..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




1 Aralık 2012
Sevim'in Mutluluğu Bizim Mutluluğumuz  
Mehmet Önder
Hacer hanım; bir elinde beyzbol sopası, ötekinde de ne ilgisi varsa koca bir havuç, sabah sabah kemirip durur.


:ABCI:
SEVİM’İN MUTLULUĞU BİZİM MUTLULUĞUMUZ
           
İzlediğim açıkoturum sabahın üçüne dayanınca, uyku gözümden akmaya başladı. Başımı yastığa koyar koymaz gitmişim.

Hacer hanım kızını evlendirdiğinden beri, bize bir tuhaf davranmaya başladı. Bir bakıyorsunuz, gülüşahenk şakalar yapıyor; daha üstünden bir gün geçmeden, tavuğuna kışt denmiş bir tavırla saldırıyor. Önce yalnız kalışına yorduk ama, değilmiş. Bir gün “O namussuzu başıma siz doladınız!” deyince, ortalıkta bir namussuz dolaştığı anladık. Gerçi, bu namussuz öyle insanı sürekli üzen türden bir namussuz değildi. Gün oluyor yüzünü güldürüyor, mutlu ediyor; gün oluyor üzüyor, sinirlendiriyordu. Bir süre kimliğini saptayamadık. Sonra anladık ki bizim Mesut’muş. Gerçi o dengesize ‘Bizim’lik bile çok ya neyse; diliselekliğimize verin.

Hacer hanım, kızı Sevim’in Mesut’la evlenmesini bizden biliyor. Sebep, Mesut’un çocukluk arkadaşım olan babasıyla, annesini almak için bize geldiğinde merdiven sahanlığında Sevim’i görüp beğenmesi. İşin kötüsü de bu karşılaşmanın evlilikle sonuçlanması. Bizim, bir tanış olmaktan öte olayla uzaktan yakından ilgimiz yok. Haydi dünürcü olsak, bir yere kadar. İki kusurumuz var biri oğlanın babasını tanımak, öteki de kızın anasına komşu olmak.
Ama Hacer hanım öyle düşünmüyor. Her kabahati evcek bizde buluyor. Hatta buna kabahat demek de az, onun gözünde açık açık Mesut’un suç ortaklarıyız. Kadın biraz daha zorlasa, üç biz, bir de önderimiz Mesut, yeter sayının üstüne çıktığımızdan örgüt bile sayılabiliriz. Bu durumda bizim fakirane de hücre evi olurdu.
     …
Kadın, kızının her halinden haberdar üstelik. Mesut ne halt karıştırsa, bunun yüzünden okunuyor. Yüz değil mesutmetre. Çoğu zaman bir halt karıştırmasına bile gerek kalmıyor. Her türlü değerlendirme yetkisi kadının elinde olduğundan, o istediği gibi yorumlayıp yansıtıyor.
Baktınız gülücükler mi dağıtıyor; anlaşıldı, Mesut kızını çok mutlu etmiş, işler yolunda. Ertesi gün hafif bir tebessümle geçiştiriverdi diyelim; demek ki Mesut güzel bir sürpriz, bir şirinlik yapamamış, ama , kötü bir şey de yapmamış. Sonra bir gün kadının yüzünde hiçbir belirti göremediniz mi? Eski günlerdeki gibi mi? Hıım, yine istihbarat kopukluğu yaşanmış. O gün Sevim’in semalarında insansız hava araçları seyretmemiş. Sonraki bir gün, baktınız yüzünde kızgın bir ifade; o zaman durum kötüye gidiyor, demektir. Mesut’la Sevil hafiften atışmışlar. Hacer hanımın da bize iki laf sokuşturma hakkı doğmuş oluyor böyle durumlarda.
          Yorum mudur, gerçek midir bilinmez; sözde bir gün tartışmalar büyümüş ve sıkı durun, Mesut haylazı da tutmuş, dövecek gibi kızın üstüne yürümüş! Bizim de zor günlerimiz geldi çattı:
Eve hırsız kedi gibi, ayakkabıların burnuna baba basa girip çıkar olduk. Kolay değil Hacer hanım korkusu bu. İçeri girip kapıyı kazıkladığımızda, sınırı geçmiş, vatan toprağına ayak basmış gibi oluyoruz. Hatta bir gün içeri girip sevinç çığlıları atınca, oğlan Altay gol attı sanmış, “İnsanın duygularıyla oynamayın!” diye sitem etti durdu.     
Anlayacağınız, artık Sevim’in mutluluğu bizim mutluğumuz.
     …
     Komşuluk ilişkilerini böyle böyle sürdürmeye çalışırken, bir sabah merdiven sahanlığından bir çatırtı duyuldu. Kapının gözleme deliğinden baktım, Hacer hanım; bir elinde beyzbol sopası, ötekinde de ne ilgisi varsa koca bir havuç, sabah sabah kemirip durur. Havucu bize mi yedirecekti bilmem, ikide bir kapıya bakıyor. Göz göze geliyoruz arada ama, o fark etmiyor. Oğlan hazırlanmış okula gidecek, mızmızlanıyor. Kapıyı açamıyoruz; eli sopalı düşmanın serdiği postu dürüp kaldırma niyeti yok.
Üstelik kadının gözünde, Mesut’la birlikte biz de Sevim’in üstüne yürümüş sayılıyoruz.
Şamaroğlanıyla kader birliği yapmanın sonu bu, diye düşünürken, Hacer hanımın telefonu mu çaldı ne, içeri girdi. Fırsat bu fırsat, deyip oğlanı uçurduk. Gelecek meselesi tabi; biz yaşımızı başımızı almışız, beyzbol sopasıyla şırkılsak da dayanırız. Ama çocuk öyle değil, servisi kaçırırsa dersinden kalır.
     …
Uykunun en tatlı yerinde, kapı zilinin acı acı çalan sesiyle uyanmışım. Baktım Sevim:
-Mehmet amca bakkaldan bir şey istiyor musun?
Düşle karışık, “Mesut yok mu?” demişim.
-Sen daha uyanamamışsın Mehmet amca, Mesut da kim, bakkalın yeni çırağı mı? dedi; indi gitti.
Dünya varmış!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.