Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Bir yerde okumuştum, yazar, öykü yazmaya başlayan meraklılara öğüt veriyordu: “Öyküye kesinlikle hava duru ile başlamayın!” Yazarın okuduğu öyküler asker mektubu gibi hep hava durumuyla başlamış olmalı ki, uyarma gereği duymuş. Çok önemli, ancak bu öykü için geçerli değil. Çünkü, öykümüzün konusu hava durumu. … Bizim evin boya işlerini oldum olası Özkan Süren yapar. Baba mesleği, hatta dede mesleği. Dedesi boya sürmekten esinlenip Süren soyadını almış. Yalnız Boya sürme işi, Özkan ve hava durumu öçlüsünde sorunlar yaşıyoruz. … Bir sabah balkona çıktım hava çiselemiş. Yağmur tanecikleri beyaz çamaşır tellerine inci gibi dizilmiş. Hava kapalı mı kapalı, anlaşılan yağmurun arkası var. Gökyüzüne baktım, delindi delinecek. Tam “Bizim Özkan’ın havası.” diye düşünüyordum ki, “İyi insan lafının üstüne gelir.” derler ya, bizimkine düşünmek bile yetti. O an zil, söver çalmağa başladı. Çaldı, diyemiyorum çünkü, parmağını zilden çekmediği için aralıksız çalıyor. Sonra bir an kesilir gibi oluyor. Tamam, vazgeçti gidiyor, diye umutlanıyorum ama nerde, uyuşan parmağını değiştiriyor olmalı yeniden başlıyor. Böyle şeyleri yaramaz çocuklar da yapar ya, acaba, deyip kapının deliğinden bakıyorum, ııh, bizimki. Topuğuna kadar uzanan muşamba yağmurluğu sırtında, zile basmadığı elinde fırça kovası. Kurtuluş yok. Zil sesinden ev ahalisi de rahatsız. İçerden hanım bağırıyor: -Bu zil de ne sabah sabah! Özkan, diyorum. Hiç şaşırmıyor: -Odur, yağmurluk havada başka kim gelir. Sinirleniyor: -Bir aydır havalar güzeldi, telefonunu açmadı. Yağmur yağdı kapıdan gitmez. Ne diyeyim: -Gitmez. Ama hanım suçu bende buluyor: -Hep senin yüzünden. Yüzünü bir sertleştirsen, günlük güneşlik zamanda gelecek. -Yahu sertleştirsem ne olacak. O beni gıdıklar yine yumuşatır. Buna daha çok kızıyor: -Gıdıklatıp durma kendini ona buna! Tövbe tövbe, sanki “Haydi, gıdıklanacak adam geldi!” diye sokak sokak dolaşıyorum. … Özkan da bir alem adam, bizim evin boya işiyle hava durumu arasında birebir bağlantı kurmuş. Küçük bir şimşek, hafif bir gök gürlemesi ya da bir iki damla yağmur yönünü bizim eve dönmesine yetiyor. Öyle tükürmek filan değil, çok iyi işçilik yaptığı bir işte, nazar değmesin diye, “Tü tü tü” yapsalar, başını bizim ev yönünde kaldırıp havaya bakıyordur, eminim. Öyle zaman oluyor ki, daha on beş gün önceki yağmurda boyadığını unutup “Mehmet abi senin boya işi çok geç kaldı, bu gün sürmemiz şart!” diye diye koşup geliyor. … Adam tam anlamıyla çift kişilikli. Diyelim ki hava günlük güneşlik, benim de acele boya yaptırmam gerekiyor. Bizimkini ara ki bulasın. Meşgulüm, demek bir yana, telefonuna ulaşılamıyor. Güneş çıktı mı şarjı bitiyor. Yağmurluk havada hiç bitmiyor. Gerçi bitse de sorun olmaz, çünkü o bizim kapıda oluyor. … Bu Özkan’ın ne zilden parmağını çekeceği var ne de gideceği. Yolu yok, kapıyı açacağız. Beklemekten yorulup kapıya saylanmış olmalı, açar açmaz içeri düştü. Hazırlıklı da, kalkarken vakit kaybetmiyor: -Seni iş çok gecikti abi, bu gün son gün. Boyayı sürmemiz şart. O yüzden gelen bütün işleri geri çevirdim. Bu havada da boya nasıl olacak, bir bahane bulun uğurlamalıyım: -Yağmurlu havada boya sürmek iyi olur mu acaba? Kurumaz murumaz! Öyle değilmiş oysa: -Arkadan güneş çıkar abi, kırk yıl yağacak değil ya! Bu klasik bahane işe yaramadı: -Yalnız bu gün konuklarımız olacak, boya telaşı olmasın. O da önemli değilmiş: -Sen o işi bana bırak, ben bir duvarı boyarken onları karşı duvara sıralarım. Benim için sakıncası yok. Ne desem bir çözüm yolu buluyor. Bende bahane bitti, onca çare tükenmedi. … Yağmurlu havada kimse boya yaptırmadığından o günleri boşa geçmesin, diye bizi yedekte tutuyor. Artık kararlıyım. Kendi istediği zaman değil, çağırınca gelen bir boyacı bulayım, görür o. Yağmurluk havalarda zili çalsın dursun. av.mehmetonder@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |