Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Eve gelen devlet sarısı zarfı açtığında algı borcuna dair tebligatı okurken ürpere ürpere saçma mimariden oluşma evinde yürüdü. Telaş tüm bedenini başından aşağı kaynar suların dökülmesi deyiminin hakkını verircesine sarmıştı. "borcunuzun ödenmemesi halinde bolluk kuvvetlerince haczinize vs. vs."...5 dakika geçmemişti ki Demircioğlu Caddesinde liman kedilerinin ürkek tavırlarını andıran yürüyüşü ile birlikte, kalp atışları göğsünde geçici tepeler oluştura oluştura ilerlemekteydi. Duble yolları andıran saçları asfalt siyahı, çam burnunun uzaklaştıkça güzelleşen kambursu formu burnunu, fanatik zihinlerin darlığıyla harman alnı, lüfer parıltısı kıvamında gözleri, doğan marka beş para etmez arabadan biraz uzun boyu ile bedeni kaosu yaşamakta ve fakat ara toplamda ortalamanın üzerinde bir izlenim vermekteydi insana. Derken atlarla ormanlarda gezen cellad mütahitlerin onursuz mimarlarla sevişimi sonucu görgüsüzlüğün timsali denebilecek, bazı ufak tefek adamların büyük cip takıntısını andıran kocaman bina karşısındaydı. Pirinç tabelaya vuran yeni doğmuş güneşin parılltısı gözünü alırken telaşesine katmer olan yazıyı okuyuverdi "Algı Dairesi"... İçeri ilk adımını attığında saklambaç oynayan minik hoparlörlerden Chopin çalmaktaydı, her adımında piyanonun vuruşları belirginleşirken geniş hol arkasında kalmakta uzayıp giden merdivenlere yaklaşmakta, arada buzlu camlardan içeri tecavüze yeltenen güneş ışınları önünde hayalet toz uçuşmalarını izlemekteydi. Bir anda sıra almasına gerek kalmadan, üzerinde sırıtan "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" tavrını takındı ki hiçbir makyaj kapatamazdı perişanlığını. Masanın diğer tarafında torpilli, denetim dışı kendinden bir jaguar kadar emin, pohaçasını büyük bir küstahlıkla ısıran algı memuru perişanlıklar üzerinden yaptığı masturbasyonun zevkine varmaya hazırlanıyordu. "Günaydın memur bey" "haa ne vardı" dedi küçükbaş memur "şimdi benim algı borcum birikmişte eve gelen tebligatı okudum az önce koşa koşa geldim" "algı numaranızı verin bakalım sistemden" "Peki efendim" Dedik ya hiçbir makyaj kapatamazdı perişanlığını bu uzun kulaklı tavşanın jaguar karşısında, arada endişe ile yutkunmaları konuşurken sesinde çatlaklar oluşturuyor, cümlelerdeki vurgular sıra dışı kıvrımlarla ilerliyordu. Yağlı ellerini defalarca klavyeye vurması neticesinde kirden kimi tuşlar kapansa da ve aralarına kaçan susam taneleri gıcırtılı sesler çıkartsa da numara sisteme girildiğinde saniyeler içerisinde tüm algı borcu ekrana yansıyıverdi . Zaten sistem dediğin şey onun işini görecek numaraları bulmakta, onları kutsamakta mazhar idi. DEVAM EDECEK Cumhur Ç.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Cumhur Çırnaz, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |