..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Onur Ömer Dara




28 Mayıs 2019
Hasan Dede II  
Onur Ömer Dara
Yerde sürünerek yatak odasına doğru devam ediyorum. Yatak odasına girdiğimde masanın üzerinde yarı açık bir şekilde duran kenarları hafif paslanmış olan tütün tabakasını, babasından kaldığını söylediği durmasına ramak kalmış köstekli saatini,yuvarlak çerçeveli okuma gözlüğünü, ve adını hiçbir zaman öğrenemediğim Rusça kitabını sırt çantamın içine attım. Hasan Dede’nin mirasını yaşatmalıydım. Birden dış kapının gıcırdamasını duyuverdim. Belli ki içeri polisler girmişti. Seslerinden iki kişi olduğu anlaşılıyordu.


:ABBD:
II
Tüm mahalleliyle birlikte mezarlıktan döndük. Bizi mezarlıktan dolmuş şoförlüğü yapan Abdurrahman Ağabey almıştı. Hasan Dedenin emeğinin geçtiği isimlerden sadece birisiydi. Yıllar öncesinden kalan dolmuşuna tıkış tıkış doluşmuştuk. Mahalleli Hasan Dedenin acısını unutmuş bir şekilde dönemeçlerde bir sağa bir sola birbirimizin üstüne çullanmamıza gülüşüyrdu. Mahalleye vardığımızda akşam ezanı okunmak üzereydi. Karnımın zilini duymamazlıktan gelerek ve babamla annemin bağırışlarını umursamayarak kendimi Hasan Dedenin evine doğru attım. Polisler hala evin etrafında resmen ablukadaydılar. İkişerli gruplar halinde evin etrafında dolanıyorlardı. Sanki büyük bir suç işlenmişçesine. Muhtar Cavit amcanın dediğine göre Hasan Dedenin otopsi raporunda kalp krizi nedeniyle öldüğü yazıyordu. Peki polislerin Hasan Dedenin evinin etrafını çevirmesinin nedeni neydi? Bilmiyorum doğrusu. Hasan Dedenin evinin karşısındaki kirli kaldırımın üzerine oturup onunla olan anılarımı gözlerimin önünde canlandırıyorum. Bahar vakti budadığımız meyve ağaçları, yazın dallarına çıkıp salladığım karadut ağacının dibinde teker teker topladığı dutları. Ve sonrasında halk pazarına götürüp ucuzdan sattığımız günleri. İşte Hasan Dede tam karşımdaydı. Ve bana el sallıyordu. Ama Hasan Dede şimdi neden bu kadar gençti? Anlayamadım. Üstünde neden fosforlu elbiseler vardı? Çok geçmeden bana yaklaşanın Hasan Dede olmadığını bana bağıran bir polis olduğunu fark ettim. Öylesine dalmıştım ki maziye. Ah Hasan Dede ah. Yaktın mahallemizi.
Gece vakti evin yolunu tuttum. Eve gittiğimde Babam çoktan uyumuştu. Annem ise televizyon karşısına geçip patik örüyordu. Belli ki beni beklemek için uyumamıştı. Gözleri kan çanağı olmuş zor ayakta duruyordu. Kendimi direkt yatağa attım. Üzüntüden açlığımı bile unutmuş haldeydim. Hasan Dede’nin ölümüne tüm mahalle üzülmüştü fakat ben daha çok üzülmüştüm. Çünkü sürekli beraberdik. Okul çıkışlarında Hafta sonlarında ve tatillerde. Aklımın her yerinde emeği vardı. Beni felsefeye ve aşka bağlayan kişiydi.
Güneşin doğmasıyla birlikte uyanıverdim. Bizimkiler fark etmeden gizlice çıkıverdim evden. Dışarı çıktığımda polisler halen evin etrafındaydılar. Ama geceye göre sayıları bir hayli azalmıştı doğrusu. Bir fırsat bulmalıydım eve girmek için. Gizlice evin arka tarafına doğru geçmeye çalıştım. Ama etraftaki polislerin görüş açılarındaydı. Arkadan girmemin tek yolu Hasan Dedenin kerpiç evinin arkasındaki on katlı binanın arkasının tel örgüleri üzerinden atlayarak geçmekti. Sonunda ölüm olduğunu bilsem de o eve girecektim. Hasan Dede’nin birkaç özel eşyasını alarak kendimle yaşatmak istiyordum. Büyük binanın arkasında doğru geçtiğimde dikenli tel örgüler sanki Hasan Dede’nin evi on katlı binaya tehditmiş gibi yapılmıştı. Sanki bir apartman değil kaleydi. İnadım korkumun önüne çoktan geçmişti bile. tişörtümü çıkartıp elimde yumak yaparak dikenli teli ikiye böldükten sonra üstünden yavaşça geçmem gerekecekti. Tam üzerinden geçerken jilet dikenler pantolonumu yırtarak bacağımda birkaç yerimi kanattı. Ama bu bana engel değildi inerken de ellerim kan içinde kaldı ama olsun. Değerdi tüm bunlar Hasan Dedenin anısını saklamaya. Sürünerek arka kapıya doğru gittim ve kapıyı açarak içeri girdim. İçeri girdiğimde Hasan Dede’nin bütün eşyaları aynı yerinde duruyordu. Antrede öylece duran buz mavisi çevirmeli telefonu belli ki uzun zamandır hiç kimseyi aramamıştı. Çünkü rakamların olduğu boşluklar toz kuyusuna dönmüş durumdaydı. Dağınık kitaplığının üstünde gezen huysuz kedisi boncuk ise halinden gayet mutluydu. Yerde sürünerek yatak odasına doğru devam ediyorum. Yatak odasına girdiğimde masanın üzerinde yarı açık bir şekilde duran kenarları hafif paslanmış olan tütün tabakasını, babasından kaldığını söylediği durmasına ramak kalmış köstekli saatini,yuvarlak çerçeveli okuma gözlüğünü, ve adını hiçbir zaman öğrenemediğim Rusça kitabını sırt çantamın içine attım. Hasan Dede’nin mirasını yaşatmalıydım. Birden dış kapının gıcırdamasını duyuverdim. Belli ki içeri polisler girmişti. Seslerinden iki kişi olduğu anlaşılıyordu. Kendi aralarında “bu arsa hiç para etmese bile üç veya dört milyon eder” diye konuşmalar geçiyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sesler giderek yakınlaşıyordu. Kendimi hemen yatağın altına attım. İçeri giren iki polislerin postalları hemen gözümün ucundaydı. Polislerden birisi “inşaat firmaları burası için çoktan bir görüşme yapmıştır devletle, acaba bir varisi var mıydı?” dedi. Diğer polis ise “mahalleli kimi kimsesi yok diyor ama mutlaka birisi çıkar. Çıkanda zaten hemen firmalardan birine satar burayı büyük fırsat” diyerek devam etti. Telsizlerine gelen anonsta amirleri dışarı çıkmalarını istemişti. Polisler dışarı çıktıklarında bende tam yatağın altından yavaşça çıkarken parkenin çivisi pantolonuma takılı verdi aniden. Bacağımı hızlı bir şekilde çekmemle pantolonumun yırtılması bir oldu.sinirlenerek çiviye bir tekme attım. Ve birden parke yerinden çıkıverdi. Parkenin altına doğru baktığımda altında bir şey olduğunu fark ettim. Tam parkenin altındaki deliğe bakacakken içeri birkaç polis daha girivermişti bile ani bir çeviklikle kendimi direkt odanın kapısının arkasına doğru atıverdim. Polisler içerideki eşyaları toplayacaklarmış. Birden duraksayıp kendi kendime soruverdim “acaba polisler burayı neden bu kadar önemsiyor?” diye. Biraz daha beklersem polisler beni fark edeceklerdi. Onun için hemen kendimi Hasan Dede’nin yatak odasındaki arka bahçesine bakan penceren kendimi bahçeye atıverdim. Hızla arkadaki binanın tellerinden atlayıp eve doğru koşmaya başladım.
Eve girdiğimde babam hala uyuyordu. Bugün boş günüydü. O yüzden keyfini çıkarıyordu. Çantamı odama atıp keskin bir kekik kokusuyla annem beni kahvaltı için mutfağa çağırdı. Belli ki kekikli omlet yapmıştı. Sofraya oturur oturmaz omleti hızla yemeğe başladım yanında tereyağı bal ile güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra odama geçip hasan Dede’nin özel eşyalarını kendi dolabımın içine koyuverdim. Karışık gardırobumdan okul elbiselerimi çıkararak giyinmeye başladım. Derse on dakikadan daha az kalmıştı. Ders kitaplarımı çantama koyduktan sonra evden çıkıverdim. Okula giderken polis kalabalığı hala Hasan Dede’nin evinin önündeydi. Bir kısım eşyalarını bahçesine çıkarmışlardı. Tam evin önünden geçerken üç tane siyah cip yanaşıverdi Hasan Dede’nin bahçesinin önüne. Ortadaki cipten gayet gösterişli güneşin vurmasıyla hemen güneş gözlüğünü takan takım elbiseli bir adam iniverdi. Evin arsasının etrafında dolaşarak biraz göz gezdirdi. Tam o sırada orada bekleyen polislerden birine bu adamın kim olduğunu sordum. Polis bana adamın çok zengin bir iş adamı olduğunu söyledi. Taşlar yavaş yavaş aklımda oturmaya başlamıştı. Belli ki arsayı birilerine peşkeş çekeceklerdi. Koşarak okula doğru devam ettim. Okula vardığımda herkes çoktan derslere girmişti. Okulun yüksek gri merdivenlerinden sınıfa doğru çıktım. Derse yine her zaman ki gibi geç kalmıştım. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde Hacer öğretmen bana içeri girmemin tek şartı ders bitene kadar tek ayak üstünde beklemek olduğunu söyledi. Aksi takdirde devamsız yazacaktı. Hacer hocanın bu acımasız teklifini kabul edip ders bitimine kadar tahtada tek ayak üstünde bekledim. Sınıftaki arkadaşlarım artık bu durumuma alışmışlardı bile. Aklım hala Hasan Dede’nin yatağının altındaki delikteydi. Derslerim bitmişti ve eve doğru düşünceli ve meraklı bir şekilde eve doğru yürürken yol üstü tekrardan gizlice Hasan Dede’nin evine girmeyi düşündüm. Havanın kararmasıyla bu işin daha kolay olacağını düşünmüştüm. Ama evin önüne geldiğimde polislerin içerde oturduğunu fark ettim. Bu gece belli ki içeri girmem imkansızdı. Direkt eve geçtim. Eve vardığımda annem kapıyı açıverdi. Babam arkadaşlarıyla halı saha maçına gitmişti. Normal zamanlarda beni halı saha maçlarına götürmediği için kendimi yırtardım ama şuan hiç umurumda değildi doğrusu. Yorgunluktan tüm vücudum fena bir ağrı içindeydi. Kendimi daracık yatağıma atıverip okul elbiselerimle birlikte hemen derin bir uykuya dalı verdim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hasan Dede III
Hasan Dede

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sibel

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Zihnimizdeki Zor Hayat [Deneme]
Anlaşılmaktan Uzak, Beğenilmeye Yakınız! [Deneme]
Ay'ın Suçu Neydi? [Deneme]
53. Hafta [Deneme]


Onur Ömer Dara kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Onur Ömer Dara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.