"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Kamera ortaya, kamera ortaya! Uterus nerde şirin? Nerde benim sütürüm? Nereyi gösteriyorsun şimdi sen? Göster şu iğneyi, hadi! Kamera dönmesin! Kamera dönüyor. Hadi bak, kameraya ortada olacak, görüntüyü ortaya alacaksın.. Tut şunu, uterusa paralel tut ki oryante olayım.. Döndürme kamerayı! Görüntü ortada, görüntü ortada.. Kızacağım şimdi kızacağım ama kızamıyorum! Kameraya sımsıkı yapışmış parmaklar artık adeta taş kesilmiştir, sadece sol elle kamera tutulmaz aynı zamanda sağ elle umblicustan batına yerleştirilen 10luk trokara adeta yapışılmıştır, sanki o trokar tutulmazsa kamera, ellerinin altından kayıp, batın denen sonsuzlukta koybolacakmış gibi.. Üç senelik bir asistan olup, son senenize girerken artık ekartasyondan sıyrılıp, primer olarak cerrahi kısma geçmek istiyorsunuz ama cerrahi kıdemi ve yapmış olduğunuz işin ciddiyetini biliyorsunuz.. Hani sadece bir heves bir istektir biz asistanlardaki; yoksa kamera tutmayı bilmeyen bir asistanın, laparoskopik histerektomi ile myomektomi ile laparoskopik girişimlere başlaması pek akıl alır birşey değildir zaten, bilirsiniz. Korkutur da zaten, heves kırabilir hatta, düşünsenize komplikasyonla başladığınıza ilk vakanıza.. Hani önce epizyotomi hattını sütüre etmeyi öğrenmeden önce bir kenarda sütür atmayı öğrenirsiniz; evde yastıklarınız attığınız sütürler ve düğümlerle dolar, sonra bolca izlersiniz, bir sonraki aşama ise bir kıdemlinizin yanınıza oturup elinizden tutarak epizyotomi hattı onarımını sizinle birlikte yapmasıdır, böylece ilk cerrahi deneyiminizi yaşamış olursunuz.. Sonra sezaryanla devam eder, bu defa batına girersiniz, organlar ellerinizin altında, sütür atmalar, düğüm oturtmalar, adeta bir cerrahsınızdır, öyle hissederiz biz asistanlar kendimizi.. Sonra eliniz sezaryene alışır, asla ne bir epizyotomi onarımını ne de bir sezaryeni küçümsemezsiniz, bilirsiniz çünkü hastalık yoktur hasta vardır, düz bir sezaryan yoktur ayrı ayrı vakalar vardır; her vaka kendine hastır. Laparoskopide ilk kamera tutuşunuz bile olsa, son sene asistanı olarak o an yine de o vakayı yapıyor olmayı istersiniz işin gerçeği.. Ya da en yakın zamanda o vakanın primer cerrahı olabilecek kadar öncelikle vakayı iyi asiste etmeyi ardından yapabilmeyi dilersiniz.. Adım adımdır, elbette sırasıyla jinekolojik vakalar sonrası sıra laparoskopiye gelecektir.. Ne diyordum? Batın, evet; batın uçsuz bucaksızdır ilk kamera tutuşunuzsa eğer bir vakada.. Organlar, kaslar, arterler, venler yoktur aslında, sadece ortada olması gereken bir görüntü vardır, gerisi karanlıktır sizin için, uzay boşluğu, sonsuzluk.. Anatomi mi? O ne? Venmiş, artermiş, üretermiş, vesica urineria imiş.. Sadece, sağa sola dönmeden uterusa paralel durması gereken bir kamera ve ortada tutulması gereken bir görüntüden ibarettir o an vaka.. Yine bir hoca sesi işitilir; dan dan dan.. "Mesaneye mi girdik?" Mesane mi burası? Derin bir sessizlik.. Asistanın ilk vakası, hocanınsa yıllardır girdiği binlerce vakadan belki ilk belki ikinci mesane komplikasyonu, daha fazla değil. Asistan iç sesi: Görüntü ortada mı, evet evet ortada, şimdi ne yapsam? Kamerayı yaklaştırsam mı, yoksa uzaklaştırsam mı? Şimdi bir yeri kesiyor, acaba daha ne kadar kesecek, o sarı şey ne acaba, daha önce bir ameliyat mı olmuştu ki hasta? Bildiğiniz hastayı unutursunuz telaştan.. Önceki ameliyattan kalma birşey mi? Derken en saçma düşünceler zihinde uçuşurken, onun sondanın ucu olduğu akla bile gelmez. Doğru tutuyor muyum kamerayı, acaba hocamın bir sonraki hamlesi ne olacak, nereyi göstermeliyim kaygısıyla, mesane aklına gelmez asistanın, ütopik önceki cerrahiden kalma bir şey ? fikri gelir ama mesane gelmez akla! Yine hocanın sesleri duyulur! Mesaneye girdiğimizi farkedecek bir kişi olmaz mı vakada! Tüh der, görüntü der, ortaya derrrrken asistan terledikçe terler. İlk vakasıdır, ilk kamera tutuşu. Ve macera devam eder. Kestiğimiz gibi dikmesini de biliriz der hoca, taviz yok, özgüveniyle ünlüdür, vakamızı yapıyorsak komplikasyonumuzun da üstesinden geliriz der. Meydan okur vakaya, her zamanki gibi. Asistan bir gün ben de böyle bir cerrah olabilir miyim diye aklından geçirmiyor değil ama ondan önce düşünmesi gerekenler vardır.. Ve yeniden.. Dan dan dan kafasına vurulur, kamera ortayaaaaa!! Gerçek hayata döner, hoca şimdi sütürü mü düğümleyecek yoksa bir sütür daha mı geçecek? Acaba iğne ucunu mu görmek ister, ipin ortasından tutarak mı düğüm atmaya başlar? Peki kaç düğüm atar, sıra düğümde mi sütürde mi? iğneye mi yönelmeliyim, düğüme mi yaklaşmalıyım? Bipolar istedi, kanamayı durduracak olmalı.. Kanamayı durdurabilmesi için görmesi lazım, o halde dokuya iyice yaklaş şirin, evet tamam şuan görüyor olmalı, şuan koterize ediyor, şimdi hafiften geri çekmezsem kameram buğulanacak? Geri çeksem, hocam acaba; nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun, benim gibi düşünemiyorsun, sen şuan benim gözüm olmalısın, benimle aynı düşünmelisin, sence şuan ben oraya mı bakmak istiyorum.. der mi? Derken vakanın sonuna gelinir, geriye hocamızın komplikasyon karşısındaki sükuneti, dev myomu batından 10mm lik iki, 5 mm lik bir kesi hattından, teleskopla bakıp, morselere ederek çıkarması ve sütürü dokudan çıkarırken, diğer sütürü atacak şekilde iğneyi tek hamleyle porteguyle tutuşu akılda kalır.. Bir gün ben de endoskopik girişimi başarıyla yapan iyi bir cerrah olmalıyım hevesi uyanır asistanda, bu esnada hocamız kontrolünü tamamlamış, vakayı bitirmiştir.. Sahne ışıkları kapanır, ardından tüm ışıklar açılır, oyuncular tek tek sahneye çıkarak seyirciyi selamlarlar, ve oyun biter, derken gerçekten de bir ekip işi olan laparoskopik cerrahi ameliyathane ekibinden herkes birbirine ellerine sağlık diyerek bir laparoskopi serüveni sona erer.. Şirin Aydın Başkent Üniveristesi, Adana uygulama ve araştırma hastanesi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © şirin aydın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |