Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides |
|
||||||||||
|
ve yaşama etkin biçimde katılabilmeyi tanımlar. " Eğer ben bu dünyada yaşayan bir varlıksam, doyumsuzluğumu ve içgüdülerimi yaşarım. Kendim olabilmek ve onu yansıtabilmek. İşte beni ben yapan ve bir o kadar da yalancı bir ben yapan durum. Ne yazık ki hiç bir zaman kimse kimseyi, içindeki insanı tam anlatamayacak. Herşey özeldir ve yaşananlar bizimledir. Ben doyumsuzluklarımı yaşarım. Öğrenirim, okurum, yazarım, daha çok yemek yerim, bencilleşirim, her zaman daha çoğunu isterim ; her insanın istediği gibi. Yaşama etkin bir biçimde katılabilmek, bence; yaşanılan zamanla birebir olmak ve en azından kendin için birşeyler yapmak anlamına geliyor. Düşünmenin azaldığı bu devirde duyarlılığımızı kaybetmeyip, inancımızla bu imgeleri yüceltmeliyiz. Her insanın hayatı kendisi için vardır. Çok çok özel durumlar hariç. Ben eğer sevdiğim müziği dinliyorsam, sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışıyorsam ve bunun bilincini taşıyorsam, sevdiğim yemekleri yiyip, sevdiğim insanlarla beraber oluyorsam, bunu sadece kendim için yapıyorumdur. İşte bu konuda bencillik konusu ön plana çıkıyor. Fakat "biz duygusunu" anlatmam gerekirse, bu konumda birçok şey değişiyor. Bunu size bir örnekle açıklamak istiyorum. Örneğimiz ; bir ilişki. Bir ilişki, iki kişilik dev bir tiyatroya benzer. İki kişi yönetir, iki kişi senaryosunu yazar ve iki kişi bunu izleyip alkışlar. Üçüncü kişi yoktur. Figüranlar hariç. Ama unutulmaması gereken bazı unsurlar vardır. Benim olan benimdir, onun olan onundur ve bizim olan sadece ama sadece bizimdir. BİZi de özel yapan budur. Biz, benim duygularımla, onun duygularını birleştirip yepyeni bir duygu yaratıyoruz. Sonra bu bize yetmiyor, bu üç duyguyu birleştirip dördüncü bir duygu yaratıyoruz. Bu, benzeri şekilde artarak ilerliyor. Nereye kadar derseniz, sonsuza kadar derim, hiçbir şeyin bitmediğine inandığım için. İşte ben, kendim için olan biz duygusunu böyle anlatabilirim. Hiçbir zaman bitmeyen ve hep ilerleyen, bize özel ve tek İçimizde bulunan fazla doyumsuzluk bizi keşfe sürükler ve insan keşfeder. Aslında bilmez ; keşfetmeye başladığı an, onu yoketmeye başladığını... Bu duygularla beraber, bencillik gibi güdülerin de desteğiyle, insan sahiplenmeye başlar. Ve bu da sınıflaşmayı doğurur (maddi olarak düşünürsek). Ve bu sınıflaşma da kibiri. Her şeyi olması gereken bir dünya ; sahiplenmek insanı yalnızlığa sürükler, isteksiz yalnızlık. İşte kaçınılmaz son. Manevi olarak sahip olmak, iyi yönde doyum ve kontrolü, kötü yönde ise hırs ve içsel kibiri doğurur. Bence yaşamda sahip olunması gereken en önemli kavram, herkesin özel olduğudur. İnsan kendi benliğine sahip çıkmalı ve korumalıdır. Yoksa samanlıktaki samandan farkı olmaz. Gelelim olmak konusuna ; Biz neden varız? Bizim bu dünyada varolmamızın ve yaşamımızı sürdürmemizin bence en önemli sebebi ; süreçte evrimleşme ve aklımızı diğer yaratıklardan daha iyi kullanmamız. Yeni gözlerini açmış ibir bebeğin, hiçbir şey bilmediğini kim söyleyebilir. Belki de herşeyi biliyordur. Benim için yaşam, ucu bucağı belli olmayan uzun ve bol kavisli bir yol. Kim bilir belki ölüm bir başlangıçtır? Ben kendimi keşfediyorum ve bu süreç içerisinde yavaş yavaş yok oluyorum. Bir gün eğer herşeyi keşfedersem size neden yaşadığımızı, burada olduğumuzu açıklarım.Belki de neden burada olduğumuzu bulmak için burada oluyoruzdur.İşte bu son sorum olacak... Yaşamda risk almak, çoğu zaman tercihler dolayısıyla meydana gelmiştir. Bazen tercih etmemek için çaba harcıyorum. İç benliğimize yaklaşmak için aslında her saniye belirli bir risk laıyoruz. Ama risk, risk budur demekle olmuyor. Risk ; zoraki yalnızlıktır, yeşil ağaçları görememe ihtimalidir, sevgilinle olmadığın zamanlar bile onun senin yanında olduğunu kabul etmemektir. Bazen kazanırsın, bazen kaybedersin. Risk almak güzel, mızıkçı ve tehlikeli bir oyundan ibarettir. Yaşamak, bizim için yeterli sorumluluk değil midir? Gerek insan ilşkileri, yani dış dünyamız, gerekse iç benliğimizin huzuru açısından, sorumluluk önemli bir yer teşkil etmektedir. Sorumluluktan kaçmak demek, elimizdekilerin uçup gittiğini çok iyi bir konumda görmek demek. Ve bu da güvensizliği doğurur. Kabullenilen zayıflıklar ve güvensizlikler korku duygumuzu yeterince tatmin ettirir. Yaşamda kendini yaşamak ; iç benliğini salt olarak yaşamaya çalışmak, zoraki yalnızlığın ve belki de sonsuzluğun kapılarını açar. Bence her insan kendini yaşamalı, çünkü ruh ancak böyle beslenir. Kendini yaşayacaksın, kendinle daha fazla beraber olacaksın, kendine daha fazla sorular soracaksın, yanıtladıkların ve yanıtlayamadıkların artacak, düşüneceksin, düşüneceksin... Bu hususta dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tuzaklara düşmemek. Eğer ki bir tuzağa düşülürse : Bir çiçek bahçesinden geçerken çiçekleri görebilecek misin? Düşünce yavaş yavaş beyninde bir hastalık olmaya başlayacak ve sonra duracaksın, şöyle bir arkana bakacaksın, umutsuzluğa düşeceksin. Bir gün yataktan kalkacaksın ve etrafın soğuk gelecek sana. İşte o zaman gerçek yalnızlıkla tanışacaksın. Kendi benliğin seni yitirmiş olacak. Kendini yaşa ama bir o kadar da onu yaşat. O zaman göreceksin ki ; için huzurlu, yüreğin rahat. Sabah kalktığında kendinle beraber kalkacaksın. Zihnin kendi kendisini aşacak. Sen onu yaşadığında, unutma ki o da seni yaşıyordur. Aslında hepimiz yalnizız ama varolan gerçeklik bizi bir bütünlüğe itiyor. Bu bütünlüğü yok sayamayız. Biz varsak o bütünlükte var. Biz yaşıyorsak, o da yaşıyor. Ve biz yaşamı seversek o da bizi sever...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nazmi Ünar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |