..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Dinsel > Berden ŞENLİK




30 Ocak 2003
Namaz  
Berden ŞENLİK
Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarin yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz?" dedi. İhtiyar gülümsedi: "Ben senin namazlarınım". "Neden bu kadar geç kaldınız? Son anda yetiştiniz.


:BHAA:
Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: ''Oğlum
namaz hiç bu vakte bırakılır mı?'' Anneannesinin yaşı
yetmişe dayanmış, ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.

Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep namazları son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine geciktirdim namazı" dedi kendi kendine.

Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi. "Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana" dedi. Çok seviyordu onu. Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki... Hicabından renkten renge girerdi.

O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde. Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. "Ne kadar da yorulmuşum" dedi. Daldı gitti öylece...

Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu. Kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor, kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta bir kuş gibi kafesinden kurtulmaya çalışıyor, soğuk soğuk terler döküyordu. Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama mahşer meydanındaki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti.

Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir sağa, bir sola baktı. "Benim ismimi mi okudunuz?" dedi dudakları
titreyerek...
Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde. İki
kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının görevlileri oldukları belliydi. Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi. Bütün hayati, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden. “Şükürler olsun" dedi, kendi kendine ve devam etti; "Gözlerimi dünyaya açtım, hep
hizmet eden insanları gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını islam yolunda harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara
hizmete çalıştım. Onlara Allah'ı anlattım. Namazımı
kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçındım" Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum" diyordu. Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez" diye düşünüyordu. Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi.

Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu.
Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri
terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanındaki kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti.

Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulakları
yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler
listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten
dona kalmıştı. "Olamaaaazzzz " diye bağırdı. Sağa sola
koşturdu. "Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım
boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum.
Onlarla beraber koşturdum. Hep Rabbimi anlattım"
diyordu.

Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu.
Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını
sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım eden çıkmayacak mıydı?

Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla
karışık döküldü. "Hizmetlerim... Oruçlarım... Okuduğum Kur'an’lar... Namazım... Hiçbiri beni
kurtarmayacak mı?" diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu.
Cehennem melekleri onu sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı.

Resulullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizlerse, günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle temizler" buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarımda mı beni kurtarmayacak?" diye düşünüyordu.

"Namazlarım... Namazlarım..." diye diye
hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye
devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu.

Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem
meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden
bire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir
iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu.

Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı
bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. Kendisini
yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek
ihtiyarin yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz?" dedi.
İhtiyar gülümsedi: "Ben senin namazlarınım".
"Neden bu kadar geç kaldınız? Son anda yetiştiniz.
Neredeyse düşüyordum" dedi.

İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü. Başını salladı;
"Sen beni hep son anda yetiştirirdin, hatırladın mı?

Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan ter
içinde kalmıştı.
Dışardan gelen sese kulak kabarttı.
Yatsı ezanı okunuyordu.
Bir ok gibi yerinden fırladı.
Abdest almaya gidiyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Herşeyiyle [Şiir]
Afgan Kızı [Şiir]
Sevgilim ve Cezam; Yalnızlık [Deneme]
Protestan Yunus Balıkları (!) [Deneme]
Savaş-Mayın! Seviş-İn... [Deneme]
Öz Kıyım [Deneme]


Berden ŞENLİK kimdir?

Hayatta beceremediğim bir kaç şeyden biridir kendimi tanıtmak. Onun için burayı boş bırakıyorum (bu ne biçim boş bırakmaksa?) İnşallah yazılarım tanıtır!

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Sunay Akın, Yılmaz Erdoğan, Orhan Veli Kanık


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Berden ŞENLİK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.