Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Evden bir hışımla çıkıverdim. Dersin başlamasına on beş dakika kalmıştı. Yolun yarısında annemin okulda yemem için hazırladığı kaşar ekmeği o telaşla unutuvermiştim. Dört nala vermiş bir at heyecanıyla derse yetişmek için koşarken, yıllardır tek başına yaşayan Hasan Dede’nin evinin önünde sırayla dizilmiş polis araçları dikkatimi çekti. Oysa ki daha iki gün önce Hasan Dede ile birlikte bahçesinde yetişen domatesleri toplamıştık. Annem salçalık yapıp Hasan Dedeye yollatmıştı benimle. Annem her ne kadar istemese de Hasan Dede salçalığın yarısını geri getirmişti. Anneme “senin emeğinin hakkıdır yavrum” demişti. Annem Hasan Dede’nin bu ısrarı sonucunda salçalığın yarısını kabul etmişti. Hasan Dede mahallemizde çok sevilen birisiydi. Mahalleli sürekli ona danışırdı, görüşlerini dikkatle dinlerlerdi. Hiçbir akrabası yoktu. Elli yıldır bu mahallede oturan Bakkalcı Rasim Amca bile onun kadar eski değildi. Mahallelinin bildiğine göre yaklaşık yetmiş yıldır Hasan Dede bu mahallede oturuyormuş. Zaten evinden de belli oluyor. Hala kil duvarlarında güneşli günlerde kendini gösteren adeta altın işlemeli bir duvara benzeyen samanlar duruyordu. Uzun yıllardır onarılmayan odaları,derme çatma banyosu ve mutfağı sanki milattan önce yapılmış bir yapı hissi veriyor insana. Zaten on katlı binaların arasında ayakta kalan tek bahçeli evdi. Söylenilenlere göre Hasan Dede de yaklaşık doksan yaşındaydı. Hasan Dede hakkında bir çok efsane dillerde dolaşıyordu. Kimisi onun ikinci dünya savaşı sırasında Hitlerden kaçıp Türkiye sınırına geçtikten sonra İzmir’e gelip elindeki parasıyla bu evi satın alan bir Yahudi olduğunu söylüyordu. Kimisi ise ailesini birinci dünya savaşı sırasında kaybetmiş bir Yörük olduğunu söylüyordu. Kaldığı evde ailesinden miras kalan tek yer olduğu söyleniliyordu. Söylentilerin hiçbiri umurumda bile değildi doğrusu. Çünkü Hasan Dede’nin nereden nasıl geldiği benim için o kadar önemli değildi ben onu insanlığı ve iyi niyetiyle tanıyordum. Polis araçlarına baktığım sırada yolda kaldırım taşlarının arasında yan yatmış bir taşa takılarak birden yere düşüverdim. Aniden polisler üstüme çullandı. “nereye kaçıyorsun? Yoksa sen mi ?” diye sordular hep beraber. Sanki yıllardır konser veren bir orkestra gibi aynı anda hepsi birden bağırıverdiler. “Derse geç kaldım, hem Hasan Dedeye ne oldu?” Dedim. -Hasan Berrak bu sabah evinde ölü bulundu! Dediler Neye uğradığıma şaşırmıştım. Sanki dünya yanmış yıkılmış ve bu dünyada tek başıma kalmıştım. Nasıl olurdu? Hasan Dede,koca çınar öyle birden göçüp gitmişti.Polisler içieri girip onu ceset torbasına koyarak dışarı çıkarttılar. Okul aklımdan çıkmıştı bile. Biliyorum akşam babam bana bayağı kızacaktı. Ama olsun. Bütün mahalleliyi ağır bir yas aldı. Kimisine arkadaşlık kimisine ağabeylik yapan Hasan Dede’miz ölmüştü. Mahallemizde kat karşılığı müteahhit furyasına kapılmamış evini ve bahçesini asla satmamış Hasan Dede’miz. Tüm mahalleliyi kitap okumaya alıştıran ve bahçesinde küçük bir kütüphane açan Hasan Dede’miz ölmüştü. Kısacası mahallemizin Bilgesi ölmüştü. Polis evinin etrafını çembere alıp olay yeri inceleme çoktan çağırmıştı bile. Söylenilene göre kalp krizi geçirmişti. Öldüğünü ilk fark eden ise Gazeteci Halis ağabeydi. Halis ağabey her sabah Hasan Dede’nin kapısını çalar gazetesini verir ve Hasan Dedeyle beraber birer bardak çay içip memleket meseleleri hakkında tartışırlardı. Hasan Dede yaşına göre çok dinç bir insandı. Halis ağabey ısrarla kapıyı çalmış ama Hasan Dede açmamış. Ardından Halis ağabey yattığı odanın tarafına gitmek için evin arkasına kadar dolanmış ve yattığı odanın çift camlı mavi penceresinden içeri baktığında yorganın yerde olduğunu ve Hasan Dedenin de her iki kolunun yataktan sarktığını görmüş ve hemen polise ihbar etmişti. Birden polisler arasında geçen konuşmaya şahit oldum. Kimsesi olmadığından dolayı kimsesizler mezarlığına defnedileceğini konuşuyorlardı. Kendimi tutamayıp Hasan Dede kimsesiz değildir! Diye bağırdım. Ardından bakkal Rasim amca da benim arkamdan bağırıverdi. Ve tüm mahalleli hep aynı ağızdan HASAN DEDE KİMSESİZ DEĞİLDİR! Diye bağırıverdiler. Mahallede yaşayan herkese faydası dokunmuş birisiydi Hasan Dede. Muhtar Cavit Amcanın da devreye girmesiyle birlikte alınan çeşitli izinlerle Hasan Dedeyi normal mezarlığa defnetmeyi başarmıştık. Belki de tüm mahalle olarak yaptığımız bu davranış onun gözlerini arkada bırakmayacaktı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Onur Ömer Dara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |