Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Garip isimli kasabayı Yürüyorum baştanbaşa. Ki ne çapaklarımı silmişim Ne İstanbul bakışlarımı soyunmuşum daha... Bu tanıdık kasabanın kayıp yabancısıyım Oysa deüpedüz yerlisi olmuş burada Jageler, Snob, Fa... Ekmekle kasedin, emaye çaydanlıkla Cep telefonunun birlikte satıldığı Adına Ticaret Evi denilen bu kasaba dükkanında. Belediye parkına geriyorum Avcı bir örümcek gibi ağımı. Öyle ya yem olmayacak mı birazdan Kasabadaki hava, kuş, traktör mısralarıma? Kasaba selemlaşmalarının O sıcak kokusunu duyumsuyorum Önümden geçen insanlarda. Traktör sesi yırtıyor önce İstanbul elbisemi Unutmuşum bu sesi çoktan Sıyrılıyorum bir çırpıda şehirli bakışlardan. Ben ve ayaz köpeklerini ısıtıyor güneş yavaş yavaş Türk Hava Kurumu İlçe Müdürlüğü yazıyor koskoca İki katlı bir evin tek göz odasında Her köşede Amerikan bayrağı gibi Sallanıyor kola tabelaları Vahşi Batı'da olmayayım? Dükkan önü sandalyalerde Keyifle içilen "hayırlı sabahlar" görüyorum Belki de son on yıldır Görmediğim kadar "görüyorum. Kuş seslerini duyuyorum sıcacık Kumru seslerini... İnsanların telaşsız ayak seslerini Memurların bıkkın ayak seslerini... Garip isimli kasabanın sinekli bakkalından Kalan son tükenmez kalemi alıyorum Üstelik kırmızı. Kanım akıyor yazdıkça altından. Çetelesini tutuyorum Hükümet Konağı'na giden memurların Yabancılarını sayıyorum Otobüsten yeni inmiş ve henüz karşılanmamış Uykuya kanmamış şaşkın bakışların. Çocuk sevinçlerini dolduruyorum içime Masum bakışları topluyorum gözlerden. Garip isimli kasabanın yalnız kavalcısıyım Çocuklarınızı peşime takıp Büyük kent hayallariyle kandırmam -Bir zamanlarki ben gibi- korkmayın. Sabah ayazından mı ürperiyorum böyle? Ruhum titriyor kasabanın ellerinde Parkın dev çam ağaçları Bağrına basıyor Yosunlu havuzdaki Paslı fıskiye tanıyor Allahtan. Kasaba sokaklarını sulayan Belediye arazözü içimi ferahlatıyor. Kapısının önünü süpüren Kasaba esnafıyla süpürüyorum İçimdeki kentsel süprüntüleri Yosunlu parke taşlar üstündeki üç serçe Kaçmayın! 25 yıl oldu kasabamdan çıkalı Bu şehirli etiketime kanmayın Kim? Ne zaman yapıştırmış? Bu temiz hava Bu dingin kasaba Vurgun gibi geliyor bana Gönüllüce dalıyorum eski anılarıma. İki kattan fazla çıkamıyor Hayalleri bile insanların Arkasına basılmış ayakkabısının Ama -ne mutlu- hiç arkadan vurulmamış Yaşlı bir adam geçiyor yanımdan Dokunarak bastonuyla taşlara tak tak... Ve gözleri yerde kilitli Kadınlar geçiyor Kurmalı oyuncakları gibi kasabanın pıtı pıtı... Beyaz bir kelebek süzülüyor az ötede Taşıyarak saflığını kasabanın kanatlarında Acaba Ölüleri daha mı huzurlu yatar Bu kasabanın mezarlarında?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SÜLEYMAN GÜNER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |