Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Kaçımız düşündüklerini dürüstçe açabildi bir başkasına? Kaçımız, korkmadı bilinmemesini savunduğumuz düşüncelerimizin bizleri etkisi altına almasından? Ve bizler, belki de bilerek ve isteyerek saplandığımız düşünceleri oyarak, derinliklerine ulaşmak istedik. Belki de, kendi günahlarımızın farkında olduğumuz halde, bunu büyütmeye çalıştık. Söylediklerimi teokratik bir anlayışla algılamayın; onlar, bizim kendi kurallarımızı çiğnediğimiz düşüncelerimizdir. Bizim sınırlarımızı, yani tüm birikimlerimizin bize verdiği düşünsel kazanımın belirlediği sınırlarımızı aşmadır. Her yıl bir yaş daha yenik düşüyor bedenlerimiz. Kimimiz daha gençliğin en cafcaflı zamanlarını, kimimiz o delikanlılıktan biraz daha olgunluk toplayarak, kimimiz de, başkalarına yaşam dersi verecek yaşlara gelmişiz. Ama hepimizde, kendimizden bile saklamak istediğimiz düşünceler yeşermiştir zaman zaman. Bazen, herşeyi paylaştığımız insana bile açılmaktan korktuk. Korkumuzun en büyük nedeni de, düşüncelerimizin bizi sapladığı utanma duygusudur. Kendimizle yüzleşmeye bile utandık, öylesi düşüncelere kapıldığımız için. Aynalardan uzak durduk öylesi anlarda, yüzümüzün kızarabileceği ihtimalini sezerek. Başkalarının gözlerine bakamadık, sezilir, öğrenilir diye. Oysa biz, düşündüğümüz anlarda utanmadık belki de. Belki de, yasak elmayı ısırmanın verdiği sarhoşlukla geçmiştik kendimizden. Ya da, ulaşılmazı iç dünyamızda sahiplenme zevkinden tüm sınır gerekçelerine tükürdük o anda. Ama bizler, anlık bir buhurun etkisinden sıyrıldığımız anda, utanmaya başladık kendimizden ve herkesten sakladığımız o, bize ait düşüncelerimizden. Şu an kime ait olduğunu hatırlamadığım bir söz vardır: "düşünmekten utanmadığınızı, yapmaktan utanmayınız..." Hangimiz bu kadar cesur? Hangimiz bu kadar dürüst kendisiyle? Gerçekten bunu yapacak yürekliliğe sahip miyiz? Ya da, kaçımız, diyelim? Üç mü? Beş mi? Belki de hiçbirimiz. O halde neden düşünme gereği duyduk? Neden kaçmak istediğimiz o düşüncelerimize saplandığımız an ondan uzak kalmadık da, deşip kurcaladık? Merak mıydı, tüm nedeni? Sınırların ötesini mi merak ettik? Çizgiyi geçmek bize ne verdi? Büyülü, gizemli tatları mı, yoksa utanmamıza neden olacak ve bir ömür kendimizden kaçmamızı sağlayacak bilinmezlikleri mi? Her iki durumda da, bizler, girdiğimiz düşünce girdabını başkalarından saklamak için kendimizle savaşmaya başladık. Bazen uyku arası dile getirebilme ihtimalinden dolayı, uyumaktan bile korktuk. İçimizde bizi kor bir ateş gibi yaktığı halde düşüncelerimiz, onları söküp atamadık. Yanma pahasına da olsa, kurtulmak istemedik. Belki herşeyimizi paylaştığımız insana fısıldamak istedik bir an ama dilimizin ucunda düğümlendi kelimeler. Yardım bekledik ama kimseler gözbebeklerimizden okuyamadı o çığlığı. Bize kaldı yine, içimizi yakmaya devam ederek. İşte, bizler bu kadar korkağız; düşünmekten ve düşündükten sonra dile getirememekten. O da yetmezmiş gibi, utandığımız için, dile getirince dışlanmaktan ve yalnızlığa itilebilmeyi göze alamamaktan. Hepimiz korkağız işte. Korkaklar sürüsüyüz. Başka bir tanım paklamaz bizi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © A.Latif İRVEN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |