..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




15 Haziran 2015
Son Lokma ve O  
Mehmet Önder
-Ne olur yutuver! -İstemem tokum. -Ne olur, ölümü öp!


:AEDC:
SON LOKMA VE O


Hep aynı sahne; tıkınır tıkınır, midesinde son lokmayı yerleştirecek boşluk kalmayınca sokuşturacak bir kurban aramaya başlar…
Bekarevi de olsa yiyecek içecek ister. Pazar alışverişi sırası başkasında ise hiç sorun yok. Sorun yalnız “O” gidince çıkıyor. Düşünsenize altı tane bekar gence ne dayanır! Ona “O” deyişimin sebebi mi? Üzmemek için. Ben öyle obur muyum, diye başıma dikilmesin.
Ölçü müdür değil midir bilmem ama, siz hiç pazar alışverişine gidip dört ayrı çeşit acı biber alıp dönen birini gördünüz mü? İşte “O” bunu da yaptı. Neymiş? İştah açsın mış. Biri açmazsa öteki, tanrı korusun o da açmayıverirse ardındaki.
Haydi iştahı açtık da yiyecek bir şey almamış. O kadar iştah açıcıyla bizi mi yiyecek bu çocuk!
Sofrayı önünden kaldırıvereceklermiş gibi yemesi vardı bir de; küçük çapta bir savaş diyelim.



     Peki yararlı yanları yok muydu bu çocuğun? Vardı, olmaz olur mu. Örneğin onunla sofraya oturan hep yarı aç kalkar, kesinlikle kilo sorunu yaşamazdı.
Yalnız, bir son lokmayı yememe huyu vardı. Sanki ilahi bir ses “Her oturuşta en az iki ekmek yiyeceksin. Yalnız ikincisinin son lokmasını yemen sakıncalı. Onu başkasına yedir, sakın ha yabana götürme!” demiş gibi yer yer, son lokmada durur, “Benimki yeter, daha çok yemem sakıncalı, kiloma dikkat etmeliyim.” der, başladı son lokmayı tıkıştıracak bir kurban aramaya.



     O gün son lokmayı tıkıştırma sırası bana gelmiş olmalıydı. Daha çok beni kestiriyor. “Al şunu yiyiver.” de demiyor. Ağzımı açayım diye tetikte bekliyor. Bulduğu ilk fırsatta sokuşturuverecek. Her ne kadar sıra bende olsa da ötekiler de huyunu iyi bildiklerinden ağızları mıh gibi kapalı. Öyle ya, bir sürpriz gol yeme tehlikesi var. Öyle tokluktan filan değil canım. O ana kadar “O”ndan bir şey kalmıyor zaten.
Sıra bende olduğundan en tetikte duran benim. Hem insanın sırasını bilmesi gibi erdem mi var!



     Bir ara bacağımda bir acı hissettim. Ah, derken tıkıştırdı. Tetikteyim ya, lokmanın üçte ikisi dışarıda kaldı. Bu kes eylemini sözlü ikna ile tamamlamaya çalıştı:
-Ne olur yutuver!
Ben de sözde O’ndan fırsat bulup karnımı doyurabilmişim gibi direniyorum. Lokmanın kıyısından:
-İstemem, tokum.
Ama ısrar büyük:
-Ne olur, ölümü öp!
- …
     


     Peki niye mi katlanıyoruz “O”na. O fıkraları var ya, kıyamıyoruz. Evin neye kaynağı. Şimdi düşünüyorum da hangi fıkrayı anlatıyordu “O” yahu? Yok yok hiç fıkrasını dinlemedik. Yalnız “O fıkrayı biliyor musunuz?” der. “Hangi fıkrayı?” der demez başlardı gülmeye. Aman ne gülmek, kendi kendine kahkahadan yerlere yatardı. Üstüne kriz gelmiş de son nefesini veriyormuş gibi debelenirdi. Bulaşıcı mıdır nedir, hiç gülüşlü bir şey duymadan biz de kendimizi yerlerde bulurduk.
Gülme krizi geçtikten sonra o harika fıkrayı merak ederdik tabi. Biri de tutar sorardı:
-Eee fıkra nasıldı?
Bizimkinden hep aynı yanıt:
-Ne fıkrası?
Bir kahkaha tufanı daha. Hep “O”.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.