Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Schiller’in “Asıl yalnızken yalnız değilim.” sözleriyle onun o anda ki, kendi içindeki savaşımından kaynaklanan bir yaşam kontrolü arzusu içinde olduğunu düşündüm. Belki içsel ve geriye dönüşsel olarak ele aldığımızda, kişinin anılara imgesel yol aldığında bu söylemi gerçekleştirmiştir, düşünsel olgusu çok yüksektir. Yaşamın nasıl olması gerektiğine dair önceden planladığımız kavramlar varsa, onlar yaşanan o taze anın tadına ulaşmamızı ve bir sonraki anın sürprizlerini engeller. Oysaki yaşam her zaman beklenen gibi değildir. Kimi kez yol alırken yaşam yolunda irili ufaklı çakıl taşlarıyla kaplı olduğunu görürüz. Kimi kez de aşamayacağımız engeller ve uçurumlarla karşılaşırız. İnişlerimiz de olur, çıkışlarımız da. Ama önümüze çıkan her engeli eninde sonunda bir şekilde aşmaya çalışırız, değil mi? İşte çoğu felsefenin manevi temel taşlarından biri de yaşamımız hayal ettiğimiz gibi gelişmez, yüreğimiz o anda gelişenlere seyirci olmaktan öte yaşamayı seçer. Suyun akışı gibidir yaşam. Aktığı yöne doğru iz bırakarak ilerler. Önüne çıkan engelleri eninde sonunda aşar. Biz insanlar toplumda veya ikili birlikteliklerimizde paylaştığımız yaşamı zehir de edebiliyor, huzurlu da kılabiliyoruz. Hiç yoktan gereksiz yere tartışmalarla birbirimizi öteliyor, suçlamalarla incitip, kırılmalara neden oluyoruz. Herhalde bu huzur bozma sendromu, insanoğlunun genetiğine yazılmış ki, asırlardır süregeliyor. Mark Twain’in; “Cennet ve cehennemle ilgili ileri geri laf söylemek istemem; çünkü ikisinde de dostlarım var” sözlerinde ne güzel barış kokuyor, dostluk duygularımız kabarıyor değil mi? Şimdi size bir hikâye anlatmak istiyorum: Dünyanın bütün renkleri bir araya gelip tartışmaya başlamışlar. Önce yeşil sözü almış; “ ben daha güzelim, çünkü hayatın rengiyim. Dünyaya baksanıza her yerde benim rengim hakim. Mavi renk dayanamamış; “sen sadece yeryüzünün rengisin, oysa ben hem gökyüzünün hem de denizlerin hâkimiyim. Ben huzurun rengiyim,” der demesine de Sarı renk ikisinin de sözünü kesmiş;”Size gülerim, ben olmadan siz hiçsiniz. Dünyaya sıcaklık veren güneşin rengiyim. Ben olmazsam yaşam donar,” der demez, Kırmızı renk sözü almış; “Asıl yaşamın rengi benim. Ben kan rengiyim. Aynı zamanda aşk ve tutkuda tek söz sahibiyim. Ben olmadan hayat durur.” Mor Renk hiç yerinde durur mu? “Siz boşuna tartışmayın, hepinizden üstün olan benim. Birkaç rengi içimde barındırırım, ben asaletin, gücün, bilgeliğin rengiyim. Bu yüzden krallar, liderler, öğretmen ve bilgeler beni seçerler, üstün insanların rengiyim ben…” Demiş demesine de Beyaz renk bir köşede kıs kıs gülmüş; “Nasıl da unutursunuz? Hepinizin bileşkesi benim. Hepiniz benden doğdunuz. Hanginiz bunu inkâr edebilir? Bütün renklerin atası benim. Renkler böylesi üstünlük tartışmaları ile kavgaya tutuştuklarında beyaz renk siyah renge göz kırpmış. Bir anda ortalık simsiyah olmuş, siyah renk haykırmış: “Haydi, şimdi bakın birbirinize, kim daha üstün? Bakın her biriniz rengimde kayboldunuz. Demek ki kimse kimseden üstün değil. Her birimiz kendimize göre en özeliz.” Renklerin sesi soluğu kesilmiş ve uykuya çekilmişler. Hak vermişler siyahla beyaz renge o günden sonra saygı duymuşlar. Onlar o günden sonra gökyüzünde ve suların yansımalarında hep birlikte huzur içinde yaşamaya başlamışlar. Her yağmur sonrası bizler onları bir arada seyretmekten hoşlanırız. Adına da gökkuşağı deriz. Nasıl ki, Adem eline geçen ilk fırsatta suçu Havva'ya attıysa sürekli tartışma ve savunmalar içinde kendimize yer açacağız. Ve huzurlu-mutlu yaşamaktan uzaklaşacağız. İşte hayatın özeti bu değil midir? Onun akışına kendimizi bırakıp, yaşanan ve yaşayacaklarımızı da telaşsızca kabullenip iç huzuru yakalayabiliriz. İstersek bunu başarabiliriz. Tıpkı gökyüzünde buluşan gökkuşağı renkleri gibi… Sevgiyle Renk Renk Işısın Yüreğiniz Emine PİŞİREN 2012-03-Kasım
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |