Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe |
|
||||||||||
|
Yaşanılan bir duygudan bahsediyoruz burada, tabi ki göreceli bir kavram olacaktır ama çoğumuzun hissettiği şey bu değil midir? Yalnız kalmak bir alın yazısı olmalı diye düşünüyorum. Çünkü bazı vazifeleri yerine getirmediğimiz zaman nasıl ki ceza alıyoruz, yalnızlık ta, dünyada neden bulunduğumuzu idrak edemediğimiz için bize verilmiş bir ceza gibi geliyor içimize. Acaba neyi eksik veya yanlış yaptık ki yalnız kaldık? "Yalnız olduğunuzda her şey size aittir. Yanınızda biri varsa, yarısı, size aittir" diyen Leonardo da Vinci gibi yalnızlığı, fiziki olarak tek başımıza kaldığımız zamanki gibi mi algılamalıyız yoksa "En büyük yalnızlık; başka kişilerle bir arada bulunmaktır" diyen Paul Valery gibi toplum içindeyken de yalnız kalabilir miyiz? 5x³-6y²=4z³+5 denkleminin grafiğini çizmek, yalnızlığı çözmekten daha kolay gibi görünüyor! Zaten insanoğlu var olduğu, dünya işleriyle uğraştığı sürece, kısacası insanın olduğu her zaman ve her yerde bu bir sorun, daha doğrusu paradoks olarak kalacaktır. Tabi ki insanoğlu bu paradoksu, aklı ve zekasıyla yenmediği sürece! Daniel Defoe'nin ünlü Robinson Crouse'unu hepimiz biliriz... Sizce neden iki kişinin bulunduğu ıssız bir adada birisi diğerinin efendisi olmuştur? Çoğumuza sorsalar "Robinson'un tüfeği vardı, onun için" deriz ama Cuma'nın eline defalarca, o tüfeği çalma ve Robinson'a karşı kullanma fırsatı geçmiştir! İşte Engels bu olayı araştırmış ve bu soruya net yanıtı bulabilmiştir; "Robinson tüfeği olduğu için değil, bilgisi olduğu için efendiydi. Tüfeği kullanabiliyor, alet yapabiliyor, doğanın olanaklarını Cuma’dan daha iyi değerlendiriyordu." Demek insanoğlu bilgisini ve doğanın nimetlerini zekice kullanabilse yalnızlık illetinden, efendi olarak kurtulmuş olur. Ama acaba yalnızlık bir illet midir? Böyle düşünmeyenlerde var doğal olarak. Yani bazı zamanlar böyle düşünenlerde var dersek daha doğru bir tanım yapmış oluruz. Çünkü başta da söylediğimiz gibi, bazen onunla olmak bazen de yanımızdan defetmek istiyoruz. Ama neden bu durumdayız? Yalnızlık, fiziksel bir olgu değildir dersek bu soruya cevap vermiş olabiliriz. Yoksa yalnızlık zihnimizde mi? Yokluğunda varlığını istemek, elimizde olmayan bir şey gibi görünüyor. Çünkü insan her istediği zaman yalnız kalamıyor. Bunun tam terside geçerli. Yani her istediğimiz zaman da, yalnızlıktan kurtulamıyoruz.. Bilmezler yalnız yaşamıyanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalar, Bir cana hasret, Bilmezler. Ne güzel anlatmış üstad Orhan Veli, yalnızlığı değil mi? Sadece Orhan Veli değil yalnızlığı anlatan... Aslında iyi bir yazar ya da şair olmanın bir özelliğidir diye düşünüyorum yalnızlığı yazmak. Çünkü yalnız insanlar edebiyata değer verir ve onu yüceltirler. Ona özellik katarlar, heyecan katarlar, sanat katarlar. Sadece Orhan Veli değil demiştik, İngiliz şair Shelley’de evrenin ruhu olduğuna inanan yalnız bir romantiktir. Yaşamı yolculuklarla geçmiştir. “Yalnızlığın Ruhu” adlı şiir kitabında yalnız bir şairin ölüme sürüklenişini ele almıştır. Kendisi de 1822 yılında 30 yaşındayken denizde boğularak ölmüştür. İtalyan Leopardi, Chateaubriand, Lamartine, müzisyen olarak ta Çaykovski ve Schumann vardır yalnızlığa gömülenler arasında. Ama eminim bunların arasında en trajik olanı Nerval ve onun yaşamıdır! Bilgilerinin aşırılığından beynine fazla yüklenme olmuştu Nerval’in. Mistik hezeyan krizlerinin ardından sekiz ay tımarhanede kalmış olan Nerval, daha sonraları, metafiziğe, mitolojiye, simyacılığa, parapsikolojiye ilgi göstermiş ve bu konuları araştırmıştır. Umutsuz aşkında murada erememesi hastalığını ilerletmiştir. Yazınsal üretimleri sürerken delilik krizleri de tekrarlanıyordu. Uyumun özlemini duyan Nerval, gittikçe kendisine ve topluma yabancılaşmıştı. İçinde bulunduğu ortama uyum sağlayamadığından, gerçekler onu hayal kırıklığına uğrattığından, geçmişe, geçmişteki söylence ve efsanelere, uygarlıklara yönelip düşlerine sığındı. Şiirleri hep umutsuzluk ve mutsuzluğun dile gelişidir. Evet, insanın yalnız olması ona verilmiş bir cezadır demiştik. Yalnızlığı, yanımızda birinin veya bir şeyin olmasına bağlı olarak algılamamalıyız. Yalnızlığı, beynimizde, kalbimizde ve en ziyade ruhumuzda aramalıyız. Çünkü bir insanın tüm yaşamı onun ruhunda gizlidir. Zaten Heraklitosa’ta “İnsanın ruhu onun kaderidir” dememiş midir? Öyleyse bu konuda fazla detaya inmeden, bize bazen verilen bu cezaya nasıl tedbir alacağımıza bakmalıyız. Bizim ruhumuz yenilgilere, ezikliklere, boş vermişliklere, acılara yenilmemelidir. Bizler ruhumuza değer vermeliyiz. Çünkü yalnızlık, bir ruh olgusudur, fiziksel veya anatomik bir olgu değildir. Yalnızlığı yazmak, bir yazarın özelliği olmalıdır dedik. Peki ruhumuzun gıdasını hazırlayanlarda da bu özelliği aramalı mıyız? Bence en çok onlarda olmalı bu yorum. Çünkü ruhumuza acı veren bir kavramı, ruhumuza gıda veren müzisyenlerden başka kim bilebilir? “Makber” şarkısı, kocası “Elektrikçi Başçavuş” Fethi Yüceses’i Atılay denizatlısında yitirmesinden sonra yalnızlığa gömülen Hamiyet Yüceses tarafından söylenmemiş midir? Biz en iyisi, verilen cezamızı çekelim. Yalnızlığı, kurtulmamıza az kalan bir illet olarak görelim, bu konuda kimseyi suçlamadan kurtuluş yollarını arayalım. Anahtar kelimelerimiz, "sabır" ve "güleryüz" olsun.Çünkü yalnız kalmak her babayiğidin harcı değildir; Vefa ediyor belki aklınca Ama insaf etmiyor yalnızlık. Takvimler bitse de yaprak yaprak; Bitmiyor yalnızlık...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Berden ŞENLİK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |