yaptığında arkasında biri engel oldu. Bacağıyla onu itelemişti. Minicik başını kaldırıp, gözlerini yukarıya dikti. Kocaman bir insan duruyordu. "Acaba saati bu amcaya versem, oda beni sever mi" diye düşündü. Adam elindeki küreği havaya kaldırdı, sanırım atıp getirmesini isteyecekti. Ama o kürek çok büyüktü, getiremez di ki... Beklediği olmadı. Kürek büyük bir hızla başına indi...

"Demek bahçeme pislersin ha!!!" acıdan ne söylediğini anlayamamıştı bu büyük insanın. Öyle çok canı yanmıştı ki, avazı çıktığı kadar bağırmak istemiş, fakat ağzına dolan kırmızı sıvı sesinin çıkmasını engelleyerek, ufak bir mırıltı halini almıştı. Kulakları duymaz oldu, gözleri kararmıştı. Neden vurmuştu o amca ona ? Ufak çocuk nerdeydi ? Neden korumamıştı Pufy'sini. Kürek bir kez daha kalkıp vücuduna indi. Yine tarifsiz bir acı kapladı vücudunu. Bir hüzün perdesi kapatmıştı gözlerini. Artık hareket edemiyordu, küt küt atan kalbinden başka hiç bir yerini hissetmiyordu çünkü. Minicik gözlerini kaldırıp ufaklığı aradı. İlerde belli belirsiz bir gölge. Evet oydu, kokusunu buradan bile almıştı. Tıpkı oda kendisi gibi hareketsiz, korku dolu gözlerle bakıyordu. Acaba ona da mı vurmuşlardı ? Neden donup kalmıştı ? Neden gelip kendisini bu canını yakan adamdan hala kurtarmıyordu... Nedenler ile doldu beyni. Saati hızlıca alıp gelemediği için mi böylesine acı bir ceza verilmişti ona ?

Kürek bir kez daha kalktı... Pufy her şeyi anlamıştı. Bir kaç saniye sonra, annesi gibi hareketsiz olacaktı. Annesi gibi toprak olacak, gözleri güneşin doğuşunu hiç göremeyecek, yeni bir gün başlıyor sevincini, yüreğinde hiç hissedemeyecekti. Bir daha kalkıp oynamayacak, kafasını küçük çocuğun kollarının arasına sokamayacaktı. Her şeyden önemlisi, büyüyüp onu koruyamayacaktı. Kılıçların kınına girerken çıkardıkları ses gibi bir ses çıktı boğazından. Yaşamasına niçin izin verilmiyordu ? Soru işaretleriyle dolu minik gözlerini, ufaklığın gözlerine dikti. Son yargılamasını yapmıştı, insanlar ufaldıkça sevgi doluyor, büyüdükçe kin ve nefrete dönüşüyorlardı.

Kürek indi...

Yaşam bitti...

Pufy' den arda kalan, minicik ağzından bırakmadığı kanlı bir saatti...


.Eleştiriler & Yorumlar

:: :(
Gönderen: Derya Köse / İstanbul/Türkiye
6 Eylül 2006
HÜZÜNLÜ, AMA ÇOK GÜZEL ELİNİZE SAĞLIK...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Salıncak
İsimsiz Melek
Rüya Tadında
Emanet Ayrılık
Biletsiz Yolculuk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gözyaşım Kırılmış [Şiir]
Sarhoş [Şiir]
Yağmursuz Bir Sonbahar [Şiir]
Hasrettik [Şiir]
Rüzgar [Şiir]
Uçurum [Şiir]
Ona Yürüdüm [Şiir]
Dile Geliş [Şiir]
Hayat [Şiir]
Kavuşma [Şiir]


Sami Güzel kimdir?

Çatlamış dudaklara yapılan, sulu ve pamuklu pansumandı belki yazılarım. . Belki de çoktan ölmüş hislere yapılan bir otopsi. . Okumadan yaşanmaz, yazmadan anlatılmaz. .

Etkilendiği Yazarlar:
Hersey


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sami Güzel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.