Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Eski çağlarda kaleleri saran ordular içerdekilere seslenirmiş : "Kaleyi teslim et, çık git... Nereye istersen oraya git... Giderken dokunmayacağız." Bunun adı “vire” yani "barış yoluyla kale teslimi." Şimdi Bush'da Saddam'a aynı teklifi yapıyor... "Aileni al nereye gidersen git" diyor. Hatta medya olayı abartıp Saddam'a, Kaddafi'nin topraklarında bir kaç dönüm yer ayarlıyor. Süper güç, Irak'ın dört bir yanında çevresine tam 250 bin asker toplayarak Normandiya'dan sonraki en büyük asker sevkiyatını yaptı. Uçak gemileri yığınla geliyor. Kitty Hawk Pasifikten, George Washington Hint denizinden, Lincoln Atlantikten, biri kuzeyden, öteki güneyden kuşattılar bile. Şimdi bu, Amiral battı oyunu oynamak değildir de nedir? Şimdi gündemde hep Amerika'nın ne yapacakları ve ne yapması gerektiği konuşuluyor. Peki ya Saddam'ın ne yapacağı niye konuşulmuyor? Saddam niye Bush'a "Aileni al Beyaz Saraydan git" diyemiyor? Gelin isterseniz Amerika'nın neler yapması gerektiğine bi bakalım; - Öncelikle Amerika, savaşı bir derbi maçı havasında görüp taktiğini ona göre düzenlemeli! Fenerbahçe'nin yol geçen hanına dönmüş olan 3-4-1-2 taktiğinden vazgeçip, orta sahayı güçlendirmeli ve yan toplardan olabildiğince Saddam'ın kalesine gelmeli! - 11 eylülden sonra dörtköşeye düşen Pentagon (!), Sylvester Stallone, Chuck Norris, Batman, He-Man, Superman gibi ülkesini seven milliyetçilerle fikir alış-verişinde bulunmalı! - Savunma bakanı Rumsfeld, kışlalarda moral olsun diye askerlerle birlikte karavanadan yemeli! - Hasan Mutlucan şarkılarının ingilizce versiyonları oluşturulup, gün boyu radyolardan yayın yapılmalı! ... Peki Saddam ne yapmalı bu durumda? Bush'a yol gösteriyoruz da, Saddam'a niye göstermeyelim? - Saddam, Amerika'nın oyun düzenini, teknik direktörün şoförü araclığıyla öğrenip, sahaya ona göre bir takım çıkarmalı ve defansını sağlam tutmalı! - Stallone, Batman, Superman gibi kahramanlarla konuşup, aralarından rüşvete meyilli olanları bulup, onları kendi saflarına çekmeli. Eğer yapamıyorsa, hareminden bir kadının beşi bir yerdesini satıp, bir bilim adamı bulup, aynı kahramanlardan klonlmalı! - O da, Rumsfeld gibi askerlerin arasına karışıp, moral olsun diye "Top-Ten" güneş gözlükleriyle yirmi bir pare keleş sıkmalı! - Türkiye'de olduğu gibi Irak'ta da, "protez müzik" adı altında şarkı yapan kahraman bozuntusu iki-üç kişi bulup şarkı söylettirmeli! (bunun ne yararı olacaksa?!) ... Savaş hakkında en güzel sözü belki de Albert Einstein, "Eğer bir adam, marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine sadece bir omurilik yeterli olabileceği halde, her nasılsa, yanlışlıkla bir beyni de olmuştur onun. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı, öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki, böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi... Benim anlayışıma göre sırdan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir." diyerek söylemiştir. Savaş, kan ve barutu, yokluğu, açlığı, büyük yıkımları çağrıştıran bir kavram olarak mitolojide de yerini amıştır. Antik mitolojide savaş tanrısı Ares'tir. Kendi Zeus'un oğlu olduğu halde ondan bile daha kötü gösterilmiştir. Ne kadar aşağılayıcı, tahrik edici sıfat varsa hepsi Ares'e müstahak görülmüştür. Kudurgan, azgın, zalim, cani, deli, uğursuz, başbelası, eli kanlı, vb. sıfatların hepsini bir arada taşır Ares. Savaş meydanlarında her zaman sürekasıyla birliktedir. Kızkardeşi Eris (kavga), oğulları Phobos (Bozgun) ve Deimos (korku) yanından ayrılmazlar. Buna karşılık kızı Harmonia (Uyum) babasıyla gezmez. O insanlarin uyum içinde olmasını istemekte ve bu yüzden savaşlara karşı çıkmaktadır. Tabi Mitolojide bile bu kadar kötü anlatılmıştır. Ama savaşın faydaları da yok değildir. Evet yanlış okumadınız, savaşın faydalarıda vardır. Nasıl mı? Mesela yardımlaşmayı artırır, bir anda bir kaç milletten insanla bir arada bulunmanızı sağlar. Sığınaklarda, insanlar arasındaki bağı kuvvetlendirir. Kan yapar. Spor yaptırır, koşturur. Ekonomiyi dibe indirir, bu sayede bugünkü hale gelmeniz bir ilerleme gibi görünür. Kalp atışını durdurur, ritm bozukluğunu engeller. Doğal seleksiyona renk getirir. Ağlatır, ağlayıp açılırsınız. Medyaya malzeme sağlanır, bu sayede içi geçmiş manken görüntüleri ve şişman kediler yarışmasını izlemek zorunda kalınmaz. Savaşa hayır protestoları için ücretsiz konserler düzenlenir, bu sayede, "nerde beleş, oraya yerleş" halkımıza bedava bir hizmet sunulmuş olur. Nüfusta azalma olur ve kişi başına düşen gayri safi milli hasıla yükselir. Erkek nüfusuda azalacağı için, yönetimdeki kadınların sayısı artar böylece kadın-erkek eşitliği daha da artar. Nüfus planlanması sağlanır. Ciltler dolusu kahramanlık hikayeleri çıkar, böylece ilköğretimlerin tarih kitapları ve hocaları hakettikleri saygıyı kazanırlar. Ayrıca bu kahramanlar için herbirine ayrı ayrı filmler çekilir, böylece sinema endüstrisi de canlanır. İlerde torunlara harita gösterilerek "bu harita daha önce böyleydi, bizim zamanımızda böyle oldu" gibilerinden, olayı yaşamış olmanın büyüklüğü (!) içerisinde nutuklar atılır. Askerler tatbikatlarda denedikleri hareketleri gerçekleştirme fırsatı bulurlar, böylece kendilerini daha da geliştirirler. Yıkıma uğramış şehirler, düzenli şehir planlamasıyla tekrar kurulurlar. vs. vs. vs. (*) Tabiki bu söylediklerimiz hepsi mecazdır. Savaşta yakınlarını kaybeden herkesin duygusunu çok iyi biliyoruz. Savaşla dalga geçmiyoruz, kara mizahla, savaşa bir nebze de olsa dur demek istiyoruz. Ne kadar becerebiliyoruz bu ayrı bir konu ama, herkes böyle bir-iki şey söylese, damlaya damlaya göl olur misali sesimiz yükselmez mi? Dünyada geri kalan yüzlerce ülke, neden bu iki ülkeye (hatta tek ülkeye) hep birlikte dur demiyor ki? Peygamber Efendimiz, "Savaş hiledir" diyerek ne güzel söylemiş... Bu hilebaz(lar)a neden sesimizi çıkaramıyoruz? Hakkımızın yenilmesine neden göz yumuyoruz? Sesimiz mi kısılmış yoksa? Sesimize susturcu mu taktılar yoksa? Konu savaş olunca tabiki ciltler dolusu yazı yazılabilir, soru sorulabilir. Anlayana... Biz en iyisi yine edebiyattan sağlayalım umudumuzu. Onun için bu anlamsız hileye dair yazılan en güzel şiirlerden üç tanesini, sırasıyla Sunay Akın, Cahit Külebi ve Necati Cumalı imzasıyla okuyalım... ..... Savaş haberleriyle dolu renkli gazete sayfalarını katlayıp bir çocuk üstüste kesiyor özene bezene elindeki makas ile Ve insanlar oluşuyor kağıttan tutuşmuşlar elele ..... Babalar evlerine mahçup döndü her akşam Harp içinde. Anaların sütü kesildi, Çocuklar ağladı, Erkekler askere gitti. Kadınlar bir deri bir kemik. Harp içinde kızlar sarardı. Savaşanlardansa Ancak bir hatıra kaldı. ..... Bir günü Güzel bir günü Hiç bir şeye değişmem Onun için savaşı sevmem Onun için zulümü sevmem -------------------------- (*) : Ekşi Sözlük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Berden ŞENLİK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |