Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Gözümü o sabaha açtığımda, ruhum derin duygularla çalkalanmaktaydı adeta. Boğulduğumu düşündüğüm yatağımdan doğrulup, doğruca evimize yakın olan o ormanlığa doğru koşmaya başladım... Bir süre kadar son nefesimi verircesine koştum, elbisem çalılara takılıyordu, bir kaç yabani ot parçası çıplak ayaklarımı çizmekte incitmekteydi, ayağıma batan taşları ise saymıyorum bile... Adım Anna, Bir kaç aydır bu kasabada yalnız yaşamaktayım, demek istediğim aile üyelerimden hiç biri yanımda değiller. Ben bir yazar olmak istiyorum ve bunuda sessizlikte ve huzurda bulacağıma inanıyorum. O yüzden işte bu kasabadayım şimdi. Burası huzuru bulduğum yer, etraftaki koyunların vede ineklerin boynundaki çan seslerini neredeyse her gün duyabiliyorum. Her sabah kapıma bir şişe süt bırakan küçük Johan'ıda görüyorum. Yan evdeki çiftlik sahibi yaşlı karı kocayıda onların huysuzca çekişmelerinede çoğu kez şahit oluyorum burada. Bu bazen oldukça keyif verici geliyor bana, nitekim yalnızlığıma arada ses oluyorlar... Telefon çalar: Ve anna yemek, yemekte olduğu masasından kalkarak telefona bakar...Arayan şehir içinden Annesidir... Anna- Alo! Annesi- Merhaba Anna,nasılmış bakalım bizim dahi kızımız. Anna-Neden böyle söylüyorsun anne? Annesi-Öyle değilmisin ama? Anna-Şunu kes lütfen! Aksi taktirde bir daha telefona bakmamama neden olursun... Annesi-Sakin ol tamam! Neden bu kadar fevri davranıyorsunki? Anna-(Anna sinirli bir ses tonuyla) Benimle dalga geçercesine konuşuyorsun çünkü! Annesi-(Biraz afallamış bir halde) Bak Anna, uzun zamandır oradasın, sanırım dört ay kadar oldu, koca dört aydan söz ediyoruz burada,(sözlerini bastırarak) ne zaman dünyaya dönmeyi düşünüyorsun sahi? Anna-Burada mutlu ve huzurlu olduğumu biliyorsun sanıyordum, huzuru aradım bunca zaman şimdi tam bulduğumu sanıyorken yine neden beni şehire çağırmayı düşünüyorsun anlam veremedim doğrusu? Annesi- Bak Anna hayatımızda bir tek sen varsın, yalnızca, kız kardeşin evlendiğinden beri tutumların tuhaflaştı,bir yazma sevdasına kapıldın gidiyorsun! (sözlerine kararlı bir hava katarak) Gerçek hayatı daha ne kadar red etmeyi düşünüyorsun acaba? Anna-(Sesi titreyerek cevaplar) Hiç bir zaman gerçek hayatı red etmedim,sadece anlamaya çalıştım ve sanırım anlamakla en büyük hatayı yaptım ben. Üzerime öyle bir yük bindiki şimdi istesemde onu indiremiyorum oradan! Gerçeği aradım, bilgiyi kovaladım, gerçeğe ulaştım şimdi bilgeliğin esiriyim. Bazı insanlar nasıl oluyorda koca hayatlarına cehaletlerini sığdırmalarına rağmen, mutlu olabiliyorlar anlam verebilmiş değilim doğrusu? (Kararlı bir ses tonuyla) İşte tüm bunların yanıtını bulduğumda ve tüm bunları o hayalimdeki romanıma sığdırmayı başarabildiğimde eve tekrar dönmüş olacağım.Onun dışında gelmeyeceğimi sanada babamada beyan ederim annecim koşcakal. Der ve telefonu hızlıca kapar... Bir süre üzgün bir şekilde ayakta kalan ve boşluğa dalan Anna kapının çalınmasıyla,irkilerek kapıya doğru yönelir... Anna-Kim o? Kapıdaki ses yan evdeki komşusu yaşlı huysuz çiftlerden bayan Colette'ye aittir. Bayan Colette-Benim Anna! kapıyı aç kızım korkma... Anna-Elbette,(der ve gülümseyerek kapıyı açar) Sizi burada göreceğimi hiç tahmin etmemiştim doğrusu biraz şaşırdım şimdi? (Bayan Colette o pamuk saçlarıyla öylece Anna'nın kapısında durmaktadır ve buruşuk suratı ve sevecan bir tavırla Anna'ya gülümseyerek? Bayan Colette- Moruk, hayat arkadaşıyla kavga etmiş ve sonrasında onun huysuzluğuna tahammül edemeyerek yan evden pekte uzağa kaçmış olamayan komşunu bu gece evinde ağırlamak istermisin sevgili yavrucuğum... Anna-(Gülümseyerek)-Elbette bayan Colette sizi ağırlamak benim için şereftir,;(Şaşkın gülümsemesiyle) sizi bu evde gördüğüme gerçekten çok ama çok sevindim... Der ve bayan Colette'yi içeri alır... BÖLÜM 2... Bayan Colette bir süre şaşkın bakışlarla evi süzer, ve soluğu kırmızı koltukta alır. Anna-(Gülümseyerek) Sizi burada gördüğüme gerçektende çok sevindim, der ve bayan Colette'ye bir şeyler ikram etmek için yarı şaşkın yarı titrer halde mutfağa gider. Bayan Colette bir süre Anna'ya odaklı kalır, mutfakta buzdolabından içecek çıkartmakta olan Anna'ya uzun uzun bakar, bu süre zarfında onun beceriksizliğine ve buzdobından çıkarttığı portakal suyunu bardaklardan taşırmasına şahit olur. Anna'nın elleri titriyordur,garip bir heyecan basmıştır onu,bayan Colette'nin ise bu durum gözünden kaçmamıştır. ... Ve Anna'ya seslenir! Bayan Colette- (Hüzünlü ses tonuyla) Anna lütfen yavrum,buraya gel! şuan için bir şeyler içmek istediğimden emin değilim, amacım seni görmek idi lütfen yanıma gel... Anna şaşkın bakışlarla yarı tebessümlü yarı endişeli bir tavırla bayan Colette'nin yanına doğru yönelir ve ona. Anna- Size bir şeyler ikram etmek istemiştim sadece!(gözlerine şaşkın bir ifade yerleşmiştir o anda) Bayan Colette- Anna'ya sevecan bir tavırla bakarak) Anlıyorum yavrum ama şuan içmemeliyim, (Kırık bir gülümsemeyle) Zira biz yaşlılarda hazım sorunu var asitli biliyorsun. Anna şaşkın ifadelerle bayan Colette'nin ne demek istediğini pek anlayamadıysada. Anna- Peki dedi, (Gülümseyerek) ve ekledi: Uzun zamandır komşuyuz ama bir kez bile konuşma fırsatımız olmadı. Bayan Colette Meraklı bakışlarla Anna'yı süzmekteydi! Ve dayanamayarak Anna için o can alıcı soruyu sordu. Bayan Colette- Neden buradasın Anna ( Tedirgin bir halde) Ve neden yalnız başınasın bu evde! Anna bu misafirden pekte keyif alamayacağını düşündü o dakikalarda,duymamazlıktan gelmeye çalıştıysada bayan Colette'nin sözlerini bastırarak iki defa söylemesi üzerine es geçemeyerek cevap verdi. Anna- İnsanların yalnız yaşamasının nesi yanlış söyler misiniz bayan Colette! Bayan Colette şaşkınlığını gizleyemeyerek, Ben sadece merak ettim yavrucum,yani bir ailen var öyle değilmi? diye sözlerini Anna'ya yöneltti. Anna tüm yükünü üzerinden boşaltırcasına: evet var! bir kısmı en azından hala var. Yada ben öyle sanmaktayım, sadece ne kadar varlar görmeye çalışıyorum. Bayan Colette Anna'nın kalbi kırık bir kız olduğunu o dakikalar da çoktan çözmüştü bile... Anna'yı üzmemek adına cümlelerini birtirmeye karar vermiştiki,Anna'nın onun gözlerine dikkatlice baktığını fark etti. Sanki ağzından çıkartmak istediği henüz tamamlayamadığı cümleleri vardı. Bu durumda kendini an itibari ile suçluluk psikolojisine sokan Bayan Colette, Anlatmak istermisin? diye Anna ile konuşmayı denedi. Anna bir süre sessizlik içerisinde düşündükten sonra, pencereye odaklanarak konuşmaya başlar... Anna- Anlatmak istermiyim!(Yarı kırgın gülümsemesi ile) Beni tanımakmı istiyorsunuz sahi bayan Colette der. Bayan Colette elbette kızımı tanımak isterim! der ve sevecan bir tavırla Anna'ya çekinerekte olsa bir gülücük gönderir. Anna-Pencereye yönünü dönmüş bir halde, bayan Colette'ye kaybettiğim büyükanneme ne çok benziyorsunuz der. Bayan Colette gülümseyerek, yaşlı moruklar bir başka yaşlı moruğa benzerler öyle değilmi? der, amacı ortamı birazda olsa yumuşatmak ve Anna'yı hüzünlerinden sıyırmaktır. Anna yönünü pencereden bayan Colette'ye çevirir ve ani bir karar değişikliği ile içindeki tüm o derin bulanıklığı kusmak istercesine bayan Colette'yle konuşmaya başlar... Anna-Küçük bir kızdım, henüz okula bile gitmiyordum. Arkadaşlarımla evin çevresinde oynamaktaydık! Bayan Colette pür dikkat Anna'nın ağzından çıkacak kelimelere odaklanmştı bile... Anna-Evin arkasında bir şeyler gördük, garip bir şeydi, sonradan öğrendiğim kadarıyla bu bir hayvanın iç yağıymış, ama ben bunu o yaşlarda bilemezm. O an o şeyi gördüğümde karşımdaki arkadaşlarımın bu bir insana ait bir parça olabilir şeklinde konuşmaları ve bağrışmaları beni derinden etkilemişti. Arkadaşımın beni o yağ tabakasına doğru itelediğini anımsıyorumda, ne çok korkmuştum, elime bulaşmıştı o şey, ne olduğu hakkında ise en ufak bir fikrim bile yoktu.Büyük bir kızgınlıkla kız arkadaşıma bağırdığımı hatırlıyorum, bunu yaparsın. Her şeyden nem kapan ben o günde ondan kapmıştım işte. Koşarak ve de ağlayarak annemin yanına eve gittim. Çok korkmuştum birilerinin bunun ne olduğunu yada bana zarar verip vermeyeceğini açıklamasını istiyordum.Babam geceleri eve geç gelen bir insandı gün içinde onu görmemde bu yüzden imkansızdı.Tek sığınağım annemdi ama onunlada aramda hep dağlar kadar mesafeler vardı. Kızkardeşimle aramızda iki yaş var ben ne kadar çocuksam ozamanlar, oda en az çocuktu benim kadar. Eve geldiğimde o pisliğin bulaştığı kolum elim daha fazla kaşınmaya başlamıştı. Buda bir türlü alerjiye çevirmişti koumu ve kabarmaya başlamıştı ellerim.Salonda oturan ve telefonla konuşan anneme ağlayarak bunun ne olduğunu sordum, kendimce canım yanıyordu o ara. Bana çekil karşımdan görmüyormusun şuanda telefonda olduğumu deyip bağırdı.Anne lütfen benimle ilgilen dediğimi hatırlıyorum bir süre başında homurdandıktan sonra ağlamama ve endişelerime daha fazla dayanamamış olsa gerekki, sen deli dana hastalığına yakalanmışsın dedi. Şok olmuştum beynimden vurulmuştum adeta, korkmuştum, acılarım dahada katlanmıştı o dakikalarda. Çünkü bir gün öncesine kadar ailece izlediğimiz haberlerde bir çok ineğin bir çok hayvanın bu hastalığa yakalanıp öldüğünü duymuştum hatta bizzat gözlerimle haberlerde bir ineğin yıkılmasına ve ölmesine şahitlik etmiştim bu beni derinden etkilemişti. Annemin dediği şey ise o hastalığa benimde yakalanmış olabileceğimdi. Artık daha fazla ağlıyordum annem ise gözlerimin içine bakıp o korkutucu tavrını bana bir kez daha sergileyip,endişeli kızına gerçeği söylemesi ve teselliyi vermesi gerekir iken telefon ve ahizesi ile başka bir odaya geçti... (Bayan Colette'nin gözleri dolmuştur o dakikalarda) Anna dışarıdan gelen gök gürültüsünden irkilerek pencereye doğru camdan yağmuru izleyerek anlatmaya devam etti... Doğruca yatalak olan ve yukarıdaki odada kalan büyükannemin yanına koştum.O bir felç geçirmişti uzun zamandır yatağa bağlı idi. Felç geçirmeden önceki halini hatırlıyorumda. Neşelimi neşeli, sevecanmı sevecan bir insandı. Yan tarafımızda onun evi vardı onun o yeşil ve güzel evi. Her sabah onu ziyaret ederdim, ve kahvaltımı genelde annemin geç kalkması üzerine çoğu kez onunla ederdim. Bir dediğimi iki etmezdi, elinden geldiğince bana tüm sevgisini verirdi. Anneme çoğu kez çocuklarını ilgisiz bıraktığı gerekçesi ile büyükannemin ona kızdığını hatırlıyorumda annemin hep o soğuk tavırları o zamanda devam ederdi.Bu her ikimizide çok üzerdi. Günlerden bir gün büyük annem ile resim yapmaya çalışırken çocukca bir söylem çıktı ağzımdan. Büyükanne ben evlatlık olabilirmiyim? Büyükannem gözlerimin içine bakarak:Bunuda nereden çıkartıyorsun Anna, elbette değilsin bu kanıya nasıl vardın bakalım sen diye gülümseyerek mutsuzluğuma ve bu ilginç soruma cevap istedi benden. Ben şaşkınlıkla ve oflama puflama eşliğinde bugün arkadaşlarımdan birisi okulda şöyle dedi (Eğer anneniz yada babanız sizi yeterince sevmiyor ise bilin bakalım siz nesiniz,Tabikide evlatlık olabilirsiniz.Çünkü bir anne sevgisizliğini evlatlık birine yani bir başkasından aldığı çocuğa verir... İşte tam olarak böyle hissediyordum o zamanlarda, yalnız ve sevgisiz... Büyükannem o şefkatli kollarını bana uzatıp büyük bir kucaklama ile beni adeta bağrına bastı. Böyle bir sevgiyi hiç bir şekilde hissetmemiştim, daha önce böyle bir sıcaklığı hissetmemişti kalbim. İnaılmaz bir bağ idi büyükannem ile aramızdaki.Hadi bakalım dedi sen şimdi okul için hazırlan ben annene gerekeni söylerim endişelenme yavrucum. O seni çok seviyor aslında sadece baban bir takım maddi sıkıntı yaşıyorlar buda onu biraz sinirli ve soğuk yapıyor biz kikirikler ise onları idare edeceğiz öyle değilmi? dedi ve başımı okşadı, kalbim coşmuştu o dakikalarda. Sanki büyükannem inanılmaz bir sevgiyi enjekte etmişti ruhuma . Belki çocuktum bunu pekte anlayamamıştım ama şuan düşündükçe böyle bir sevgiyi henüz bir başka insandan alamadığımı çok iyi biliyorum. Okula gitmek için hazırlanmıştım okul kıyafetlerimin yedeği genelde büyükannemde olduğunu için eve gitmeyi uygun görmemiştim ve aşağıda mutfakta sandığım büyükannemin evinde üzerimi giyinmiş ve okula gitmek için kapıya çıkmıştım. Büyükanneme hoşcakal demek için seslendiğimde bana güle güle Anna diyen bir sesi duyamamıştım o dakikalarda. Bu beni endişelendirmişti.İçime bir burukluk saplanmıştı o dakikalarda. Her odaya bakmıştım ama büyükannemi görememiştim. Çantamı bırakıp bizim eve doğru yöneldim. Büyükannemin sesi oradan geliyordu. Bizim evden geliyordu. Bağırıyordu o , karşısındaki kimseye kızıyordu. Kapı aralığından baktığımda elinde sigarasını içen umursamaz tavırlarla Büyükanneme karşılık veren ve laıfını esirgemeyen annemi görüyordum. Büyük bir tartışma idi bu ve ben daha önce hiç böyle bir tartışmayada şahitlik etmemiştim.Büyükannemin şu sözleri sarfettiğini anımsıyorumda. Sen nasıl böyle bir kadın olabildin, o çocuğun bana bugün neler söylediğini bir bilseydin keşke, nerede vicdanın, onu nerede bıraktın, nereden anneliğe dair duyguların, o nu ne ara yok ettin! Neden sevgini esirgiyorsun zavallı Anna'dan bu senin ilk çocuğundu üstelik, Neden anımsamıyorsun geçmişi neden kararttın kalbini Teresa sana söylüyorum diye çığlık atarcasına anneneme laf anlatmaya çalışan büyükannemi izliyordum. Duvardaki saat gözüme ilişltiğinde okul saatini kaçırmış olduğumu farkettim. Uzun bir müddet büyükannemin karşısında sukunetini ve o sessiz soğuk tavrını bozmayan annemin , sen ne biliyorsunki, diye büyük anneme çıkıştığını ve ona saygısızlık ettiğini görmüştüm. Anlamıyormusunuz beni!hiç birşey mutluluk vermiyor bana, şu halimize bir bak anne, bataklık içerisinde yaşıyoruz resmen! Büyükannem zor günlerin atlatılabileceğini ama mutluluğu kaybetmemek için bunun aile fertlerine yansıtılmaması gerektiğini büyük bir çaba ve büyük bir özveri ile anneme anlatmaya çalıştığını görmeye devam ediyordum. Büyük bir öfkeyle kalkan annem büyükannemin üzerine yürüyerek ona el kaldırabilecek kadar ileri gittiği o dakikalarda, büyükannemin o yeşil o renkli gözlerinin dolduğuna şahitlik ettim. Neden vurmuyorsun neden? dediğini hatılıyorum, daha sonra annem masadaki vazoyu alıp büyük bir öfke ile cama fırlattığını ve camı tuzla buz ettiğini hatırlıyorum. Büyükannem öylece dizlerinin üzerine çökmüştü. Ve bir dahada kalkamadı... Anna pencereden dışarıya bakmakla yetinmeyip, anlatır iken hıçkırıklara boğulan sesini bastırmak adına pencereyi açıp yağmurun sesiyle sesinin karışmasını sağladı... Bayan Colette o yeşil gözleriyle Anna'nın acısını yüreğinin o en derin kısmında hissetti. Yaşlı yüreğinin bir ara bu acı hikayeyi kaldıramayacağını düşündüysede ısrarla Annanın neden burada olduğunun cevabını bulmak için bir süre daha gizlemeye çalıştığı ve belli etmediği gözyaşları ile Anna'yı dinlemeye devam etti... YAZAN-EDİBE TOĞAÇ Siz bu 1. ve 2. bölümü okuyor olduğunuzda ben 3. bölümü yazmış olacağım, öykü,roman,senaryo tadında diyelim ... Dönüştürülebilir... Sevgilerle...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Edibe Toğaç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |